Al-Faysal, Suudi Arabistan'ın İsrail’le normalleşme koşullarını açıkladı

Suudi Arabistan ve İran'ın, yaklaşık 7 yıldır kopuk olan diplomatik ilişkileri yeniden başlatmak için imzaladıkları anlaşmanın ardından, atılan bu adımın bölgedeki sıcak gelişmeler üzerindeki etkisine ilişkin birçok soru ortaya atıldı.
Çin'in ev sahipliğinde Cuma günü yapılan görüşmelerin ardından, İran ve Suudi Arabistan yaptığı açıklamada, 2016'dan bu yana kopuk olan diplomatik ilişkilerin iki ay içinde yeniden başlayacağını duyurdu. Gözlemciler, atılan bu adımın bölgesel büyük bir diplomatik değişiklikler doğuracağı görüşünde.
Oluşacak bu değişiklikler, Kral Faysal Araştırma ve İslami Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Suudi Arabistan istihbarat başkanı Prens Turki Al-Faysal’ın France 24 ile yaptığı bir röportajında konuşuldu. Al-Faysal, yaptığı röportajda, anlaşmanın bazı bölgesel meselelere etkisini ve Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşme koşullarını ortaya koydu.
NORMALLEŞTİRME KOŞULLARI
Suudi Arabistan eski istihbarat başkanı Prens Turki Al-Faysal, Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşme koşullarına ilişkin: "Koşullar biliniyor. Bunlar, başkenti Kudüs olan, sınırları tanınmış egemen bir Filistin Devleti’nin kurulması ve göçmenlerin geri dönmesidir. Bu şartlar, merhum Kral Abdullah tarafından başlatılan Arap girişimiyle konulan Suudi Arabistan Krallığı’nın koşullarıdır” dedi.
Bu şartlar sağlanmadan normalleşmenin mümkün olup olmadığına ilişkin bir soruya Al-Faysal: "Bu sözleri ben değil yetkililer söylüyor. Ben de, bunları söyleyen yetkililere inanıyorum. Basında yazılanlara itibar edilmemeli. Her zaman söylüyorum, resmi açıklamaları bekleyin” yanıtını verdi.
İran'la yapılan anlaşma konusunda ise eski Suudi Arabistanlı yetkili Al-Faysal, Riyad ile Tahran arasındaki görüşmelerin, Irak ve Umman arabuluculuğuyla 2-3 yıldan beri devam ettiğini, bu konuda yeni olanın, sürpriz bir şekilde ortaya çıkan Çin’in arabuluculuğu olduğunu söyledi.
Çin arabuluculuğunun Washington ile mesafe koymaya yönelik bir hamle olup olmadığına yanıt olarak Prens Turki Al-Faysal, “Suudi Arabistan-ABD ilişkileri stratejiktir. Bu ilişkiler, iki ülkenin, askeri, insani, politik, güvenlik, bilgi alışverişi ve anlaşmalar gibi çeşitli alanlardaki ortak çıkarlarına dayalıdır.” açıklamasını yaptı.
Bu ilişkilerin üretim kısıtlaması krizi üzerindeki etkisine ilişkin olarak da Al-Faysal, OPEC Plus'ın üretim kısıtlaması kararının petrol fiyatlarını yükseltmediğini, Amerikalıların, daha önce iniş ve çıkışlar yaşayan petrolün istikrarını sağlamaya yönelik OPEC'in aldığı kararın doğru olduğunu anladığını vurguladı.
ANLAŞMANIN BÖLGESEL MESELELERE ETKİLERİ
Suudi Arabistan eski istihbarat başkanı, anlaşmanın Yemen krizi üzerindeki etkisine ilişkin olarak da: "Bunu anlaşmanın uygulanmaya başlamasından sonra göreceğiz. Çünkü İran çatışmaları körükleyen Husi milislerine yardım etmede büyük rol oynadı.” açıklamasını yaptı.
Al-Faysal konuşmasının devamında: “Anlaşma, iki ay sonra büyükelçiliklerin açılmasıyla, belki Lübnan'da cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırabilir.” dedi.
İran'ın, anlaşmanın içeriğinden geri adım atmayacağına dair garantiler üzerine Al-Faysal: “Bu anlaşmanın garantörü Çin’dir. Çünkü Çin, bu anlaşmanın tamamlanmasına aracılık eden ve kendi topraklarında imzalayan ülkedir. Üç taraf arasındaki bu anlaşma, uygulanması için bir garanti özelliği taşıyor. Tabi bunun gibi bütün anlaşmalarda örtülü mutabakatlar ve garantiler olabilir. Bunlar nelerdir? Bilmiyorum” dedi.
Anlaşmanın Suriye krizi üzerindeki etkisine ilişkin olarak Turki Al-Faysal şunları söyledi: Suriye'de olup bitenler üzerinde bir etkisi olmasını bekliyorum.. Suudi Arabistan yardımlarının depremzedelere ulaştırılmasına izin vermek için Suriyeli yetkililerle temasa geçildi. Bundan sonraki gelişmeler için bu, bir ilk adım olabilir.”
Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönme olasılığı üzerine de Al-Faysal: "Bilmiyorum.. Ancak hangi adımların atılacağını görüne kadar, haklı bir gerekçe göremiyorum” dedi.