Sudan ordusunun ateşkesi reddetmesi: ‘’İhvan çizgisiyle uyum ve barış yükümlülüklerinden kaçış*
Milyonlarca Sudanlı, ABD himayesinde beklenen bir “ateşkes” haberinin sevincini daha tamamlamadan, ordu bir kez daha siyasetin yerine silahın dilini tercih etti.
ABD Başkanı’nın Afrika İşleri Başdanışmanı Mesad Bulus’un duyurduğu “ateşkes” umudunun önünü, Sudan Güvenlik ve Savunma Konseyi kesti. Konsey yayımladığı açıklamada, ordunun ve müttefiklerinin savaşı sürdürme niyetini teyit etti. Bu tavır, kararın ne kadar bağımsız olduğu ya da çökmek üzere olan sahnede hâlâ rol arayan Müslüman Kardeşler’in talimatlarına mı uyulduğu sorularını gündeme getirdi.
Sudan ordusu, Batı Sudan’ın geniş kesimlerini kontrol eden ve kısa süre önce Kuzey Darfur’un başkenti Faşir’i ele geçiren Hızlı Destek Kuvvetleri’ne karşı askerî operasyonlara devam edeceğini ilan etti.
Bu açıklama, Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın başkanlığında yapılan olağanüstü Güvenlik ve Savunma Konseyi toplantısının ardından geldi. Konseyin resmî açıklaması, devletin genel seferberlik çerçevesindeki çabalarını sürdüreceğini vurguladı.
Bu sırada Hızlı Destek Kuvvetleri, uluslararası dörtlünün (BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve ABD) önerdiği insani ateşkes teklifini kabul ettiğini duyurdu.
Örgütün sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, “Sudan halkının beklenti ve çıkarlarını karşılamak adına, Hızlı Destek Kuvvetleri olarak dörtlünün sunduğu insani ateşkese katılmayı kabul ediyoruz. Bu adım, savaşın doğurduğu felaket boyutundaki insani etkilerin giderilmesini ve sivillerin korunmasının güçlendirilmesini amaçlıyor” ifadelerini kullandı.
*İhvan’ı memnun etmeye yönelik manevra*
Sudanlı gözlemciler, ordunun ateşkesi reddetmesini, barış yükümlülüklerinden kaçış ve içerideki Müslüman Kardeşler kanadının isteğine boyun eğme olarak değerlendiriyor. Bu durum, örgütün ordu kararları üzerindeki etkisinin derinliğini ve savaşın insani ya da siyasi maliyeti ne olursa olsun devamını istediğini gösteriyor. Uzmanlara göre bu tavır, Sudan’ın bölgesel ve uluslararası yalnızlığını daha da artırıyor.
Sudanlı siyasi analist Hatem Taha, Al-Ain Haber’e yaptığı açıklamada Güvenlik ve Savunma Konseyi’nin son bildirisinin “geçici bir tereddüdün değil, içeriği memnun etmeyi hedefleyen bilinçli bir siyasi oyalama taktiğinin ürünü” olduğunu söyledi.
Taha şöyle devam etti: “Uluslararası dörtlü inisiyatifi pratik adımlarına başladığından beri, resmî söylem inkâr ile gerekçe üretmek arasında gidip geliyor. Bir yandan hiçbir müzakereye katılmadıklarını iddia ediyorlar, diğer yandan farklı isimlerle Washington’a müzakere heyetleri gönderiyorlar.
Taha, “Ne zaman uluslararası baskı artsa ya da Washington ateşkes sürecinde ilerleme olduğunu söylese, Burhan iç kamuoyuna yönelik bir konuşma yapıp Hızlı Destek’le masaya oturmayacağını, ordunun şehirleri ‘kurtarma’ yolunda olduğunu ve genel seferberliğin sürdüğünü yineliyor” dedi.
Burhan’ın, “isyan” olarak nitelendirdiği yapıya karşı güçlü adam imajını pekiştirmeye çalıştığını söyleyen Taha, buna rağmen dışarıyla iletişim kanallarının kapanmaması için “gri bir alan” bıraktığını belirtti. Ona göre bu “kasıtlı çelişki”, son açıklamayı klasik bir siyasi manevra örneğine dönüştürüyor.
*Gerçekle yüzleşme korkusu*
Siyasi analist Hatem Taha, ordu liderliğinin ateşkese yönelme niyeti taşımadığını, çünkü bildirinin “savaşı bitirmek veya insani krizi hafifletmek adına iyi niyet gösterecek herhangi bir dil barındırmadığını” ifade etti.
Taha şöyle dedi: “Eğer amaç uluslararası topluma güven vermek olsaydı, açıklama siyasi süreç ya da insani yardımlar konusunda net ifadeler içerirdi. Oysa genel seferberlikten ve askerî operasyonların sürmesinden söz edilmesi tamamen içeriye — önce İhvan kanadına, sonra da ateşkesin nüfuzlarını azaltmasından korkan askerî çevrelere — hitap ediyor.”
“Bu tür bir söylemin en tehlikeli yanı, devlet ile vatandaşları arasındaki uçurumu büyütmesi ve gerçeğin kabulünden duyulan kronik korkuyu açığa çıkarmasıdır” diyen Taha, sözlerini şöyle bitirdi: “Savaş dili sadakat sağlamanın aracına dönüştüğünde ordu ulusal işlevini kaybeder; ülke ise inkârın sahnesine dönüşür ve ölümler, açlık, hastalık daha da derinleşir.”
*Ağır bir çelişki*
Sudan’da emekli subay ve askerlerden oluşan “Tadamon” hareketinin merkez kurulu üyesi Tuğgeneral Velid İzzeddin ise Güvenlik ve Savunma Konseyi’nin açıklamasında “ağır bir çelişki” bulunduğunu, bu durumun Sudanlıların beklediği olumlu havayı tamamen yok ettiğini söyledi.
İzzeddin, Al-Ain Haber’e açıklamasında şunları kaydetti: “Sudan ordusundaki askerî kadrolar, ateşkes teklifine olumlu bir tavır geliştirmeye çalıştı; ancak kendilerini, ateşkese ve savaş sonrası sahnede kalmalarını garanti etmeyen herhangi bir siyasi çözüme karşı çıkan İhvan’ın arzularıyla tam uyum içinde buldular.”
“Bu uyum,” dedi İzzeddin, “ordu liderliğini, halk desteğini kazanmak için siyasi manevra yapmaya çalışan askerî bir yönetim olmaktan çok, örgütün gündemiyle uyumlu hareket eden bir yapıya dönüştürdü.”
İzzeddin, Sudan’da barış için uluslararası ve bölgesel çabalara verilen desteğin “herhangi bir anlam taşımadığını”, çünkü ordunun İhvan’ın tutumunu beklemeksizin ateşkesi kabul edecek “cesur bir karar” almadıkça bu açıklamaların boşlukta kaldığını vurguladı.
Ayrıca, Faşir’in düşmesinin ardından ordunun sahadaki operasyonel durumunun “tüm dengeleri altüst ettiğini” söyleyen İzzeddin, müzakereler öncesinde ordu liderliğinin elinde “güçlü kartlar” kalmadığını, bu nedenle yayımlanan bildirinin “denge, irade ve hikmetten yoksun” göründüğünü ifade etti.