İklim değişikliği: 2100 tahminleri felaketi tarif ediyor

Türkiye ve dünya sıcak ve kurak bir sonbahar geçiriyor. Birçok il ve ülkede sıcaklık rekorları kırılıyor. Kuraklık barajlarda kendini net olarak gösteriyor. Geleceğe ilişkin tahminler, durumun daha da kötüleşeceğini gösteriyor.
Türkiye, Akdeniz havzasındaki birçok ülke gibi kuraklığın pençesinde. Kentlere su sağlayan barajlar alarm veriyor. Kuraklığın vurduğu sektörlerin başında tarım sektörü geliyor. Savaşlar ve krizler nedeniyle gıda krizinin tartışıldığı bir dönemde, iklim değişikliğinin etkisiyle oluşan kuraklık, endişeleri iyice artırıyor.
Türkiye İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimine göre, 2100 yılına kadar kış sıcaklıklarında 2.5 ila 3 °C'lik bir artış ve kar kalınlıklarında 20 cm'ye varan azalmalar olması muhtemel görünüyor. Sıcaklıklarındaki artışın yanı sıra yağmur ve kar yağışlarının azalacağı, kuraklık olaylarının sıklığının ve süresinin artacağı öngörülüyor.
Tarım sektörü büyük risk altında
Artan sıcaklıklar ve değişen yağış düzenleri tarım sektöründeki üreticileri kara kara düşündürüyor. İklim değişikliğinin tarım sektörüne etkisini değerlendiren Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız kuraklığa dikkat çekiyor.
Al Ain Türkçe’ye konuşan Yıldız, “Türkiye’nin ikliminde beklenen değişikliklerden, sıcaklıklarda artış ve yağmur ve kar yağışlarda azalmalar öncelikle meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklık ve tarımsal kuraklıklar şeklinde kendisini gösterir. Bu değişiklik birçok sektör üzerinde etkili olur ancak en fazla tarım sektörü ve tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkiler yaratır” diyor.
Dursun Yıldaz’a göre son 25 yılda Türkiye’nin sıcaklık rejimi değişti. Yıldız, “İklimsel değişimden kaynaklı meteorolojik koşullardaki düzensizlikler yağış rejimindeki bozulmanın artmasına neden olur. Bu durum öncelikle ülkemizde %40’ı yağmura dayalı tarımla üretilen tarımsal ürünlerde verimlilikte düşüş, rekolte kaybı, kalitede azalma gibi sorunlar yaratıyor” diyor.
Türkiye’nin iklimindeki bu değişim, daha fazla sıcaklık gerektiren bitkilerin yetiştirilmesine imkan sağlıyor. Ancak bu kez de su ihtiyacı gündeme geliyor. Dursun Yıldız bu noktada suyunun çok daha verimli kullanılmasının önemine dikkat çekiyor ve şu ifadeleri kullanıyor:
“İklim değişikliği sonucu sıcaklıklarda beklenen artış ve azalan yağışlar tarımsal ürün uygunluk alanlarının değişmesi sonucunu doğurur. İklim değişikliğine bağlı olarak ürün uygunluk alanlarının değişimleri sonucunda bazı ürünlerin üretimi riske girebilir. Özellikle kurak dönemlerin artması ve yağış rejiminin değişmesi ile hububat üretiminde önemli ölçüde rekolte kayıpları yaşanabilir.
Kar yağışlarındaki azalma özellikle Dicle ve Fırat havzasındaki barajlarımızda hidroenerji üretimi ve sulamaya dayalı tarım üzerinde olumsuz etkiler yaratır. GAP ta geliştirilen sulamaları etkiler. Bu etkiler aslında son 30 yıl içinde bu havzada ortaya çıktı. Bu konuda Su Politikaları Derneği olarak hazırladığımız bir raporu yakında kamuoyu ile paylaşacağız.
Özet olarak 2100 yılına kadar değişeceği tahmin edilen iklim koşulları, toprağın nemliliği ve özelliklerinin değişmesi, yer altı suyu ve yüzey suyu birikiminin azalması, tarımsal üretimde rekolte, verim ve kalite kaybı risklerini arttıracak sonuçlar yaratacaktır.”
Kış turizmi büyük risk altında
Yağışların azalmasının tehdit ettiği tek sektör tarım değil. Özellikle kış turizmi sektörü de gelinen durumdan büyük endişe duyuyor. Her geçen yıl sektörün sezon süresi azalıyor. Avrupa’da yapılan araştırmalar da birçok kayak merkezinin orta vadede tehlike altında olduğunu ortaya koyuyor.
Nature Climate Change dergisinde yayımlanan bir araştırmada Türkiye dahil Avrupa genelindeki 2 bin 234 kayak merkezinin geleceği incelendi. Küresel sıcaklık artışı 3 dereceye ulaşırsa, Türkiye'deki kayak merkezlerinin yüzde 100'ü, İsviçre Alpleri'ndeki kayak merkezlerinin yüzde 87'si, İskandivan Dağları'ndaki tesislerin yüzde 70'i, Fransız Alpleri'ndeki kayak merkezlerinin yüzde 93'ü, Avusturya Alpleri'ndeki kayak merkezlerinin yüzde 94'ü, Alman ve İtalyan Alpleri'ndeki kayak merkezlerinin tamamı ve Karpat Dağları'ndaki kayak merkezlerinin yüzde 91'i, kar tedariki açısından çok yüksek riskle karşı karşıya kalacak.
Buna karşın, dünya iklim değişikliğine karşı gerekli önlemleri alır ve sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması durumunda, Avrupa'daki kayak merkezlerinin yüzde 32'si ve Türkiye'deki tesislerin ise yüzde 19'u riskli duruma gelecek.
Araştırmacılar, yapay kar oluşumunun bazı tesislerin açık kalmasını sağlayabileceğini ancak bunun su ve elektrik talebini artırarak karbon emisyonlarının daha fazla yükselmesine yol açabileceğini belirtiyor.
Enerji üretimi için de risk büyük
Kuraklık ve sıcaklık artışının riske soktuğu bir başka nokta da enerji üretimi. Özellikle Hidroelektrik santralleri, sıcaklık artışı ve yağış azlığından ciddi oranda etkilenebilir. Çünkü ana üretim kaynakları su...
Kışları yağış almayan, en büyük kaynağı kar yağışı olan barajlar, kar ve yağmurdaki azalmalardan doğrudan etkileniyor. Suyun azalması demek sudan üretilen elektriğin de azalması demek. Sıcaklık artışıyla birlikte elektrik tüketimi de artacağı için özellikle yaz aylarında enerji açığının artması bir risk olarak ülkelerin karşısında duracak.
Şehirler susuzluk riskiyle karşı karşıya
Barajlardan sadece enerji üretimi değil kullanım ve içme suyu olarak da yararlanılıyor. Birçok şehir su sıkıntısı yaşamaya başladı bile... Türkiye’de İstanbul bunun en büyük örneği. Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve çevresindeki kuraklık alarm veriyor.