Akyener: Türkiye enerjide yerlilik oranını yüzde 20 artıracak / Al Ain Türkçe Özel
Türkiye yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlarını artırıyor. Peki fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişte durum ve zorluklar neler? Bu soruyu TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener Al Ain Türkçe için cevapladı.
Türkiye'de yenilenebilir enerji kullanımı artarken, fosil yakıtların geleceği ve enerji dönüşümünün sürdürülebilirliği tartışma konusu olmaya devam ediyor. Konuyu Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Oğuzhan Akyener’le konuştuk.
Türkiye'nin yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde karşılaştığı en büyük zorluklar nelerdir?
Türkiye’nin bu konuda attığı adımları anlatarak başlayalım. Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye geçişi konusunda gelişmiş ülkelerden çoğundan fazla avantajı var. Kaynak potansiyeli yüksek. Yatırım yapılması konusunda çok daha hızlı ilerleyebilir.
Bazı zorlukları Türkiye aşmış durumda. 2000’li yıllarda elektrik piyasa kanunuyla birlikte serbest piyasa şartlarını oluşturmaya çalıştı. Kamu ağırlığını azalttı, uluslararası yatırımcıların önüü açtı.
EPİAŞ’ı kurduktan sonra etkin şeffaf bir piyasayı hayata geçirdi. Yatırım çekme ve sistem kurmada önemli adımlar attı.
Avrupa’da uygulanan teşvik mekanizmalarına benzer şekilde yenilenebilir enerjiye yatırımları direk olarak destekledi. Alım garantisi vererek süreci başlattı, hızlı bir ivme yakaladı. Akabinde süreci kontrol edebilmek ve faydayı artırmak, maliyeti devletin omuzlarından yatırımcılara kaydırma konusunda adımlar attı. Alan göstererek, ihale usulüyle en uygun fiyatı verene lisans vermeyi içeren bir mekanizmaya geçti. Bunu YEKA olarak adlandırıyoruz.
Sonrasında karma politikalar uyguladı. Türkiye’de yenilenebilir enerji güçlendikçe, piyasa doygunluğa ulaştıkça, her adımda süreci güncellenen bir politikayla yürütmeye çalıştı. Ve bunun sonucunda artık yerli teknolojiyi teşvik edecek, yüzde 100 yerliliği yakalayacak hamleler üzerine yoğunlaştı.
Türkiye’nin zaten HES, rüzgar ve jeotermal gibi alanlarda birçok ülkeye göre potansiyeli yüksek. Bu sayede henüz nükleer santrali devreye almamış olmasına rağmen yenilenebilir temiz elektrik üretiminde birçok gelişmiş ülkenin üzerine çıktı.
Piyasa sistemini kurdu. Talebi dengeledi. Sürdürülebilir bir talep oluşturdu. Finans eksikliğini teşviklerle çözdü. Uluslararası yatırımların önünü açtı. Yerli teknolojinin gelişmesi için teşvikleri artırdı. Şu an Türkiye’de yenilenebilir enerji türlerinde yerlilik oranı oldukça iyi durumda. Kapasite arttıkça ihracat da gündeme gelecek. Kalite olarak Çin gibi ülkelere kıyasla Ortadoğu ülkeleri Türkiye’yi tercih ediyor, çünkü kaliteli ürün üretiyor.
Bundan sonra ne gibi zorluk ve ihtiyaçlar var? Birincisi finans. Dolar kuru etkisi sebebiyle dışarıdan malzeme temin etmede bazı sıkıntılar var. İkincisi küresel çatışmaların çok yoğun olduğu bu süreçte finansmana erişmek kolay değil. Üçüncüsü nükleer santral devreye girdikten sonra bir süre piyasa hızlı bir doygunluğa ulaşacak. Bu sorun yeni ihracat yöntemleriyle aşılabilir.
Yenilenebilir enerji yatırımcılarının kar marjları azaldı. Enerji krizi kendini hissettirdikçe bu karlılık artacaktır. Yeni krizler yenilenebilir enerjinin önünü açacak itici güç olacaktır.
Fosil yakıtların enerji üretimindeki payı azalırken, bu dönüşüm ekonomiye nasıl etki edecek?
Türkiye yenilenebilir enerjiye geçişi kontrollü bir şekilde yapıyor. Enerji dönüşümünde kontrollü gidiyor. Milli enerji konseptinde mesela kömür üretimini hemen durdurmuyor. Enerji arz güvenliğini göz ardı etmeden bu değişimi yapıyor. Daha kontrollü bir gidişat kendisini gösteriyor.
Dünyadaki krizler fosil yakıtların maliyetini yükseltiyor bu noktada yenilenebilir enerjinin maliyeti ucuz olduğu için tercih sebebi oluyor. Türkiye’nin bu yıl 70 milyar dolara yakın bir enerji ithalat faturası ortaya çıkacak. Bu açıdan Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirse, enerji ithalatını azaltırsa cari açığın azaltma konusunda eli güçlenecektir. Tersine dolarizasyon bu noktada ekonomiye büyük katkı sağlayacaktır.
Önümüzdeki 5 yıl içerisinde yenilenebilir enerji yatırımlarıyla dışa bağımlılık yüzde 2-3 azalacaktır. Nükleer enerji santralinin devreye girmesiyle de yüzde 5’lik bir katkı sağlanacak.
Karadeniz gazında üretim arttığında enerjideki yerlileşmeye yüzde 7-8 civarında bir katkı sağlayacak. Gabar gibi keşifleri eklediğimizde bu rakam yüzde 10’u bulacak.
Toparlamak gerekirse 2030’a kadar Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı yüzde 20 civarında azalacaktır. Bu da ekonomi için düşünürsek bugüne kıyasla yıllık 15 milyar dolar civarında enerji faturasının azalması anlamına gelecek. Cari açığın kapatılması anlamında bu çok değerli bir konu olacak.