Esad Sonrası Suriye’nin İlk Yılı: Diplomasi Açılırken Sahada Kırılgan Denge Sürüyor
Baas rejiminin 8 Aralık 2024’te devrilmesinin üzerinden bir yıl geçti.
Ahmed el-Şaraa liderliğindeki geçiş yönetimi, yaptırımların kısmen hafiflediği, milyonlarca mültecinin geri dönüş sürecinin başladığı ve Türkiye’yle ilişkilerin normalleştiği bir tabloya işaret ediyor. Ancak sahada güvenlik riskleri, ekonomik kırılganlık ve adalet arayışı, bu yeni dönemin ne kadar istikrarlı olacağı sorusunu açık bırakıyor.

Bir yıl önce ne oldu?
Suriye, 8 Aralık 2024’te 14 yıl süren iç savaşın ardından siyasi olarak farklı bir döneme girdi. Ahmed el-Şaraa komutasındaki silahlı muhalif güçlerin hızlı bir operasyonla Şam’ı ele geçirmesiyle Beşşar Esad ülkeyi terk etti ve Baas rejiminin altmış yılı aşan hâkimiyeti sona erdi. 2011’de başlayan savaş boyunca yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği, nüfusun yarısından fazlasının yerinden edildiği ve ülke altyapısının büyük kısmının ağır hasar gördüğü bilgisi, Reuters’ın saha notlarına göre bu dönüşümün ağırlığını ortaya koyuyordu.
Esad’ın devrilmesinin hemen ardından dört yıllık bir geçiş sürecini öngören yol haritası açıklandı. Bu plana göre Şaraa, yeni anayasa çalışmaları ve seçim süreci tamamlanana kadar geçici devlet başkanı olarak görev yapacaktı. Avrupa ve bölge başkentlerinden gelen ilk resmi tepkiler “ihtiyatlı bir normalleşme” çizgisini yansıtırken; bu yaklaşımın Reuters’ın diplomatik gözlemlerine göre temkinli bir beklentiye işaret ettiği görülüyordu.
Siyasi geçiş ve dış politika: Eski ittifaklar çözülürken yeni eksenler
Son bir yılda Suriye’nin dış politikadaki en görünür değişimi, İran ve Rusya hattından uzaklaşarak ABD, Körfez ülkeleri ve Türkiye’yle ilişkilerini onarma çabasında ortaya çıktı. Bu yön değişiminin, Reuters’ın haberine göre Şaraa yönetiminin Tahran ve Moskova ile askeri iş birliğini geri çekmesi ve Washington ile Ankara’daki diplomatik kanalları yeniden açmasıyla somutlaştığı belirtiliyor.
Mayıs 2025’te Riyad’da düzenlenen zirvede Şaraa ile ABD Başkanı Donald Trump ilk kez yüz yüze bir araya geldi. Bu buluşmanın, Washington ile Şam arasında 1940’lardan bu yana yapılan ilk liderler düzeyinde temas olarak kayda geçtiğini Anadolu Ajansı’nın ve uluslararası haber kaynaklarının aktardığına göre biliyoruz. Görüşmede Şaraa’nın yaptırımların hafifletilmesi ve yeniden inşa sürecine ilişkin taleplerini öne çıkardığı bildirildi.
Kasım 2025’te temasların devamı niteliğinde Beyaz Saray’da ikinci bir zirve yapıldı. Aynı gün ABD Hazine Bakanlığı, Caesar Yasası kapsamındaki yaptırımların 180 günlüğüne kısmen askıya alındığını duyurdu. Enerji ve altyapı gibi bazı alanlarda faaliyet gösteren şirketlere sınırlı muafiyet getirilirken, Rusya ve İran bağlantılı işlemler yaptırım kapsamı dışında bırakılmadı. Bu adımın Şam için yeni bir siyasi eşik oluşturduğunu Al Jazeera’nın analizi ve Newsmax’in yorumları ortaya koyuyor.
Geçiş yönetimi aynı zamanda Avrupa başkentleriyle de diplomatik hatları yeniden kurmaya çabalıyor. AB’nin iltica rehberinde, Esad sonrası dönemde güvenlik resminin değiştiği kabul edilmekle birlikte, eski rejimle ilişkili gruplar ve bazı azınlıkların hâlâ risk altında olabileceği vurgulanıyor. Bu çerçevenin, AP News’ün aktardığına göre Avrupa’nın Suriye dosyasındaki temkinli çizgisinin sürdüğünü gösterdiği belirtiliyor.
Türkiye ile yeni dönem: Sınırlar, ticaret ve güvenlik başlıkları
Ankara, Esad’ın devrilmesinin hemen ardından Suriye’deki yeni yönetimle hızlı bir normalleşme süreci başlattı. Türkiye, 2025 Şubat’ında Suriye’ye yönelik ticaret ve transit kısıtlamalarını kaldırdığını açıkladı. Bu adımdan sonra sınır kapılarından geçecek malların diğer ülkelere uygulanan prosedürlerle işlem göreceği duyuruldu. Bu gelişmenin, Al Arabiya English’in yorumuna göre sınır ticaretinin yeniden canlanması açısından kritik bir eşik olduğu değerlendirildi.

AB Komisyonu’nun Suriye raporunda, Ankara’nın 2025 yazında Şam’daki geçiş hükümetiyle askeri eğitim ve danışmanlık alanlarını kapsayan bir mutabakat zaptı imzaladığı bilgisi yer alıyor. Belgenin eerstekamer.nl’deki incelemelere göre Türkiye’nin Suriye ordusunun yeniden yapılandırılmasında rol üstlenmek istediğini gösterdiği aktarılıyor.
Öte yandan kuzey Suriye’de Türkiye destekli gruplar ile yeni yönetim arasındaki koordinasyonun henüz tam olarak oturmadığı görülüyor. Bazı silahlı yapıların varlığı, bölge ülkeleri ve AB nezdinde dikkatle izlenen bir konu olarak öne çıkarken; bu değerlendirmeler eerstekamer.nl’in bölgesel analizlerine göre kaydediliyor.
Mülteciler ve dönüşler: Rakamlar yükselirken tartışmalar sürüyor
Savaş boyunca en fazla Suriyeli nüfusu barındıran Türkiye’de, Esad sonrası geri dönüş hareketliliği hız kazandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamalarına göre, 8 Aralık 2024’ten bu yana Türkiye’den Suriye’ye “gönüllü, güvenli ve düzenli” şekilde dönenlerin sayısı 550 bine ulaştı. Bu bilgiyi Anadolu Ajansı ve bağımsız medya organları aktardı. Yerlikaya, 2016’dan bu yana toplam dönüşlerin 1,29 milyonu bulduğunu, Türkiye’de hâlâ yaklaşık 2,4 milyon Suriyelinin yaşadığını belirtti. Bu rakamların artmaya devam ettiği bilgisi welattv.com’un verilerine göre teyit ediliyor.

Sadece Türkiye’den değil, Lübnan, Ürdün ve Avrupa’dan da geri dönüşlerin arttığını gösteren değerlendirmeler bulunuyor. Ülkeye dönenlerin toplam sayısının, iç göçmenlerle birlikte üç milyonu geçtiği belirtiliyor. Ancak 16 milyondan fazla kişinin hâlâ insani yardıma ihtiyaç duyduğunu ortaya koyan analizler, Reuters’ın Şam merkezli araştırmasına göre geri dönüş sürecinin dengeli ilerlemediğini işaret ediyor.
İnsan hakları örgütleri, “gönüllü dönüş” olarak kayda geçen bütün hareketlerin gerçekten özgür iradeyle gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda daha fazla şeffaflık talep ediyor. Hem idari baskılar hem de sosyo-ekonomik zorlukların, bazı Suriyeliler için geri dönüşü tek seçenek haline getirdiğine dikkat çeken raporların Government of the Netherlands’ın değerlendirmelerine göre önem taşıdığı belirtiliyor.
Ekonomi ve Caesar yaptırımları: Geçici nefes mi, yeni bir sayfa mı?
Suriye Merkez Bankası Başkanı AbdulKadir Husrihe’nin açıklamasına göre, ülke ekonomisi 2025’te Dünya Bankası’nın yüzde 1’lik büyüme tahminini aştı. Husrihe, geri dönen mültecilerin ve yaptırımlardaki yumuşamanın bu süreçte etkili olduğunu belirtirken; son dönemde yaklaşık 1,5 milyon kişinin ülkeye dönmesinin iç talebi ve inşaat sektörünü canlandırdığını Reuters’ın aktardığına göre ifade etti.

Kasım ayında ABD’nin Caesar Yasası kapsamındaki yaptırımları 180 günlüğüne kısmen askıya alması, Şam tarafından önemli bir kırılma noktası olarak görüldü. ABD Hazine Bakanlığı’nın bu kararı “Suriye halkının temel hizmetlere erişimini kolaylaştırmak” amacıyla aldığı belirtildi. Ancak muafiyetler enerji, altyapı ve ulaştırma gibi sınırlı alanlarla sınırlandırıldı. Bu çerçevenin Al Jazeera’nın ve A News’ün analizlerine göre geçiş sürecinde etkili olacağı değerlendiriliyor.
Dışişleri Bakanı Esaad el-Şeybani’nin Londra’daki bir toplantıda son 11 ayda Suriye’ye yönelik algının değiştiğini söylemesi, yaptırım tartışmalarının yeni bir evreye girdiğini gösteriyor. Bu vurgu, TRT World’ün diplomatik yorumlarına göre Şam’ın yaptırımların tamamen kaldırılmasına yönelik beklentilerini güçlendirdi. Ancak uluslararası finans kuruluşları, yolsuzlukla mücadele ve şeffaflıkta kalıcı ilerleme olmadan sermaye akışının sınırlı kalacağı görüşünü koruyor.
Kürt dosyası, güvenlik ve iç siyasette açıklık taşıyan konular
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt yönetimiyle Şam arasındaki ilişki, geçiş dönemi boyunca en kritik başlıklardan biri olmayı sürdürüyor. Mart 2025’te Ahmed el-Şaraa ile SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin imzaladığı anlaşma kapsamında SDG’ye bağlı kurumların yıl sonuna kadar devlet yapısına entegre edilmesi ve sınır geçişlerinde ortak kontrol mekanizması oluşturulması kararlaştırıldı. Bu anlaşmanın çatışma riskini azalttığı yönündeki değerlendirmeler, Wikipedia’daki anlaşma özetine göre paylaşılıyor.
Bununla birlikte ülkenin bazı bölgelerinde mezhepsel gerilimler ve hedefli saldırılar sürüyor. Özellikle eski rejime yakın kesimlerin, Alevilerin ve bazı dini azınlıkların güvenlik endişeleri yaşadığı görülüyor. Güneydeki Süveyda ve ülkenin orta kesimlerinde meydana gelen saldırıların, yeni dönemin henüz tam bir güvenlik çerçevesi oluşturamadığını ortaya koyduğu yönündeki tespitler, The Guardian’ın saha haberlerine göre gündemde yer alıyor.
Bağımsız hukukçular ile sivil toplum aktörleri, geçiş adaletinin kurumsallaşma hızının toplum beklentilerinin gerisinde kaldığını belirtiyor. Eski rejimin işlediği ağır ihlallere ilişkin mekanizmaların henüz kurumsal bir yapıya kavuşmamış olması, hem kurbanlar hem de eski rejimle bağlantılı gruplar açısından güvensizliği artırıyor. Bu değerlendirmelerin The Guardian’ın yorumlarına göre geçiş sürecine dair soru işaretlerini güçlendirdiği ifade ediliyor.
Günlük hayat: İyileşme işaretlerine rağmen eşitsizlikler derin
Şam, Halep ve Humus gibi büyük kentlerde günlük hayatın bazı unsurlarında geçtiğimiz yıl içinde hissedilir iyileşmeler yaşandı. Elektrik kesintilerinin azalması, su şebekesindeki onarımlar ve bazı okul ile üniversitelerin yeniden açılması, kent yaşamına kısmen hareket getirdi. Bu tespitlerin Reuters’ın gözlemlerine göre sahaya yansıdığı görülüyor. Kültür-sanat alanında tiyatrolar, konserler ve sergiler üzerinden kamusal alanın yeniden canlanmaya başladığı da anlaşılabiliyor.
Ancak bu iyileşme ülke geneline eşit dağılmış değil. Özellikle kuzeybatıda altyapı hâlâ büyük ölçüde tahrip olmuş durumda. Bazı bölgelerde sağlık hizmetlerine erişim sınırlı, işsizlik oranı yüksek. Genç nüfus, siyasi değişime rağmen ekonomik gelecek konusunda kararsız. Bu tablo, sahadaki gözlemlere göre geçiş döneminin zorluklarının sürdüğünü ortaya koyuyor.
Ekonomide enflasyon ve düşük gelir seviyesinin etkileri günlük hayatı zorlaştırmayı sürdürüyor. Merkez Bankası’nın yeni para birimi ve dijital ödemelere geçiş planı, orta vadede fiyat istikrarını hedefliyor. Ancak bu adımların toplumsal hayatta somut bir karşılık bulmasının zaman alacağı Reuters’ın ekonomik değerlendirmesine göre öngörülüyor.
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler: Sayısal tablo ve belirsizlikler
Türkiye İçişleri Bakanlığı’nın verilerine bakıldığında, Esad sonrası dönemde dönüşler artsa da ülkede hâlâ milyonlarca Suriyelinin yaşadığı görülüyor. Resmi açıklamalarda bu sayı yaklaşık 2,4 milyon olarak ifade edilirken, 2016–2024 döneminde 700 binden fazla kişinin geri döndüğü bilgisi Government of the Netherlands’ın kayıtları ve Turkish Minute’ın aktarımları doğrultusunda paylaşılıyor.

Bağımsız araştırmalar, bazı verilerin sahada doğrulanmasının güç olduğuna dikkat çekiyor. “Gönüllü dönüş” kapsamında sayılan hareketlerin tamamının özgür iradeyle gerçekleşmediği; hukuki statü değişiklikleri veya idari süreçler nedeniyle Suriyelilerin bir kısmının baskı altında hissettiği yönünde gözlemler bulunuyor. Bu başlığın hem Ankara-Şam ilişkilerinde hem de insan hakları tartışmalarında önemli bir konu olarak kalacağı, Government of the Netherlands’ın değerlendirmelerine göre öngörülüyor.
Bir yılın özeti: Açık dosyalar ve yeni bir evre
Suriye, Esad rejiminin devrilmesinin ardından geçen bir yıl içinde savaşın en sert dönemlerine kıyasla farklı bir siyasal ve diplomatik görünüm sergiliyor. Şaraa yönetiminin ABD ve bölge ülkeleriyle yeni temas kanalları açması, ABD’nin Caesar yaptırımlarını kısmen askıya alması ve Avrupa’nın iltica rejiminde güncellemeye gitmesi, Reuters’ın ve AP News’ün genel değerlendirmelerine göre geçiş sürecinin en belirgin çıktıları arasında yer alıyor.
Öte yandan güvenlik alanında tam istikrar sağlanabilmiş değil. Mezhepsel gerginlikler, eski rejim unsurlarına yönelik saldırılar ve kuzeydeki silahlı yapıların varlığı, sürecin kırılganlığını hatırlatıyor. Ekonomide büyüme işaretleri bulunsa da, yüksek enflasyon, yoksulluk ve ağır yıkıma uğramış altyapı, yeniden inşa sürecinin sancılı olacağını gösteriyor. Bu değerlendirmelerin The Guardian’ın yorumlarına göre geçerliliğini koruduğu görülüyor.

Türkiye başta olmak üzere komşu ülkelerde yaşayan milyonlarca Suriyelinin geleceği ise, geri dönüş politikalarının niteliği ve Suriye’deki güvenlik-ekonomi dengesinin nasıl şekilleneceğiyle doğrudan bağlantılı. Bu tablo, Suriye’nin artık yalnızca savaşın değil, karmaşık bir geçiş sürecinin de ülkesi olduğunu ortaya koyuyor. İlk yılın bu geçişin başlangıcını oluşturduğu; bundan sonrasının ise atılacak adımların kapsamına ve kapsayıcılığına bağlı olacağı yönündeki tespitlerin, genel değerlendirmeler doğrultusunda önümüzdeki döneme dair belirsizlikleri işaret ettiği aktarılıyor.