Haydar Oruç: Alaska zirvesi pek çok sürprize gebe, tansiyon düşebilir | Al Ain Türkçe Özel
Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, Trump ve Putin'in Alaska'da yapacağı kritik görüşmeyi Al Ain Türkçe için değerlendirdi.

Donald Trump ile Vladimir Putin’in Alaska’da yapacağı görüşmenin pek çok sürprize gebe olduğunu söyleyen Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, “Çatışma bölgelerindeki tansiyonun düşeceğini öngörmek mümkün” dedi.
Tüm dünyanın gözü ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Alaska’da yapacağı görüşmede. Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere pek çok kritik konunun görüşüleceği belirtilen zirve öncesi açıklama yapan Trump, “İkinci toplantı daha önemli olacak” dedi.
Trump, bu toplantıya Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin ve "Avrupa’dan bir liderin” yanı sıra kendisi ile Putin’in de katılmasını beklediğini ifade etti. Alaska zirvesinden sonra bir toplantı daha yapılmasını istediğini belirten Trump, “Alaska'dan hemen sonra, mümkünse çok hızlı bir şekilde ikinci toplantının yapılmasını isterim. Hatta belki Alaska’da, orada kalıp bu buluşmayı gerçekleştirmek isterim; çünkü bu çok daha kolay olur” ifadelerini kullandı.
Peki kritik görüşmenin Ukrayna cephesindeki mevcut çatışma dinamiklerine ve son haftalardaki Rus ilerlemelerine etkisi ne olacak? Bu kritik zirve Rusya’nın Çin ile yakınlaşması bağlamında nasıl okunmalı? Bölgede tansiyon düşecek mi?
Bu soruları Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç Al Ain Türkçe için yanıtladı. Savaşın eski şiddetinde olmasa da devam ve Rusya’nın Ukrayna topraklarının 1/3’ünü işgal ettiğini belirten Oruç, “Bu tabloya rağmen Trump’ın savaşı bitirme söylemi devam etmekte ve bunu mümkün kılabilmek için Biden yönetiminden farklı olarak Rusya’yı muhatap alıp, Putin ile konuşmak istemektedir. Hatırlanacağı üzere Trump’ın 13-16 Mayıs tarihleri arasındaki Ortadoğu turu esnasında Rus ve Ukraynalı taraflar da ateşkes müzakereleri için İstanbul’da buluşmuşlar ve Trump da Putin’in gelmesi halinde İstanbul’a gelip üçlü veya dörtlü bir zirve yaparak ateşkes için hamle yapabileceğini açıklamıştı” hatırlatmasını yaptı.
Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç
Neden Alaska?
Zirvenin Alaska’da yapılmasına ilişkin detaylı değerlendirmeler yapan Oruç, “Zirve yerinin Alaska olarak tercih edilmesini İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki düzenin kurulduğu 1945 Yalta Konferansının rövanşı olarak yorumlayanlar olduğu gibi, Alaska zirvesinin İkinci Yalta olacağını düşünenler de bulunmaktadır. Ancak Alaska Zirvesi’nin de tıpkı Yalta gibi yeniden bir küresel nizam oluşturma yeri olacağına inanmamızı gerektirecek alt yapı olmadığı değerlendirilmektedir. Zira zirvede masaya yatırılacak yegane konu olan Ukrayna’nın durumu İkinci Dünya Savaşı mağlubu Almanya gibi değildir. Kaldı ki AB de Ukrayna’yı desteklemekte ve muhtemel bir anlaşma masasında Ukrayna ve AB’nin de olması gerektiği ısrarla vurgulanmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Ana gündem Ukrayna olacak”
Oruç, “Zirvenin ana gündeminin Ukrayna olacağı aşikar olmakla birlikte Ukrayna’da ateşkesin nasıl sağlanacağına yönelik farklı perspektifler bulunmaktadır. Bunların arasından en dikkat çekici olan ise Trump’ın son dönemde muhtemel bir ateşkes için tarafların toprak tavizi vermesi gerekeceğini söylemesi ve özellikle Ukrayna’nın bazı tavizler vermek durumunda kalabileceğini belirtmesiyle ilişkili olarak Alaska Zirvesi’nden Ukrayna’nın zararlı çıkacağına yönelik iddialardır” diyerek konuyla ilgili perspektifleri paylaştı:
“Bu şekilde düşünenlere göre, Ukrayna halihazırda Rusya’nın işgali altında bulunan topraklardan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Fakat Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin toprak konusunda asla taviz vermeyeceklerini açıklaması, sürecin o kadar da kolay geçmeyeceğini göstermektedir.
Bununla birlikte dördüncü yılına giren savaşta artan maliyet ve eksilen insan gücü nedeniyle Ukrayna’nın zorlu bir eşiğe geldiği de unutulmamalıdır. Rusya bir şekilde sahaya yeni askerler sürerek insan gücünü tahkim ederken Ukrayna ise nüfusunun hem az hem de yaşlı olmasının sıkıntısını çekmektedir. Ayrıca şimdiye kadar Rusya’ya direnilmiş ve bazı cephelerde büyük maliyetler ödettirilmiş olsa da Ukrayna’nın cephede sonucu değiştirecek bir zafer kazanamadığı da ortadadır. Dolayısıyla savaşın bitmesi en çok da Ukrayna’nın işine yaracak gibi gözükmektedir.
Diğer bir perspektif göre ise Rusya, özellikle Trump’ın başkan olmasından sonra kötü gidişatı tersine çevirmeye başlamış ve ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin azalmasıyla durumu kendi lehine çevirmeye başlamıştır. Hatta geçen sene İran’dan kamikaze dronlar satın almak zorunda kalan Rusya’nın bugün kendi kamikaze dronlarını üretir hale geldiği ve günlük 700-1000 arasında dronu Ukrayna’ya karşı kullandığı görülmektedir. Hal böyleyken Alaska Zirvesi’nde masaya oturacak Putin’in elinin eskisine göre daha kuvvetli olduğu ve bu sayede masadan kazanan taraf olarak kalkacağı ifade edilmektedir.
İngiltere nasıl konum alacak?
Bir diğer görüş ise, şimdiye kadar Ukrayna’nın arkasında duran AB ve İngiltere’nin, Rusya’nın galip çıkacağı bir anlaşmaya asla izin vermeyeceği ve olası ateşkes anlaşmasını sabote edeceği şeklindedir. Fakat Trump ile AB arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda bunun pek de kolay olmayacağı da unutulmamalıdır. Nihayetinde Trump’ın “Atlantik İttifakı” perspektifi Biden’dan neredeyse taban tabana zıt olup, Rusya ile anlaşmayı AB’nin inisiyatifine bırakma niyetinde olmadığı gayet açık bir şekilde görülmektedir.
Ancak Trump’ın da hem Nobel Barış Ödülü almak hem de başta kendi seçmeni başta olmak üzere tüm dünyaya “savaşları bitiren adam” olduğunu kanıtlamak için Putin’i ateşkese zorlayacağı da tahmin edilmektedir. Dolayısıyla Alaska Zirvesi’nin eski bir istihbaratçı ile tüccarlıktan gelen çılgın adamın pazarlığına sahne olacağı ve pek çok sürprize gebe olduğu söylenebilir”
Zirvenin küresel etkileri ne olabilir?
Zirvenin küresel etkilerine de değinen Oruç, şunları kaydetti:
“Zirvenin gündemi Ukrayna’ya odaklandığı için Trump ile Putin arasındaki görüşmenin küresel etkilerinin ne olacağına yönelik tahminler gölgede kalmaktadır. Ancak Trump’ın Putin ile yapacağı baş başa görüşmeyi sadece Ukrayna meselesi ile geçirmeyi planlamadığı, bilakis iki ülke arasındaki pek cari meselenin de masaya getirileceği düşünülmektedir.
Bunların arasında; yaptırımlar, ekonomi, enerji, AB ile ilişkiler, NATO, Kafkasya’daki gelişmeler (Azerbaycan ile Ermenistan arasında ABD arabuluculuğunda 8 Ağustos’ta imzalanan anlaşma dahil ), Suriye, Gazze, İran ve İsrail’in yeni Ortadoğu planı ile birlikte ABD ile Çin arasındaki rekabette Rusya’nın pozisyonu da bulunmaktadır.
“Tansiyon düşebilir”
Görüldüğü üzere Trump ile Putin görüşmesini sadece Ukrayna meselesinin çözümlenmesine indirgemek eksik kalacaktır. Aksine nerdeyse bütün küreyi ilgilendiren sorunların ele alınacağı ve muhtemel bir anlaşma olursa da bunun enerji, ekonomi ve güvenlik konularında küresel yansımalarının olacağı da aşikardır.
Ancak Alaska Zirvesi’nden sonra Rusya’nın küresel güneyden, Şangay İşbirliği Örgütü’nden veya BRIC’den uzaklaşıp ABD eksenine kayacağını beklemek de hayalcilik olacaktır. Zira her ne kadar Putin ile Trump arasında bir iletişim kanalı olsa da iki tarafın temsil ettiği medeniyetler ve tarihsel arka plan buna cevaz vermemektedir.
Her şeye rağmen Alaska Zirvesi’nin dünya genelinde devam eden çatışmaların tarafları üzerinde bir baskı oluşturacağı ve Trump ile Putin anlaşırsa başta Ukrayna olmak üzere diğer çatışma bölgelerindeki tansiyonun da bir şekilde düşebileceğini öngörmemiz mümkündür.
Zira daha önce de belirtildiği gibi Trump dünyadaki çatışmaları ve sonsuz savaşları bitiren lider olarak tarihe geçmek isterken, Putin ise diğer bölgelerdeki çatışmaların çözümlenmesini de masaya yatırarak dünyanın dikkatini Ukrayna’daki durumdan uzaklaştırmayı arzu etmektedir. Dolayısıyla iki tarafında farklı saiklerle de olsa, aynı paydada buluştuğu bir denklemden dünya için faydalı sonuçlar çıkabileceğini ummamız uzak bir ihtimal olmayacaktır”