Mithat Sancar: Bizler üzerinde denedikleri politikaları bütün Türkiye'ye yayıyorlar
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na YSK üyelerine hakaret ettiği suçlamasıyla verilen hapis cezasına da atıfta bulunarak,"Bizler üzerinde denedikleri politikaları bütün Türkiye'ye yayıyorlar" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, polisin HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü'ye tokat atmasına ve dün HDP'nin yapmak istediği eylemin engellenmesine tepki gösterdi. Sancar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na YSK üyelerine hakaret ettiği suçlamasıyla verilen hapis cezasına da atıfta bulunarak "İstanbul'u bu yeni rejimin inşasında bir üs haline getirmek istiyorlar. Seçilmiş belediye başkanına yargıyı kullanarak ceza veriyorlar, üzerimizde sayısız kez uyguladıkları bu politikayı İstanbul'a taşıyorlar. Bu operasyonun amacı da belli. Bizler üzerinde denedikleri politikaları bütün Türkiye'ye yayıyorlar. Bu iktidarı, yeni rejim inşasını durdurmanın yolu en geniş demokratik ortak mücadelesinden geçiyor. İstanbul'u faşizmin üssü yaptırmayacağız! Bunun yolu İstanbul'dan Roboski'ye dalga dalga ortak mücadele ve dayanışma hattını oluşturmaktan geçiyor! İstanbul ve Roboski buluşacak; bu rejimi de bu iktidarı da durduracak ve gönderecek" dedi.
Sancar, Avrupa genelinde cezaevi ve tutukluluk koşullarını incelemekle yükümlü Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi'nin (CPT) PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğü iddiası hakkında da, "Asrın Hukuk Bürosu, Öcalan'ın CPT heyeti ile görüşmeye çıkmadığına dair duyumlar aldığını belirtti. Bu durum, mutlaka aydınlığa kavuşmalıdır. İktidar da yalanlamıyor, CPT çevreleri sözü dolandırıyor. Gerçekten öyleyse ortada başka ciddi meseleler olduğunu düşündürüyor bu durum. Bir an önce bu tecridin sona ermesi lazım" ifadesini kullandı
Sancar, konuşmalarına şöyle devam etti:
"Bir örgütlü kötülük düzeni inşasında yaşıyoruz. Yeni rejim inşası çeşitli hamlelerle devam ediyor. Rejim inşasının en önemli parçası, demokratik siyasete sürekli saldırmak ve tasviye planlarını işletmektir. Pazar günü bizim İstanbul İl Eş Başkanımız ve Şırnak eksi vekilimiz Ferhat Encü'ye tokatla saldırıldı. Hasta mahpusların adalet nöbetine saldırıldı, gençlere saldırıldı. Bu saldırıların amacını biliyoruz. Bu iktidar şiddet, savaş, gerilim ve nefret politikaları ile ayakta kalmaya çalışıyor. HDP'nin bu iktidara kaybette gücünün farkındalar. O nedenle saldırılar pervasızlaşıyor ve sürekli yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Biz bu saldırıyı protesto etmek ve açıklama yapmak için İstanbul Kadıköy ilçe binamızın önünde bir araya gelmeyi kararlaştırmıştık. Ben ve Buldan; vekillerimiz, bileşen partilerimiz, ittifak güçlerimiz orada buluşacaktı. Oraya gitmeye kalkıştığımızda gördük ki bütün yollar abluka altında, bütün yollar kesilmiş, binlerce polis yığılmış...
Gerçek bir abluka yaratmışlar. Bu abluka, bu düzenin sembolüdür. Topluma, siyasete, adalete, hakikate abluka.. İktidar korkuyor. Bizlerin kararlılığından korkuyor. Bu rejimin inşasını durduracak olma irademizden korkuyor; geleceği, demokrasi adalet ve barış üzerine kurma ısrarımızdan korkuyor. Yürüyüşümüz büyüyerek devam ediyor bu da iktidara her alanda korku salıyor.
Tecritlerle, ablukalarla, halklarımızla buluşmamızı engelleyeceklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar.
İstanbul'u bu yeni rejimin inşasında bir üs haline getirmek istiyorlar. Seçilmiş belediye başkanına yargıyı kullanarak ceza veriyorlar, üzerimizde sayısız kez uyguladıkları bu politikayı İstanbul'a taşıyorlar. Bu operasyonun amacı da belli. Bizler üzerinde denedikleri politikaları bütün Türkiye'ye yayıyorlar. Bu iktidarı, yeni rejim inşasını durdurmanın yolu en geniş demokratik ortak mücadelesinden geçiyor. İstanbul'u faşizmin üssü yaptırmayacağız! Bunun yolu İstanbul'dan Roboski'ye dalga dalga ortak mücadele ve dayanışma hattını oluşturmaktan geçiyor! İstanbul ve Roboski buluşacak; bu rejimi de bu iktidarı da durduracak ve gönderecek.
İktidarı oluşturan güçler; savaş, şiddet, nefret sütunları üzerine kurdular bu ortaklığı. Adını koymak da gerekiyor. Bu sütunların harcını da Kürt düşmanlığı ile övmeye çalışıyorlar. Kürt karşıtı bütün politikalar, iktidarlar kaybetti, bu iktidar da kaybedecek. Uğraşmaları boşuna, kazanamayacaklar. Karşılarında kararlılığı defalarca sınanmış, her seferinde de bu sınavdan yüzünün akıyla çıkmış Kürt halkının direnci var.
Bu savaş politikalarının önemli bir unsurunu da İmralı'daki tecrit oluşturuyor. İmralı'da Öcalan üzerinde uygulanan ağır ve mutlak tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlükle ve savaş politikaları ile bağlantılıdır. Biz bunu dile getiriyoruz fakat bazı çevreler sanki tecrit bir kesimin meselesiymiş, bir şahıs meselesiymiş gibi sunmaya çalışıyor. Bu tecrit Türkiye'de ve bölgede siyasal gelişmelerle doğrudan bağlantılıdır. Sadece bizlerin ve sadece Kürt halkının meselesi olarak görmek yanılgıdır. Türkiye'nin meselesidir bu. Bunu herkesin görmesi gerekiyor. İktidar istediği zaman İmralı üzerinden manipülasyon yolları yaratmaya çalışıyor. Bazı çevrelere spekülasyon malzemesi veriyor. Kendilerini iktidar karşıtı olarak tanımlayan çevrelerin bir kısmı da bu tuzağa düşüp spekülasyonları köpürtüyor. Ortada ağır bir hukuksuzluk var. Hem iç hukuk hem uluslararası açısından bu böyledir.
Savaş politikalarının ve çözümsüzlüğün derinleşmesiyle tecrit arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bu tecrit uygulamasının bir insani boyutu da var. 21 aydır İmralı'dan Öcalan'dan ve oradaki diğer mahpuslardan haber alınamıyor. En son CPT'nin İmralı'ya ziyaret gerçekleştirdiği bilgisi ortaya çıktı, Asrın Hukuk Bürosu, Öcalan'ın CPT heyeti ile görüşmeye çıkmadığına dair duyumlar aldığını belirtti. Bu durum, mutlaka aydınlığa kavuşmalıdır. İktidar da yalanlamıyor, CPT çevreleri sözü dolandırıyor. Gerçekten öyleyse ortada başka ciddi meseleler olduğunu düşündürüyor bu durum. Bir an önce bu tecridin sona ermesi lazım. Giderek derinleşen siyasi, hukuki ve insani bir aşamaya gelmiştir. bu aşamada yapılması gereken şey açıktır, bellidir; Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşmesine izin verilmelidir. Biz de bu amaçlarla başvuru yaptık. Hem iktidarın oyunlarını boşa çıkarmak, hem bu hukuksuzluğun sonra ermesini sağlamak hem de insani kaygıları değerlendirmek istiyoruz.
İktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz, bu ağır hukuksuzluğa son verin! Bütün demokrasi güçlerine çağrımız da şudur; bu ağır tecride ortak bir sesle karşı çıkalım.
2022 yılı bir yandan iktidarın ağır baskı ve hukuksuzlukları ile bir yandan da bizler için mücadele ve direniş yılı oldu. Her yerde savaşa ve yoksulluğa hayır dedik, adalet buluşmaları yaptık, tecrite karşı itirazlarımızı yükselttik.
Çocuk istismarının neredeyse olağanlaştığı bir düzen kurdular. Hiranur Vakfı'ndaki dehşet verici olay gözlerimizin önünde durmaya yeter. Tarikat, siyaset, ticaret üçgeninde yarattığı girdaplarla bu kötülükleri besliyorlar, menfaat elde ediyorlar. Bu ülkeyi, bu bataklıktan çıkartacağız.
Adalet mücadelesi her alanda sürüyor. Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Bu iktidar adaletsizlikle var oluyor ve varlığını böyle sürdürmeyi hesaplıyor. Şenyaşar ailesinin adalet mücadelesi bir yanda, hasta mahpus ailelerinin adalet nöbetleri bir yanda, Gezi yoldaşlarının ve siyasi rehinelerinin adalet mücadelesi bir yanda... Bu nehirlerin yönünü ortak bir denize çevirmeliyiz. Bunu başarırsak inanın 2023 yılı aydınlık bir yol olacak. Bu düzen o zaman değişecek.
Bütçe görüşmelerini izlediniz. Bu iktidarın getirdiği bütçenin bir sömürü, talan ve savaş bütçesi olduğunu, saraya ve yandaşa rant bütçesi olduğunu gördüğünüz. Biz güçlü önerileri sunduk. Türkiye'de en güçlü fikriyata, mücadeleye, iradeye sahip olan partiyiz. Gelecek dönemi de kuracak olan asıl merkez biziz. Bizlerin kuracağı büyük demokrasi ittifakıdır.
Köklü bir barışı, güçlü bir demokrasiyi, yerel demokrasinin inşasını, hayatın her alanında kadın erkek eşitliğini, emekçilerin sosyal haklarının sağlanmasını, halkçı, demokratik bir yönetimin inşasını hedefledik.
2023 sonuç alma yılı olacak. Cumhuriyetin yüzüncü yılını geride bırakacağımız bir yıl aynı zamanda. Bu Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturacak örgütlülüğü mücadeleyi her gün anlattık. 2023'ün; demokratik yılını inşa yılının olmasını sağlamak hepimizin ortak görevidir. Ortak hedefe yürüyüşü en güçlü hale getirme sorumluluğu altındayız. Bunu başarırsak, eşit yurttaşlığı, yerel demokrasiyi, adaleti içeren; demokratik Cumhuriyet'e giden yolu mutlaka açacağız. Kendimize, halklarımıza güvenelim, bu mücadelenin sonuç alacağına inanalım.
Korku, bu iktidarın içine düştüğü kör kuyu gibi. Panik, saldırganlık, yıkımı da beraberinde götürüyor. İktidarı bunları derinleştirecek yollara sürüklüyor. Korkmakta haksız değiller. Nazım Hikmet'in dizeleri ile bitirmek istiyorum: 'Hiçbir korkuya benzemez halkını satanların korkusu. Hiçbir cesarete benzemez halkına yaslanan insanların cesareti.'"