BAE ve Körfez Yatırımları Türkiye’de Yeni Dönem Başlattı: Odak Üretim ve Teknoloji
Al-Ain Türkçe’ye verdiği özel röportajda Ahmed Emre Büyükkılıç, Birleşik Arap Emirlikleri ve Körfez yatırımlarının Türkiye’de tüketimden üretim, teknoloji ve ihracat odaklı modele geçtiğini, yapay zekâ ve enerjinin öne çıktığını söyledi.
Körfez ülkeleriyle Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerde son yıllarda dikkat çekici bir ivme yaşanıyor. Diplomatik normalleşme süreciyle başlayan bu yeni dönemde, özellikle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başta olmak üzere Körfez fonları Türkiye’yi yalnızca bir pazar değil, üretim, teknoloji ve ihracat üssü olarak konumlandırmaya başladı.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi BAE Temsilcisi Ahmed Emre Büyükkılıç, Al-Ain Türkçe’ye verdiği özel röportajda, iki ülke arasındaki yatırım ilişkilerinin geleceğine dair değerlendirmelerde bulundu.
1. Son dönemde BAE ve diğer Körfez ülkelerinin Türkiye’ye yönelik yatırım ilgisinde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?
Son yıllarda Körfez ülkelerinin Türkiye’ye yönelik yatırım ilgisinin belirgin şekilde güçlendiğini söylemek mümkün. Bu süreci yalnızca ekonomik parametrelerle açıklamak eksik kalır; aynı zamanda diplomatik normalleşme, üst düzey siyasi diyalogların yoğunlaşması ve iki taraf arasında uzun vadeli ortaklık perspektifinin kurumsallaşması bu değişimin temelinde yer alıyor.
Başta BAE olmak üzere, Körfez fonları ve holding yapıları, Türkiye’yi hem bölgesel değer zincirlerinin bir parçası hem de ölçeklenebilir üretim, ihracat ve teknoloji geliştirme üssü olarak görüyor. Ayrıca Türkiye’deki genç nüfus, büyük iç pazar, gelişmiş altyapı, nitelikli mühendislik/üretim kapasitesi ve lojistik coğrafi konum, Körfez sermayesi açısından uzun vadeli yatırım modeliyle de uyumlu.
Diğer önemli nokta ise Körfez fonlarının yatırım anatomisinin değişmesi; artık sadece finansal getiri odaklı değil, stratejik sektörlerde ortaklık kuran, üretime ve teknolojiye yönelen, daha uzun vadeli bir sermaye profili görüyoruz. Türkiye bu stratejik dönüşüm açısından doğal bir eşleşme alanına dönüşmüş durumda.
2. Türkiye’ye en fazla yatırım yapan Körfez ülkeleri hangileri ve bu yatırımlar ağırlıklı olarak hangi sektörlerde yoğunlaşıyor?
En aktif yatırımcılar arasında BAE ve Katar ile kısmen Suudi Arabistan öne çıkıyor. Bu ülkelerin yatırım profilleri sektörel olarak kademeli biçimde çeşitlenerek;
Yenilenebilir enerji ve enerji dönüşüm projeleri
Limanlar ve lojistik altyapı
Gayrimenkul geliştirme ve turizm projeleri
Finans, fintech ve dijital bankacılık sistemleri
Teknoloji girişimleri ve veri altyapısı
Gıda ve tarım tedarik zinciri işbirlikleri
gibi alanlarda yoğunlaşmış vaziyette.
Özellikle son iki yılda teknoloji ve dijital ekonomi alanına yönelik BAE kaynaklı sermayede belirgin bir artış söz konusu. G42 bünyesindeki Khazna, Damac’ın Edgnex iştiraki ile Gulf Data Hub bünyesindeki Castle Investments’ın ülkemizde devam etmekte olan veri merkezi yatırımları bu durumun somut bir göstergesi olarak öne çıkmakta. Bu eğilim, Türkiye’nin güçlü mühendislik kapasitesiyle birleştiğinde ölçeklenebilir ortak girişim modelleri için önemli fırsatlar doğuruyor.
Bu tablo, Körfez sermayesinin Türkiye’yi artık yalnızca tüketim veya gayrimenkul pazarı olarak değil, “üretim + teknoloji + ihracat” üçgeni içinde konumlandırdığını da bizlere gösteriyor.
3. Önümüzdeki dönemde Türkiye ile BAE arasında öne çıkabilecek yeni yatırım alanları veya ortak projeler hangileri olabilir?
Önümüzdeki dönemde üç temel alanın öne çıkacağını öngörüyoruz:
- Teknoloji, Yapay Zekâ ve Veri Altyapısı
BAE, küresel teknoloji yatırım merkezlerinden biri haline geldi. Türkiye ise güçlü mühendislik tabanı ve büyük pazar hacmiyle ölçeklenebilir ürün geliştirme merkezi olma avantajına sahip.
Bu doğrultuda:
• Veri merkezleri
• Yapay zeka uygulama laboratuvarları
• Fintech ve ödeme sistemleri
• Sağlık teknolojileri (healthtech/biotech)
alanlarında çok net işbirliği fırsatları mevcut.
- Lojistik ve Tedarik Zinciri Entegrasyonu
Türkiye’nin Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan ticaret koridorlarındaki konumu ile BAE’nin küresel lojistik ağları birleştiğinde, Körfez – Türkiye – Avrupa ticaret hattının kademeli olarak daha da güçleneceğini öngörüyoruz. Bunun da liman ortaklıkları ve lojistik sektörü yatırımlarının artışını destekleyeceğini söylemek mümkün.
- Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilirlik
Son olarak da BAE’nin sürdürülebilirlik vizyonu ile Türkiye’nin yenilenebilir potansiyeli ortak projeler için güçlü bir temel sunuyor. Güneş ve rüzgar enerji santralleri başta olmak üzere temiz enerji yatırımlarının bir diğer fırsat alanı olduğunu düşünüyoruz.
Cumhuriyetimizin 102’nci, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin ise 52’nci yılını idrak ettiğimiz bu günlerde aramızdaki işbirliğinin güçlenerek devam edeceğine inanıyoruz.
4. Türk tarafının yatırım ortamını iyileştirmek için attığı adımlar Körfez sermayesi açısından nasıl bir güven ortamı oluşturuyor?
Yatırım ortamındaki güven, yalnızca mevzuat değil, öngörülebilirlik ve kurumsal iletişim ile şekillenir. Biz de Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi olarak gerek Türkiye’deki merkez ofisimiz gerekse de BAE Temsilciliğimiz ile mevcut ve potansiyel yatırımcılar nezdinde sürekli ve etkin bir iletişim ve destek mekanizması sağlamak için çalışıyoruz. Ayrıca geçtiğimiz yıl yayınladığımız 5 yıllık FDI (Uluslararası Doğrudan Yatırım) Stratejimizde de yol haritamızı şeffaf bir biçimde ortaya koyduğumuza inanıyoruz.
Türkiye, sürekli reform ajandası kapsamında son dönemde; makroekonomik istikrar adımlarını güçlendirdi; yatırımcı ilişkilerinde kurumsal temas noktalarını netleştirdi; yatırım teşvik sistemini modernize etti ve uluslararası yatırım koruma ve çifte vergilendirme anlaşmalarını güncelledi.
Ülkemiz kısa vadeli sermaye akımlarını değil, uzun vadeli stratejik ortaklığı merkeze koyan bir yaklaşım sergiliyor. Bu da, özellikle devlet fonları ve büyük ölçekli holding yapıları için güvenli ve yönetişimi öngörülebilir bir çerçeve oluşturuyor.
Elbette yatırımcılar hâlâ kur oynaklığı, bazı sektörlerdeki bürokratik süreçler ve düzenleme uygulama tutarlılığını takip ediyor. Ancak genel yönelimin şu an pozitif, uzun vadeli ve iş birliğini derinleştirme odaklı olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.