Rusya'dan kaçan Avrupa, ABD'ye esir mi oluyor? İskoçya'da tartışmalı imza | Al Ain Türkçe Özel

Tarihi denilen ABD-AB ticaret anlaşması, Avrupa için yeni bir bağımlılık zinciri mi yaratıyor? Avrupa'nın enerji, sanayi ve teknolojisi ABD'nin kontrolüne mi geçiyor?
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında İskoçya’da gerçekleştirilen ve kamuoyuna “tarihi” olarak yansıtılan ticaret anlaşması, perde arkasında çok daha derin jeopolitik ve ekonomik kırılmaları işaret ediyor. Resmi törenlerdeki gülümsemeler, tokalaşmalar ve süslü cümlelerin aksine, bu anlaşmanın gerçek yükünü taşıyacak olan tarafın AB olduğu açıkça görülüyor.
Enerji kozu yine devrede
Anlaşmanın en dikkat çekici başlığı enerji. Politico’nun sızdırdığı bilgilere göre, Avrupa Birliği önümüzdeki yıllarda ABD’den yaklaşık 750 milyar dolarlık petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımı konusunda mutabakata vardı. Yıllık bazda bu, yaklaşık 250 milyar dolarlık bir ithalat anlamına geliyor. Gerekçesi ise açık: Rusya’ya olan enerji bağımlılığını sona erdirmek.
Ancak bu hedefin gerçekçi olup olmadığı ciddi bir tartışma konusu. Avrupa’da enerji ithalatı kararları ağırlıklı olarak devletler değil, özel şirketler tarafından veriliyor. Bu da, planlanan devasa hacimli ithalatın sahada ne kadar karşılık bulacağına dair şüpheleri artırıyor.
Bu ticaretten kim kârlı çıkacak?
Anlaşmaya göre Avrupa’nın ABD’ye yönelik ihracatının büyük bir kısmı hâlâ yüzde 15 oranında gümrük tarifelerine takılıyor. Yani bu, Avrupa ürünlerinin Amerikan pazarında ucuzlayarak rekabet avantajı kazanması bir yana, daha da zor koşullarda satılacağı anlamına geliyor. Sadece belirli sektörlerin bu kısıtlamalardan muaf tutulması, genel tabloyu değiştirmeye yetmiyor.
Bu noktada altını çizmek gerekiyor: Siyasi olarak "Batı içi birlik" vurgusu yapılırken, ekonomik olarak güç transferi büyük ölçüde Washington’a doğru kayıyor.
‘AB’nin stratejik özerkliği tehlikede’
Prof. Dr. Emre Erşen, ABD ve AB arasındaki yeni ticaret anlaşmasını Al Ain’a değerlendirdi. “Bu anlaşmayı yalnızca bir ticaret belgesi olarak görmüyorum” diyen Erşen, “Bu, aynı zamanda ABD’nin Avrupa üzerindeki ekonomik hegemonyasını yeniden tesis etme hamlesidir” diye konuştu.
Erşen, her ne kadar AB kamuoyuna “Rusya’ya bağımlılıktan kurtuluyoruz” mesajı verilse de, aslında Avrupa, bu kez de ABD enerji politikalarına bağımlı hale geldiğini savunuyor.
Bu anlaşmayla birlikte Avrupa Birliği’nin (AB) stratejik özerkliğinin tehlikede olduğunu söyleyen Erşen şu ifadeleri kullandı:
“Bu gelişme, enerji güvenliği açısından kısa vadede bir alternatif yaratıyor gibi görünse de, uzun vadede Avrupa’nın stratejik özerkliğini ciddi biçimde tehdit eden bir adım olabilir. Hele ki bu enerji hacmini sağlayacak LNG altyapısının hâlâ tamamlanmamış olması ve piyasanın özel şirketlerin kontrolünde bulunması, sürecin sürdürülebilirliğini iyice sorgulanır hale getiriyor.”
ABD’nin Avrupa’daki krizi fırsata çevirmek istediğini söyleyen Erşen, “Bu kez Avrupa, sadece Rusya’dan değil, enerji oyunundaki her aktörden bağımsızlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya” diye ekledi.