Çelişkiler ülkesi Türkiye.. Nereye?
Türkiye'nin jeopolitik konumu uluslararası ilişkilerde önemini artırmış olsa da, Türk politikacılarını tehlikeli bir oyunla karşı karşıya bırakmıştır.
Türkiye'nin jeopolitik konumu uluslararası ilişkilerde önemini artırmış olsa da, Türk politikacılarını tehlikeli bir oyunla karşı karşıya bırakmıştır.
Bu durum, söz konusu politikacının, özellikle uluslararası çelişkiler üzerinde oynanabileciğine inanıp Türkiye'nin potansiyelini zorlayacak hedefleri gerçekleştirmek için tarihsel ve ideolojik etkenlerden yararlanmaya çalıştığında ortaya çıkar.
Böyle bir giriş yapmamın sebebi; Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, New York'ta, ABD Başkanı Joe Biden'in yönetimine karşı açıklamalar yaparak, Washington'u, Demokratik Suriye güçlerine verdiği desteğe atıfta bulunup "terör destekçisi" olarak tanımlamasıydı. Oysa bu destek, IŞİD'e karşı yürütülen uluslararası koalisyon savaşı çerçevesinde yapılıp Biden yönetiminden önceki Obama ve Trump yönetiminin de benimsediği bir stratejiydi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece Biden yönetimini eleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda Rus S-400 füze savunma sistemini ikinci kez almak için yeni bir anlaşma yapmakla tehdit etti. Buna karşı, ABD, Türkiyenin S-400 anlaşmasından vazgeçmeyi redetmesinden dolayı Türkiyeyi F-35 savaş uçağı anlaşmasından çıkararak daha fazla yaptırım uygulayacağına dair uyarılarda bulundu.
Biden yönetimini eleştirmeden önce de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya'nın Ukrayna'daki konumuna itiraz ederek, Kırım adasını ilhak etmesine şiddetle karşı ççıkmıştı. Rusya, Türkiye’nin sergilediği bu tavrın kadim olduğunu biliyor. Bu endişeden hareketle Rusya, Suriye'nin kuzey batısında, özellikle de İdlip’deki Türk askeri varlığına baskılarını daha da artırmıştır. Bunun yanı sıra, Moskova, Ankara'nın, dördüncü gerilimi azaltma bölgesi konusundaki taahhütlerini yerine getirmediğinin altını çizerek, özellikle terörist grupları Suriyeli muhalif gruplardan ayırarak, M-4 yolunun her iki tarafını güvence altına almadığını belirtti. Bu durum, özellikle İdlip'deki Türk seçeneklerinin sınırlı olması nedeniyle, Rusya ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının Moskova'daki zirvesini zora soktu. Dolayısıyla Rusya, Türkiye’yi sıkıştırarak Suriye konusunda "Adana" anlaşmasına geri dönülmesi veya onunla ölümcül bir askeri çatışmaya girilmesi gibi sadece iki seçenek arasında bıraktı.
Türkiye politikası, NATO üyesi olan ve geleneksel müttefiki ABD ile uzun süreli bir ilişki sürdürmek ve ilişkileri savaş mirasına dayanan Rusya ile yakınlaşmak arasında seçim yapma sıkıntısı çekiyor. Ayrıca Rusya'nın coğrafi konumu, Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlar'da Türk emellerine büyük bir hassasiyetle yaklaşmaktadır.
Aslında Türkiye'nin esas sorunu, çelişkili siyasi seçeneklerini yönetmesinde yatmaktadır. Avrupa üyeliği peşinde koşup ABD ve NATO ile stratejik ittifakını sağlamlaştırmaya çalışırken Türkiye, öte yandan Batı'nın ve NATO'nun hasım olarak gördüğü Rusya ile ilişkilerinde ileri gitmesinde herhangi bir sorun görmüyor.
Kendini Avrupa coğrafyasının bir parçası olarak gören ve laik bir devlet olduğunu söyleyen Türkiye, diğer taraftan kendi liderliğinde bir İslam dünyasından bahsediyor. Yetmiyor, İran'a yaklaşıp ona uygulanan Batı yaptırımlarını ihlal ediyor.
Bir taraftan gece gündüz çalışıp İsrail'in sempatisini kazanmak isteyen Türkiye, diğer tarafta sadece söylem ve sloganik ifadelerle kendini Filistin'in "savunucusu" olarak göstermekten çekinmiyor.
Arap dünyası ile en iyi ilişkilerin kurulması çağrısında bulunmaktan vazgeçmeyen Türkiye, silaha dönüşen, ülkelerini sabote edip iç savaşları alevlendiren İhvan terör örgütüne destek vermekten çekinmiyor.
Yirmi milyondan fazla Kürt'ü barındırarak yıllardır Kürdistan İşçi Partisi'ne karşı savaşan ve Kürt parlamenterleri hapse atan Türkiye, bu konunun varlığını inkar etmekten çekinmeyip neyi neye göre ve nasıl çözüme ulaştırdığını kimseye söylemeden tamamen çözdüğünü söyleyebiliyor. Bu durumu teyit eden en büyük delil, Türkiye’nin seçimlerde Kürtlerin oylarını almak için yapılan propagandalarla sınırlı kalmasıdır.
Çelişkilerle dolu Türkiye’nin durumu, uluslararası arenada artık aşikardir.
Şimdi herkes bu sorunun cevabını merak ediyor: Çok önemli F-35 savaş uçağı anlaşmasını elinden kaçıran Türkiye, S-400 anlaşmasından ne kazandı? Bunu kime karşı kullanmayı amaçlıyor?
Eksenler arasında oynama politikasının tehlikeli hale gelerek sahibine pahalıya mal olacağına, Türkiye'nin geleneksel politikasına dönmedikçe seçtiği yolların tehlikesinden de kurtulamayacağına şüphe yok.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta sulh cihanda sulh" sözünü hatırlayarak, ıçeride ve dışarıda bu sulhun tahakkuk edeceği güne kadar, “Çelişkiler ülkesi Türkiye.. Nereye?" sorusu cevapsız kalacaktır.