Gerçekler ve Belgelerle... "Al Ain News", Sudan'ın Uluslararası Adalet Divanı'ndaki Suçlamalarını Çürüttü

"Tekrarlanan yalanlar… Asılsız iddialar… Yanıltıcı bilgiler… Uydurma deliller… Çarpıtılmış gerçekler… Kararsızlık ve zayıflık… Gerginlik ve şaşkınlık…"
Bu ifadeler, Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı'nda, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı açılan davada Sudan yetkililerinin durumunu özetliyor. Sudan, BAE’yi Hızlı Destek Kuvvetleri’ne silah sağlamakla ve bu sayede Sudan’da Masalit topluluğuna yönelik soykırım suçu işlenmesine yardımcı olmakla suçluyor.
Ancak duruşmalar boyunca Sudan Adalet Bakanı Muaviye Osman ve beraberindeki uzmanlar, sundukları suçlamaların doğruluğuna kendileri bile inanmadıklarını açıkça gösterdi. Mahkemede yapılan savunmaların hiçbir yeni unsur içermemesi de bu durumu yansıtıyor.
Tekrarlanan ve Kanıtsız Suçlamalar
Sudanlı yetkililer, daha önce de defalarca gündeme getirdikleri ve BAE tarafından açıkça yalanlanan bazı iddiaları tekrar etti:
BAE’nin Hızlı Destek Kuvvetleri’ne silah verdiği,
Bu kuvvetlerin kullandığı bazı silah ve araçlarda BAE’ye ait işaretlerin bulunduğu,
Çad’ın Am-Djarass kentinde bulunan BAE’ye ait sahra hastanesinin insani yardım dışı faaliyetler için kullanıldığı ve Kızılay-Kızılhaç Federasyonu’nun giriş talebinin reddedildiği.
Resmî Yalanlama ve Gerçekler
BAE, bu suçlamaları resmî olarak defalarca yalanladı. Ağustos 2023’te Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada:
BAE’nin, Sudan’daki hiçbir çatışma tarafına herhangi bir destek sağlamadığı vurgulandı.
Ülkenin, hiçbir tarafı desteklemediği, barış ve istikrarı sağlamak için çalıştığı, Sudan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğu belirtildi.
BAE, kriz başladığından bu yana uluslararası partnerlerle yürüttüğü ikili ve çok taraflı görüşmelerde, ateşkes çağrısı yaparak diplomatik çözüm çağrısında bulundu.
BM Güvenlik Konseyi’ne Gönderilen Resmî Mesaj (21 Nisan 2024)
BAE, BM’ye gönderdiği resmî mesajda, kendisine karşı yürütülen dezenformasyon kampanyalarının amacının:
çatışmanın gerçek sebeplerini gizlemek
ve uluslararası toplumun insani müdahalelerini sekteye uğratmak olduğunu ifade etti.
Ayrıca:
BAE, Sudan’da kalıcı ve barışçıl bir çözüm için siyasi süreci desteklemeye hazır olduğunu,
sivil liderlikte bir hükümet kurulmasını teşvik ettiğini vurguladı.
BAE, her türlü askeri, siyasi, finansal ya da lojistik desteğe dair iddiaların asılsız ve temelsiz olduğunu yineledi.
Uluslararası Hukuka Bağlılık
BAE, uluslararası hukuka, BM Anlaşması’na ve Güvenlik Konseyi kararlarına tam bağlı olduğunu tekrar teyit etti. Ayrıca, diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine olan bağlılığını da vurguladı.
BAE'nin Açıklaması – 29 Haziran 2024
BAE, Sudan ordusunun kendisine yönelttiği suçlamalara karşı, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu açıklamada şunları ortaya koydu:
Pasaport Fotoğrafları:
Sudan ordusunun “çatışma alanında bulundu” dediği belgeler aslında, hayır işleriyle uğraşan 6 kişiye ve daha önce Sudan’ı ziyaret etmiş bir iş insanına ait taratılmış pasaport fotoğraflarıydı.
Bu kişilerin hâlen pasaportlarının orijinaline sahip olduğu ve Sudan makamları tarafından zamanında resmî olarak memnuniyetle karşılandığı belirtildi.
Zırhlı Araç:
Sudan tarafının sunduğu “BAE üretimi Nimer araç” olduğu iddia edilen görüntüdeki aracın, aslında ne tasarım ne de yapı açısından Nimer ile ilgisi bulunmadığı, hiçbir zaman Ford parçalarıyla bu tür bir model üretilmediği açıklandı.
Askerî Yardım İddiaları:
BAE, çatışmaların başlamasından bu yana hiçbir tarafa silah, ekipman veya askerî destek sağlamadığını net şekilde belirtti.
Daha önce verilen sınırlı desteklerin ise 29 Temmuz 2020’de imzalanan BAE-Sudan Savunma Anlaşması kapsamında ve Sudan Savunma Bakanlığı’nın resmî talebiyle yapıldığı, bu desteğin uluslararası hukuka ve BM kararlarına tamamen uygun olduğu belirtildi.
Telefon İddiaları
Sözde BAE’ye ait olduğu ve askerî amaçlarla kullanıldığı iddia edilen telefonlarla ilgili olarak yayımlanan açıklamada, bu cihazların eski model, sivil kullanıma yönelik ve yıllar önce ticari olarak satılan telefonlar olduğu belirtildi.
Görüntülerde yer alan “Etisalat” logolarının ise 2000 yılından önceye ait olduğu ve artık şirketin kurumsal kimliğinde kullanılmadığı vurgulandı.
BAE açıklamasının sonunda, bu tür asılsız iddiaların, yalnızca BAE’nin itibarını zedelemeye ve gerçek sorumluluklardan kaçmaya yönelik olduğu ifade edildi. Ülkenin uluslararası hukuka bağlılığı ve Sudan’da barış ve istikrarı destekleme taahhüdü bir kez daha teyit edildi.
Sahra Hastanesi İddiaları
BAE’nin Am-Djarass kentindeki sahra hastanesi hakkında öne sürülen, “insani olmayan faaliyetlerde kullanılıyor” ve “Kızılay-Kızılhaç federasyonunun giriş talepleri reddedildi” iddialarına da yanıt verildi.
Sudan ordusu, BAE’nin 25 Mayıs 2023’te Sudan içinde sahra hastanesi kurma teklifini resmen reddetti. Bu reddin ardından, BAE Çad sınırına yakın bölgelerde iki sahra hastanesi kurdu ve bu hastaneler, hâlâ sağlık hizmetine ihtiyaç duyan binlerce kişiye hayati destek sağlamaya devam ediyor. Ayrıca, Mart 2024’te Güney Sudan’da üçüncü bir sahra hastanesi daha kuruldu.
Kızılay İddialarına Kırmızı Yanıt
28 Eylül 2024’te BAE Kızılayı tarafından yapılan açıklamada, Am-Djarass Hastanesi’nin Temmuz 2023’te, yani Sudan’daki kriz başladıktan sonra kurulduğu ve yalnızca en savunmasız gruplara tıbbi destek sağladığı belirtildi.
Kızılay açıklamasında:
Hastanenin yalnızca insani amaçlı çalıştığı,
Tıbbi ihtiyaçlara göre ayrım gözetmeksizin hizmet verdiği,
Tüm faaliyetlerin uluslararası insani hukukla uyumlu olduğu vurgulandı.
Ayrıca BAE Kızılayı, “Kızılay-Kızılhaç federasyonuna giriş izni verilmediği” yönündeki iddiaları kesin bir dille yalanladı.
1986’dan beri bu kuruluşun üyesi olan BAE, federasyonla yakın ve sürekli iş birliği içinde olduğunu vurguladı. Giriş izinlerinin ev sahibi ülkelerin yerel otoriteleri tarafından verildiği hatırlatıldı.
BAE Kızılayı, konuyla ilgili gerçeklerin araştırılması ve yanlış anlamaların giderilmesi için federasyonla iş birliği içinde çalışacağını da belirtti.
İnsani Yardım Uçuşları Hakkında Suçlamalara Yanıt
Sudan makamlarının, Am-Djarass Havalimanı’ndan yapılan insani yardım uçuşlarının silah kaçakçılığı için kullanıldığı yönündeki suçlamalarına da yanıt geldi.
BAE açıklamasında:
Yardım uçuşlarının önceden duyurulduğu ve tamamen şeffaf şekilde gerçekleştirildiği,
Tüm yardım malzemelerinin uluslararası yardım kuruluşları ve basın mensuplarının gözetiminde indirildiği,
Bu sayede doğruluk ve şeffaflığın tam olarak sağlandığı ifade edildi.
İnsani Hava ve Deniz Köprüsü
Krizin başlangıcından bu yana BAE, Sudan halkına destek amacıyla:
162 hava yolu seferi
ve çok sayıda deniz nakliyat gemisi ile
toplamda 13.168 ton gıda, ilaç ve yardım malzemesi ulaştırdı.
Bu çabalar, BAE’nin insani dayanışma ilkelerine olan bağlılığının ve çatışmalardan etkilenen sivillere gerçek destek sunma kararlılığının göstergesidir.
Tereddüt ve Çelişki
Sudan tarafının tereddütlü ve çelişkili tavrını açıkça gösteren bir gelişme olarak, Sudanlı temsilciler duruşma öncesinde BAE’ye yönelttikleri suçlamaları son anda değiştirdi. Ayrıca, Uluslararası Adalet Divanı’na başvurarak:
Delil kabul kriterlerinin düşürülmesini,
Mahkemenin yargı yetkisine dair yaklaşımının değiştirilmesini talep ettiler.
Bu talepler, Sudan heyetinin çelişkili ve savunma zafiyeti içinde olduğunu açıkça gözler önüne sererken, dava konusunu saptırmaya yönelik girişimlerin de bir göstergesidir. Bu durum şu başlıklarda öne çıkıyor:
1. Doğrudan Delilin Olmayışı
Sudan Silahlı Kuvvetleri, “BAE’nin elinde doğrudan delil var” diyerek dolaylı yoldan kendi ellerinde böyle bir delil olmadığını itiraf etmiş oldu. Bu, iddialarını destekleyecek hiçbir somut kanıtları olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
2. Olgu Yerine Varsayımlara Dayanmak
Sudan tarafı, dava dosyasını doğrudan verilere değil, varsayımsal çıkarımlara ve dolaylı delillere dayandırıyor. Bu da hukuki olarak zayıf bir dosya oluşturduklarını gösteriyor.
3. Zayıf Delilleri Savunmak İçin Hukuki Emsele Sığınmak
Sudan tarafı, “Korfu Kanalı” davasına atıfta bulunarak dolaylı delillerin kullanılmasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu ise, ellerinde doğrudan delil olmadığını kendilerinin de kabul ettiğini gösteriyor.
4. Delilsiz Suçlamalar
BAE’ye dair “yeterli delilimiz var” denmesine rağmen, mahkemeye hiçbir somut, tamamlanmış delil sunulmamıştır. Bu durum, davanın söylentiler ve varsayımlara dayandığını net biçimde ortaya koyuyor.
Bu çelişkili, tutarsız yaklaşım; davanın hukuki temelinin olmadığını ve aslında iç siyasi sorumluluklardan kaçmak için dış aktörleri suçlama girişimi olduğunu gösteriyor.
Gizlenen Gerçekler ve BAE’nin Barış Çabaları
Sudanlı temsilciler, BAE’nin barış için gösterdiği yoğun diplomatik ve insani çabaları görmezden geldi. Oysa ki:
BAE, iki yıldır Sudan’daki savaşı sonlandırmak için sürekli barışçıl siyasi çözüm çağrısı yaptı.
Krizin başladığı 15 Nisan 2023’ten bu yana, aktif ve kararlı bir diplomatik girişim yürüttü.
Sudanlı liderlerle doğrudan iletişim,
Bölgesel, küresel ve BM platformlarında etkin katılım,
Uluslararası ve bölgesel aktörlerle ortak barış çalışmaları gibi birçok alanda rol aldı.
Somut Destek ve Çağrılar
BAE’nin barış çabaları şunları kapsıyor:
Tüm siyasi tarafları kapsayan Sudan-Sudan diyaloğu çağrısı,
Acil ateşkes ve iç savaşın sona ermesi için baskı,
İnsani yardım ve destek sağlanması,
Uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na saygı çağrısı.
Süreklilik ve Diplomatik Kararlılık
BAE, bu yaklaşımını:
BM Güvenlik Konseyi,
BM Genel Kurulu,
Arap ve Afrika zirveleri,
Tarafsızlar Hareketi gibi platformlarda net biçimde dile getirdi.
“Sudan Dostları Grubu” ve “Sudan'da Barış için Birlikte Koalisyonu” içinde de aktif rol aldı.
İddialar Gerçekleri Değiştirmiyor
Kriz ikinci yılına girerken, BAE hâlâ Sudan halkına desteğini sürdürüyor:
Her hafta Sudan içine ve sınır komşularına yardım ulaştırıyor.
İnsani yardım köprüleri, sağlık destekleri ve diplomatik girişimlerle somut fayda sağlıyor.
Barışta Israr, Suçlamalara Rağmen Sarsılmadı
Tüm bu çabalara rağmen, Sudan’daki taraflardan biri:
BAE’yi asılsız şekilde suçlayarak,
Onu bir taraf gibi göstermeye çalışarak,
İki yıldır süren iç savaşın ağır sorumluluğunu örtbas etme niyetindedir.
Ancak BAE, bu tür ithamları reddetmekle kalmayıp, Sudan halkının barış, refah ve birlik içinde yaşaması için kararlı duruşunu sürdürmektedir.
Gerçekler ve Rakamlarla: BAE’nin Sudan’a Yönelik İnsani Destekleri
2014-2025 yılları arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sudan halkına sağladığı yardımın toplam değeri 3,5 milyar Amerikan dolarını aştı.
2023’te Sudan’daki iç savaşın başlamasından bu yana, BAE tarafından sağlanan insani yardımların toplamı 600,4 milyon dolara ulaştı.
Bu tutarın 200 milyon doları, 14 Şubat 2025’te Addis Ababa’da düzenlenen "Sudan Halkı için Yüksek Düzeyli İnsani Konferans"ta taahhüt edildi.
Krizin başladığı 2023’ten bu yana geçen iki yılda, bu yardımlardan doğrudan yararlanan Sudanlıların sayısı 2 milyonu aştı.
Sudan Davasındaki Çelişkiler: Eski Adalet Bakanından Eleştiriler
Sudan’ın Uluslararası Adalet Divanı’nda BAE’ye karşı açtığı davaya yönelik eleştiriler, Sudan’ın eski Adalet Bakanı Nasreddin Abdülbari’den geldi. Abdülbari, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda davayı "ikiyüzlülüğün zirvesi" olarak tanımladı ve bu davanın hiçbir ahlaki ya da hukuki temele dayanmadığını belirtti.
"Sudan Silahlı Kuvvetleri, soykırım ve etnik temizlik suçlarına karışmış bir kurum olarak, şimdi uluslararası adaleti propaganda aracı haline getiriyor. Aynı anda sivillere yönelik suç işlemeye devam ediyor," diyen Abdülbari, şu tespitlerde bulundu:
Eski Bakanın Öne Çıkardığı Çelişkiler:
İnsan haklarını savunma iddiasıyla kendini aklama çabası, geçmişte devlet destekli katliam ve terör eylemlerine karışmış bir kurumdan gelmektedir.
Askeri rejimin yasallık eksikliği, davaya herhangi bir meşruiyet kazandırmamaktadır.
Darfur, Güney Sudan, Nuba Dağları ve Mavi Nil’deki soykırım ve insanlık suçlarının faili olarak ordunun kendisi gösterilmiştir.
Aynı ordu, İran gibi ülkelerden İHA’lar ve çeşitli askeri destekler alırken, bölgede suç işlemeye devam etmektedir.
Uluslararası insan hakları mekanizmalarını daha önce küçümseyen ve taraflı olmakla suçlayan bu yapı, şimdi aynı sistemlere başvurmakta, bu da çelişkinin büyüklüğünü ortaya koymaktadır.
Hukuki Engel: Yargı Yetkisi Eksikliği
Hukuki cephede ise Abdülbari, davanın en büyük açmazının Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisine sahip olmaması olduğunu belirtti.
Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin 9. maddesi, Divan’a sadece yorumlama, uygulama ve yürütme konularında yetki verir. Ancak bu yetki, devletlerin koyduğu çekincelere tabidir.
BAE, söz konusu sözleşmeye katılırken Divan’ın bu konuda yetkisini açıkça reddeden bir çekince sunmuştur. Bu çekince, Divan tarafından daha önce defalarca tanınmış ve geçerli bulunmuştur.
Abdülbari’ye göre Sudan yönetimi, bu çekinceyi bilmesine rağmen Divan’ın yetkisini delmeye yönelik hiçbir sağlam hukuki dayanak sunamamıştır:
Taraflar arasında yetkiyi tanımlayan özel bir anlaşma yoktur.
Başvurulan başka bir sözleşme maddesi bulunmamaktadır.
Alternatif bir hukuki referans da sunulmamıştır.
Eski Bakanın yorumu: “Bu hukuki boşluk, bu davanın adaletle ilgili bir zafer elde etmek amacıyla değil, siyasi kazanımlar elde etmek için kurgulandığını açıkça göstermektedir.”