Irak yaptığı seçimle istikrarı yakalayabilecek mi?
Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra ırak’ta durum hala istikrarsızlığını korumaya deva ediyor.
Irak’ta üst düzey makamlar için yaşanan mücadele devam ettiği sürece ülkenin istikrara kavuşması zor görünüyor.
Bu makamalar bundan sonra yeni kural ve düzenlemelerle yönetilecek. Bu düzenlermeler her ne kadar yeni görünse de son seçimlerin öncesine kadar İrak’ın siyasi arenasında eskiye dayalı veriler ve kökler uzanmaktadır. Belli ki ilerleyen dönemde oluşturulacak hükümetin şekline bakmaksızın Irak’ın iç durumlarını yeniden çizecek değişiklikler olacaktır.
Birincisi: Sadr Hareketin lideri Mukteda es-Sadr gelecek hükümetin oluşturmasına zemin hazırlayacak bir adımla Amerika’ya doğru şartlı açılımı duyurdu.
Bu adım, Sadr'ın hükümeti kendi hareketinden bir kişiye vermekte ısrar etmesi durumunda Amerika ile masaya oturmayı reddetme olasılığı nedeniyle Sadr'ın sert tavrı üzerine bahse girenler için önemli ve dramatik bir değişim olarak görülüyor. Üstelik hareketin liderlerinden hiçbirinin ABD'yi Irak'ta temsil eden Amerikalı yetkililerden herhangi biriyle görüşmemesi dikkat çekicidir.
Bu da Sadr'ın, bakanlığı Sadr ailesinden bir kişiye vermeyi reddetmesiyle aynı zamanda geldi. Üstelik bakanlık yönetimini Sadr ailesinden olmayan Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri Hamid Al-Ghazi veya mevcut Başbakan Mustafa Al-Kazemi gibilerine vermeyi kabul etti.
Sadr’ın, Irak hükümetinin de aynı şekilde muhatap alınması şartıyla başta Irak'ta bulunan ABD güçleri olmak üzere kampları, uçakları ve müdahaleleri konusunda ciddi ve etkili bir diyalog kurulması için ABD ile anlaşma olasılığına 7 şart belirlemiştir.
İkincisi: Sadr ve haraketi büyük çoğunluk oldukları yönündeki ısrarlarına rağmen, Federal Mahkeme'nin Irak anayasasının 76. maddesine göre “büyük çoğunluk” kavramını yorumlaması konusunda yasal ve anayasal tartışmalar devam ediyor.
2014 seçimlerinde Federal Mahkeme'nin yorumlarına göre 2010 yılında büyük çoğunluk, seçimlere katılıp en yüksek oyu alan parti ya da birkaç partiden oluşan ve ilk meclis oturumunda ilan edilen büyük çoğunluk olur.
Üçüncüsü: Cumhurbaşkanı, Sadr Haraketinin adayını atamakla yükümlüdür. Zira önceki Yargıtay kararlarından sonra yayınlanan 2020 tarihli 9 sayılı Meclisi Seçim Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca Yargıtay'a başvurulmadı ve bu madde milletvekili, parti ve haraketlerin arasında geçimi engelledi.
Bazıları yanlışlıkla bunu partileri ve haraketleri değil, sadece temsilcileri yasakladığını şöyle. Bu bağlamda 45. madde “Seçimi kazanan açık listeye kayıtlı hiçbir milletvekili, parti veya hareket, başka bir partinin listesine geçme hakkına sahip değildir.”
Dördüncüsü: Irak'ta son seçimlerin sonuçlarına yönelik protestoların açık oturma eylemine dönüşmesinin ardından Irak'ta halkı teskin etme çabaları sürdürülmektedir.
Diğer siyasi partilerle görüşmelere başlamadan önce kaybeden tarafların Seçim Komitesi'ne yapılan itirazların sonuçlarına ilişkin Başbakan Mustafa Al-Kadhimi, Irak'ın başka herhangi bir ülkeye saldırmak için kullanılan bir bölge olmayı reddetme konusundaki kararlı tutumunu yineledi.
Al-Kadhimi, "Barışçıl gösteriler anayasal bir haktır. kanun ve rejime tecavüz, vatandaşa kısıtlama, yolları trafiğe kapatma veya kamu ve özel mülkiyete saldırmama, kamu hayatını aksatmamak kaydıyla görüş açıklama hakkını güvence altına almak güvenlik güçlerinin görevidir" ifadelerini sözlerine ekledi.
Bunun yanı sıra Al-Kadhimi, "seçim sonuçlarına itirazın doğal ve uygun yasal yollarla prosedür gereğince yapılması gerektiğini" vurguladı. Üstelik göstericilere güvenlik güçleriyle işbirliği yapma çağrısında bulundu.
Beşincisi: Bir sonraki mecliste büyük bir zafer kazanan haraket ve partiler, halkı sakinleştirmeye yönelik girişimlere başladılar. Kaybeden taraflar yenilgiyi kabul etmek istemiyorlar. Dolaysıyla seçmenlere seçim sonuçlarında tüm bu protestoları gerektiren büyük bir manipülasyonunun yaşandığını söylüyorlar.
Diğer taraftan Kazanan parti meclisin ilk oturumunu gerçekleştirerek büyük çoğunluğu belirleyip ardından yeni meclis başkanı ve cumhurbaşkanı seçmek için prosedürleri başlatmak istiyor.
Görünen o ki bu Şii kriz, en çok sandalye sayılarını kazanan Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Haraketi ile Hadi el-Amiri liderliğindeki “El-Fetih İttifakı” gibi sandalye sayıları eskisinden daha çok gerileyen diğer haraketi arasında yaşanmaktadır.
Eski Başbakan Nuri el-Maliki liderliğindeki Hukuk Devleti koalisyonu, 33 sandalye ile Sadr'dan sonra Şii olarak ikinci sırada yer almasına rağmen, seçim sonuçlarını kabul etmemektedir.
Ancak Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr'a karşı üyeleri arasından başbakanlığa aday seçilen büyük çoğunluğa yönelik ertelenen savaş çerçevesinde sandalye sayısını kazanmak için kaybeden tarafları kontrol altına almaya çalıştı.
Altıncısı: Sünni ve Kürt siyasi gruplar, Şii siyasi mutabakatıyla ittifak, diyalog ve müzakere yoluyla Irak hükümetini kurmaya çalışması gerekmektedir. Bu partiler, yeni hükümetin kurulması konusunda kendileriyle ciddi diyalog ve müzakerelere girmek için Şii pozisyonunun birleştirilmesini beklemektedir.
Şii partileri, yönelimleri ne olursa olsun, üzerinde hangi beklentiler olursa olsun tek başına hükümet kurması imkansız. Kesinlikle uzlaşma ve kota yolu mevcut kalacaktır. Bu da Irak'ın her an siyasi hayatında patlama olasılığı anlamına gelebilir. Bu nedenle, önceki kota uyumluluğu senaryolarının tekrarı yaşanması mümkündür. Belki de mümkün olan tek şey budur. Nitekim Sadr Haraketin "73 sandalye" büyük çoğunluğun, (151 üye) Meclis Başkanını ve iki yardımcısını seçmek için yaklaşık 70 milletvekiline ihtiyaç duyuyor. Ayrıca (210 üye) Cumhurbaşkanı'nı seçmek için de yaklaşık 140 milletvekiline ihtiyaç da var. Başbakan ve hükümetini seçmek için bundan daha az adete ihtiyacı olacaktır.
Bu nedenle, kaybedenlerin sonucu kabul edip bir sonraki hükümeti kurmak için kazananlarla birlikte ilerlemekten başka seçeneği yoktur.