Hüseyin Çelik'ten, iktidara sert eleştiri: Türkiye'yi 3. dünya ülkesi yaptılar!
AKP kurucusu ve Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Hüseyin Çelik, KRT TV’de Semra Topçu ile Haftanın Panoraması programında açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet’in aktardığına göre Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Ortaöğretime giriş sınavına, uzun araştırmalardan sonra karara vardık. Benden sonra Nimet Hanım geldi, dedi ki ‘Bu üç sınav eziyet oluyor, teke düşürdüm’ dedi. Sonra Ömer Bey geldi, dedi ki ‘Tamamen sınavları kaldıracağım’. Onun ömrü kifayet etmedi, o gitti Nabi Bey geldi, TEOG diye bir şey çıktı. Sonra TEOG gitti, LGS geldi. ‘Yaz-boz’dan kastım budur.
Bizim başlattığımız icraatlar eğer devam ettirilseydi bugün çok daha farklı bir yerde olacaktık. Ben, burada Fatih projesini de sorguluyorum. Türkiye’ye bunun kadar yük getiren bundan daha yanlış bir proje olamaz. Sayın Bakan’ı çok gayretli buluyorum, işiyle ilgili buluyorum. Ama Sayın Bakan, AK Parti’nin yanılmıyorsam sekizinci bakanı. Bütün mesele burada. Bir devamlılık sağlanamıyor. En uzun bakanlık yapan benim. Özer, sekizinci bakan. Bu yaz-bozların AK Parti hükümetleri döneminde artık sona ermesi lazım.
YÖK, 12 Eylül rejiminin, üniversiteleri kışla nizamına sokmak için kurduğu bir kuruldur. Ama YÖK ne zaman ki ‘Bizim YÖK’ümüz’ oldu, kaldırmaktan vazgeçtik, ‘Eski haliyle kalsın’ dendi. Ben bunu her mahfilde söylüyorum; yanlıştır. Bizim elimize geçti, ‘O zaman eski haliyle kalsın’ deniyor. Benim itiraz ettiğim budur. Türkiye yüksek öğretimine yapılabilecek en büyük iyilik, YÖK’ün derhal kaldırılmasıdır. Dünyanın her yerinde ‘üniversitelerarası kurul’ işlev görüyor, yeterlidir. YÖK, gestapo şefliği işlevi görüyor.
Eğer bir ülkenin halkı geçim derdi içindeyken devleti yönetenler şatafat ve lüks içindeyse o ülkenin tipik bir 3. dünya ülkesi olduğu anlamına gelir. Batı demokrasilerine bakın, vatandaşın seviyesi ile yönetenlerin refah seviyesi üç aşağı beş yukarı birbirine denktir. Siz, Almanya’nın efsane şansölyesi Merkel’in hiç şatafatını duydunuz mu? Böyle 250-300 arabalık, yarısı çakarlı arabalarla dolaştığını hiç duydunuz mu? Duyamazsınız. Şatafata karşıyım. Biz, bu konuda da son derece hassastık. Devlet bir bütün olarak, kamu binalarından tutun bütün harcamalarına varıncaya kadar kamu, çok ciddi israf içindedir.
AK Partili yetkililerde veyahut AK Partili vatandaşlarda şöyle bir yanlışlık var. Sokak röportajlarında görüyorum; mesela birisi geçim sıkıntısından, ülkedeki ekonomik durumun zorluğundan söz ettiği zaman, ‘Çıkar bakayım cep telefonunu’ diyor. Bu ayıp, çok ayıp. İnsanlar çıkıp da AK Partililere ‘Arkadaş, bu memleket hukuk devleti olmaktan çıktı’ diye sordukları zaman ‘Yaptığımız havaalanlarını görmüyor musunuz’ diyorsak; efendim ‘Burada demokrasi filan kalmadı’ dedikleri zaman ‘Yaptığımız otoyolları, duble yolları görmüyor musunuz?’ diyorsak; eğer bize ‘İnsan haklarında çok büyük sıkıntılar yaşanıyor’ dediklerinde ‘Siz Avrasya Tüneli’ni, Marmaray’ı, yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz’ diyorsak çok büyük bir yanlış içerisindeyiz demektir. Matematik sorusuna coğrafya ile cevap veremezsiniz.
Diyorlar ki ‘Niye görevdeyken söylemediniz?’ Buna MYK’daki arkadaşlarım da MKYK’daki arkadaşlarım da Bakanlar Kurulu’ndaki arkadaşlarım da şahittir. Hüseyin Çelik olarak ben, gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları, yanlışlıkları ve aklıma yatmayan şeyleri bana yakışan bir üslupla hem heyete hem dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımıza, ama saygıda kusur etmeden arz ettim. Ben, milletvekili olmadığım zaman da bloğumda yazdım. Şimdi de diyorlar ki ‘Niye KRT’de söylüyorsun, Semra Hanım’a söylüyorsun?’ Herkes bulunduğu yerde konuşur, milletvekili Meclis’te konuşur. Ben, milletvekili değilim, bakan değilim, dışardayım. Dışarda konuşmamdan daha tabii ne olabilir?’’