Türkiye, Trump’ın Gazze’ye dönük sözlerine karşılık nasıl bir tutum alacak? Al Ain Türkçe Özel
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze hakkındaki sözlerini değerlendiren Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, Türkiye’nin tepkisini soğukkanlı olarak nitelendirdi. Oruç, “Trump’ın ısrarcı olması Türkiye-ABD ilişkilerinin yara alması kaçınılmaz” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile geçtiğimiz günlerde yaptığı görüşmeden bu yana Gazze’ye dönük ‘satın alma’ açıklamalarını sürdürüyor. Trump son olarak Gazzelilerin ülkelerine geri dönmesine izin vermenin hata olacağını belirterek “Büyük bir gayrimenkul sitesi olarak düşünün ve ABD ona sahip olacak ve yavaş yavaş, çok yavaş bir şekilde” ifadelerini kullandı
Trump’ın bu sözlerine bir tepki de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, “Siyonist lobinin baskısıyla yeni Amerikan yönetiminin Gazze’yle ilgili gündeme getirdiği önerilerin bizim açımızdan dikkate ve konuşulmaya değer hiçbir yanı yoktur” dedi.
Peki Trump’ın bu açıklamaları nasıl okunmalı? Türkiye’nin tutumu ne olacak? Bu soruları Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç Al Ain Türkçe için yanıtladı. Trump’ın Gazze’ye dönük sözlerinin uluslararası hukuk bakımından suç olduğunu belirten Oruç, “Dolayısıyla hem Cenevre Sözleşmesinin açık ihlali hem de Uluslararası Ceza Mahkemesinin tüzüğündeki katalog suçlardan olması nedeniyle, Trump’ın sözlerinin UCM savcılığı tarafından res’en soruşturulması gerekmektedir. Filistin Devleti UCM yargı yetkisi kabul ettiği için, ABD’nin Roma Statüsüne tabi olmaması bu yargılamayı engellemez” dedi.
“MEŞRULAŞTIRMAK VE TEPKİLERİ AZALTMAK NİYETİNDELER”
Oruç, Trump’ın Filistin halkının topraklarından bir emlak işi gibi bahsettiğini belirterek “Bu toprakların tek sahibi Filistin halkıdır ve kendi kaderlerini tayin hakkı da onlarındır. Dolayısıyla İsrail’in yıllardır süren işgal ve ablukasının ardından 15 ay boyunca devam eden saldırıları neticesinde 50 binden fazla Gazzeliyi katledip büyük bir soykırıma imza atmasına rağmen boşaltamadığı Gazze’yi, Trump bu gibi sansasyonel sözlerle boşaltması da mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Filistinlilerin topraklarını terk ettiği taktirde geri dönmelerinin mümkün olmayacağını söyleyen Oruç, “İsrail ve ABD eksenin de istediği budur. Ama bu tehciri İsrail eliyle değil de sanki ABD marifetiyle yapılıyormuş gibi göstererek bir nebze de olsa meşrulaştırmak ve olası tepkileri azaltmak niyetindedirler. Kaldı ki Gazze’nin ABD tarafından alınması veya işgal edilmesi İsrail tarafından işgal edilmesinden farklı olmayacaktır.
Trump’ın koltuğa oturur oturmaz yaptığı bu gibi irrasyonel açıklamalar ve imzaladığı başkanlık kararnameleri mevcut kurala dayalı küresel sistemi iyice etkisizleştirmiştir. Dünya artık kuralların ve hukukun egemen olduğu, adil ve eşit bir yer değildir. Aksine güçlünün her istediğini yapabileceğini düşündüğü, kendi kurallarını dayattığı ve herkesin de buna uyması beklediği anarşik bir hal almıştır. Ancak bu durum da sürdürülebilir değildir. Zira bu dönem, genelde dünya savaşları öncesi ortaya çıkan kutuplaşmaları ve güç gösterilerini andırmaktadır. Dolayısıyla Trump’ın bu söylemlerinde ısrarcı olması ve her şeye rağmen Gazze’yi işgal edip, Gazzelileri tehcir etmesi veya katletmesinin sonrasında bir dünya savaşının çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Ayrıca bu durum dünyanın başka yerlerindeki saldırgan devletleri de cesaretlendirecek ve şimdiye kadar BM kuralları dairesinde bastırılan saldırgan politikalar birer norm haline gelecektir. Dünyanın bu şekilde savaş ortamına kayması en çok da İsrail’i ve onun arkasında durmakta ısrar eden ABD’yi etkileyecektir. ABD yeni süreçte iyice yalnızlaşacak ve mevcut konforunu kaybedecektir” diye konuştu.
Haydar Oruç
TÜRKİYE’NİN TUTUMU NE OLACAK?
Bu gelişmelere karşın Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Oruç, şunları söyledi:
“Trump’ın Gazze ile ilgili sözlerine Türkiye’nin verdiği tepki gayet soğukkanlıdır. Zira Trump’ın bu sözlerinin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Dolayısıyla aynı Trump’in ilk döneminde ortaya attığı sözde Yüzyılın Planı’nda olduğu, bugün Gazze’nin ABD eliyle bir turizm merkezi olarak yeniden inşa edilmesi önerisinin de bir karşılığı bulunmamaktadır. Ancak Trump’ın bu konuda ısrarcı olması ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına devam etmesini mümkün kılması halinde, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin de yara alması kaçınılmaz gözükmektedir. Zaten iki ülke arasında Suriye’nin kuzeyinde tutulan ve desteklenen terör örgütü YPG/PKK nedeniyle yeterince gerginlik bulunurken, bu gerginliklere yenileri eklemek kimsenin faydasına olmayacaktır.
Ancak ne olursa olsun Türkiye’nin Filistinlilerin arkasında durmaya, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın statüsünü korumaya ve Gazze’ye yönelik saldırılarının durdurularak iki devletli çözümün hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik çabaları sona ermeyecektir. Zira Türkiye, bir taraftan Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerini ortadan kaldırmaya muktedirken, diğer taraftan da Filistinli kardeşlerine her türlü koşulda destek olma gücü ve kararlılığı da mevcuttur. Dolayısıyla ABD’nin, daha doğrusu Trump’ın bölgedeki meselelere yönelik adımlar atarken konuya sadece İsrail’in perspektifinden yaklaşması doğru olmayacaktır. Bu konularda bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye’nin de görüşlerine başvurması ve hatta meseleleri Türkiye’nin sağlayacağı kuvvetli destekle çözmeye çalışması en uygun seçenek olacaktır”