Türkiye'nin bölgesel güç olma çabaları!
Uluslararası diplomatik ilişkilerde, uluslararası geleneklere saygı gösterildiği sürece, ülkelerin dış politikalarını genişletme çabalarına engel teşkil edecek hiçbir durum yoktur.
Türkiye ile ilgili durum ise tamamen farklıdır; zira bazı Avrupa hükümetleri, Ankara'nın dış politikadaki gidişatından son derece rahatsızlık duymaya başladı.
Çok yakın bir geçmişte Almanya, genç iken Türk "Gri Kurtlar" örgütü üyesi olan, aşırı sağcı hareketlerin faaliyetlerinde aktif olarak görev yapan, 17 yaşında Almanya'ya göç etmiş ve şu anda Türkiye'de şirketleri bulunan bir Türkü ajanlık suçlamasıyla tutukladı. Tutuklanan bu Türk ajanı, uluslararası bir siyasi birliğin üyesi olup zahirde yasal gibi görünen, ancak yurtdışında AKP Hükümetine muhalif kimseleri ya da AKP rejimini eleştirenleri takip edip fişleyen ve bilgileri Türk istihbaratına servis eden bir kişi olarak da karşımıza çıkıyor. Bununla da yetinmeyip, üyesi olduğu uluslararası siyasi derneğe Avrupa'da temsilci bulma gibi başka görevleri bulunan bu derneğin yeni şubeler açmasına ciddi katkılar sağladığı ortaya çıkmıştır.
Bu derneğin, Avrupa ülkelerinin geleceğini etkileme çalışmalarının yanı sıra, yurt dışındaki Türk ve Türk olmayan göçmenleri kandırarak, kendi planlarına alet etme gibi başka amacı da bulunmaktadır.
Türkiye’nin gittikçe artan nüfuzuna ve müdahalesine öfkesini gizleyemeyen Fransa Senatosu, Türkiye'yi Fransa aleyhine casusluk yapmakla suçladı.
Nitekim Fransa Senatosu tarafından yayınlanan bir raporda, "Türkiye, akademisyenlerin düşüncelerini baskılamaya çalışan kurum ve kuruluşlar aracılığıyla, nüfuzunu genişletmeye, amaç ve misyonunu yaymaya yardımcı olacak araştırma merkezleri kurmaya çalışıyor." denilmiştir.
Fransız istihbarat raporları, Fransa'daki akademik camiayı etkilemeyi amaçlayan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin faaliyetleri konusunda da uyarıda bulunmuştur. Ancak Türkiye, bu raporların ardından, utanıp kendine çeki düzen vereceğine, raporları görmezden gelmiş gerçeklerden kaçmıştır.
Avrupa'dan Afrika'ya intikal edelim isterseniz.. 2008'de Türkiye'nin Afrika kıtasının sadece 10 ülkesinde Büyükelçiliği bulunurken, 2021'de bu sayı 54 Afrika ülkesinde 42 Büyükelçiliğe çıkmıştır.
Dolayısıyla Türkiye, diplomatik yollarla ulaşamadığı ülke veya bölgelere, yumuşak güç dediğimiz Türk sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ulaşmayı hedeflemiştir. Bu kuruluşların başında da, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)’dır.
İstihbarat raporları, Türkiye'nin, yoksul ülkeler başta olmak üzere, Afrika ülkeleriyle dostluk ve işbirliği anlaşmaları yaparak bu ülkeleri etkisi altına almayı ve kendi ajandasını bu ülkelerde yaymayı hedeflediğini söylüyor.
Yayınlanan bu raporlarla, Türkiye'nin, birçok Afrika ülkesinde, Erdoğan rejimi muhaliflere karşı takip, fişleme, taciz, öldürme tehditleri, hatta adam kaçırma gibi eylemlerini, Afrika’daki bu nüfuzunu kullanarak yaptığı ortaya çıktı.
Sınırları dışındaki askeri üslerle ilgili ise; Türkiye’nin Somali’de en büyük Türk askeri üssünü kurduğu herkesçe bilinmektedir. Üstelik yasa dışı yollarla kurduğu kuruluşlarda çalışanların diplomatik dokunulmazlığa sahip olması, daha rahat hareket etmelerine ve tüm diplomatik haklardan olağanüstü faydalanmalarına ve yasadışı eylemler yapmalarına zemin hazırlamıştır.
Ankara, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda stratejik bölgelerde askeri gücünü ve varlığını sürdürmek için, Somali’de başkent limanındaki ağırlığını daha da güçlendirme gayreti içerisindedir.
Türkiye'nin Afrika'ya müdahale etmeye devam etmesi, önümüzdeki yıllarda uluslararası sorunlara ve krizlere yol açabilir. Dolayısıyla uluslararası toplumun, Türkiye’nin bölgedeki yayılmacı politikası ve egemenliğini durdurması kapsamında daha ciddi adımlar atması gerekiyor. Afrika’nın -yumuşak güç aracılığıyla- verimli topraklarını ele geçirmenin yanı sıra Türkiye, doğrudan ya da dolaylı yollarla, Afrika insanına radikal ve aşırılık düşüncesini telkin etmekte ve onu terörist unsur haline getirmektedir.