Glasgow Zirvesi'nde iklim değişikliği ve gelecek
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı İskoçya'nın Glasgow kentinde başlıyor.
COP zirvesi, 1992 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 1992, 1997 Kyoto Protokolü 1997 ve 2015 Paris Anlaşması'nı imzalayan ülkeleri bir araya getirerek bu konuda en büyük uluslararası buluşmayı gerçekleştiriyor.
Bu zirvenin tam zamanında düzenlenecek olması belki de , 2021 yılı için bu konuyu tartışmaya açma ihtiyacı duyulmuştur. Sel, orman yangınları, tarım bölgeleri ile otlakların kuruması ve dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar gibi iklim değişikliğinin tüm zararlı doğal afetlerinin ortaya çıkması sabebiyle 2021'in dünyanın "en sıcak" yılı olarak adlandırılmıştır.
Bu yaşananların bir sonucu olarak, kutuplarda buzulların erimesinin hızlanması, deniz ve okyanuslarda su seviyesi yükselmesi, bazı plajların ve adaların sular altında kalmalarına neden olabilir. Tüm bunlar dünyanın ekosistemini ve insan ile çevre arasındaki dengeyi tehdit etmektedir.
Dünya düzenini etkileyen büyük ülkeler, tehlikeleri yaklaşık yarım asır önce çeşitli isimler altında uyarılmaya başlanan bu konuyu ele almakta çok geç kalmışlardır.
1960'larda tarımda pestisi (tarım ilacı) kullanımı ve çevre ile mahsüllerin üzerindeki etkileri konusunda endişeler vardı. 70’lerin başında Roma Kulübü raporunun yayınlanmasıyla birlikte, kıt kaynaklar ile hızlı nüfus artışı arasındaki çelişki ışığında "büyümenin sınırları"yla ilgili tartışmalar yaşanmaya başlamıştır. Bu da, ülkelerin kendi halkına gıda ve sanayideki büyümede ihtiyaç duyulan hammadeleri sağlayamamasına işaret etmektedir.
80ler’de ise, ozon tabakasının incelmesi ve buna bağlı olarak "küresel ısınma" kavramları popüler hale gelmiştir. Bu da orman yangınları, biyoçeşitlilik kaybı ve insan sağlığını tehdit eden yeni tür bakteri ve virüslerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorunun temel nedeni ise, sanayide fosil enerji kaynaklarının kullanılmasından kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının artmasıdır.
İklim değişikliği tehlikesinin giderek artmasına rağmen, başta Çin olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Hindistan, Rusya ve Japonya gibi on sanayi ülke hala dünyanın karbon emisyonlarının yaklaşık üçte ikisini oluşturmaktadır. Bazıları kömür kullanımını azaltarak temiz ve dönüştürülebilir enerji kaynaklarının kullanımını yaygınlaştırmaya çalışmıştır. Ancak bu çabalar yapılması gerekenlerin çok gerisinde kalmıştır. Dolayısıyla tüm uyarılara rağmen, birçok ülkenin sanayi ve ekonomi politikaları nedeniyle iklim değişikliği hızı yıl geçtikçe daha da artmaktadır.
Sanayi ülkelerin liderlerinin iklim değişikliğiyle mücadele için defalarca vaatlerde bulunmalarına rağmen benimsediği politikalar, yaşam koşullarının kötüye giderek dünyanın yok olmasına bile sebep olabilir. Bu krize çözüm bulunmasının önündeki asıl engel ise "ulusal nedenler" ile "evrensel sonuçlar" arasındaki çelişkidir.
Bir yandan, karbon emisyonlarının ve çevrenin kötüleşmesi, ülkeler tarafından benimsenen sanayi politikalarından kaynaklanmaktadır. Öte yandan, bu politikaların olumsuz etkisi söz konusu ülkelerin sınırlarını aşarak tüm dünyaya uzanmaktadır. Bunun neticesinde ekip çalışmasının ve uluslararası işbirliğinin önemi ortaya çıkmıştır.
Gözler, öncelikle çevrenin kötüleşmesi ve iklim değişikliğinden kaynaklanan ciddi tehlikeler konusunda farkındalık yaratması beklenen Birleşmiş Milletler'e çevrildi. Nitekim 1972'de Stockholm kentinde bu konuyu tartışmak üzere ilk konferansın düzenlenmesiyle olayın ciddiyeti farkedilmeye başlamıştı. Daha sonra ne yapılabileceği konusunda büyük ülkeler arasında fikir birliği yapılarak 1992'de Riode Janeiro'da Dünya Zirvesi toplandı. Bu girişimlerin sonucunda da Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması imzalanmıştı.
Uluslararası örgüt ayrıca, karbondioksit emisyonlarının azaltılmasında başarılı deneyimler hakkında bilgi yaymış, ülkelerin bu alanda en düşük maliyetle yararlanabilecekleri dersler çıkarmış ve dönüştürülebilir temiz enerjiye yönelmiştir. Bu bağlamda, 2021 Glasgow zirvesi, yüzyılın ortasına kadar "sıfır" emisyon elde etme hedefine ulaşma yolunda önemli bir adımı temsil etmektedir.