Kudubeş: Avrupa elini taşın altına koymazsa bedeli ağır olur / Al Ain Türkçe Özel
Rusya’nın yük gemilerine saldırması dünya gıda fiyatlarına büyük bir baskıyı beraberinde getirdi. Konuyu Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emir Kudubeş Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Rus savaş gemisinin Karadeniz'de yük gemisine uyarı ateşi açması, Chicago borsasında buğday vadeli kontratlarını yükseltti. Bu hamle, Rusya'nın Karadeniz tahıl koridoru anlaşmasından çekilmesinin ardından geldi. Bu adımın dünya gıda fiyatlarına etkisini ve getireceği sonuçları Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emir Kudubeş’le konuştuk.
Rus savaş gemilerinin Karadeniz'de yük gemisine uyarı ateşi açmasının ardından Chicago borsasında buğdayın vadeli kontratlarındaki yükseliş, krizin sürmesi durumunda global buğday arzı ve talebi üzerinde ne tür etkiler yaratabilir ve bu durum, diğer tarım ürünlerinin piyasalarını nasıl etkileyebilir?
Öncelikle Tahıl Anlaşması’nı tanımlayarak söze başlayalım; Tahıl anlaşması nedir?
1.5 yıl önce başlayan Rusya – Ukrayna savaşı nedeniyle kapanan ve uzun süre işlemeyen Ukrayna’ya ait üç liman yapılan 3 anlaşma sonucu açıldı. Bu anlaşma hem Ukrayna hem de Rus ürünlerinin dolaşımını kolaylaştırdı. Bu durum sadece söz konusu iki ülke için değil çok daha fazlası için önemliydi. Çünkü Her iki ülke de Afrika, Orta Doğu ve Asya'da bazı ülkelerin ihtiyaç duyduğu buğday, arpa, ayçiçek yağı, gübre ve diğer gıda ürünlerinin başlıca küresel tedarikçileridir. İşte bu kritik temel gıda ürünleri için yapılan ve her dört ayda bir uzatılması öngörülen anlaşma, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu garantörler çerçevesinde Ukrayna limanlarına giren ve buradan çıkan gemilerin saldırıya uğramayacağına dair güvence sağlıyordu. Bu anlaşma sayesinde şimdiye kadar 33 milyon ton tahıl dünyaya dağıldı. Bu 33 milyon ton tahılı en çok alan ülkeler ise Çin, Türkiye, İspanya ve İtalya oldu.
Burada bir ayrıntıyı daha verelim, bu tahıl önce Türkiye’ye geliyor sonra burada buğdaya çevriliyor ve dünyaya dağılıyor. Yani Türkiye bu mevzuda birden çok kulvarda stratejik öneme sahip.
Tabi Rusya gemilerle taşınan ürünlerin “gıda” olduğundan emin olmak istiyordu.
Burada Rusya’nın hem gübresini satma isteği hem de Rus bankalarının SWİFT sisteminden çıkarılmış olması ve devam eden işgal Rus ekonomisini oldukça zorladığı için Rusya bu anlaşmadan çıktı, kendisine yapılan “başka banka kur biz de onları SWİFT sistemine entegre edelim” teklifini de reddederek alternatif yaratma şansını da kullanmadı. Bununla birlikte Ukrayna’nın tahıl depolarını vurmaya devam ederek oluşacak zararı daha da büyütmeye devam etti.
Ek bilgi: Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication ifadesinin baş harflerinden oluşan ve Dünya Bankalar Arası Finansal Telekomünikasyon Derneği anlamına gelen SWIFT sistemi, uluslararası ödemeleri göndermenin standart ve güvenli bir yolunu sağlamak için oluşturulmuştur. SWIFT aslında farklı bankaların elektronik olarak bilgi göndermesine ve almasına izin veren bir mesajlaşma ağıdır. Standartlaştırılmış formatı sayesinde SWIFT, farklı ülkelerdeki bankalar arasında karışıklığın önlenmesine yardımcı olur ve daha az hatayla ödemeleri daha basit ve hızlı hale getirir.
Yukarıda kısaca bahsettiğim durumu teknik olarak analiz edersek, bir malın arzını kısarsanız bu malın fiyatı artar. Hem Rusya’nın bu müdahaleleri hem de Afrika’da bu yıl yaşanan kuraklık, arzı iyice düşürdü.
Fiyatı arttıran bir başka unsur da bir mala olan talebin artması. Yani bir malı ne kadar çok kişi isterse o malın değeri o kadar artar. Bahsettiğimiz ürün bir gıda maddesi yani zorunlu ihtiyaç... Dolayısıyla talebi devamlılık gösteren bir ürün. Bu nedenle talep kısmında oluşan durum da fiyatı yükseltme yönündedir.
Vadeli kontrat gibi finansal ürünler ise yaşanan bu tarz durumlardan çok fazla etkilenir. Yani ürünün fiyatını etkileyecek herhangi bir oynaklık onun adına çıkarılan kağıdın fiyatını aynı şekilde etkiler. Çünkü oyuncular da bu arz talep dengesinin gideceği yeri görerek bu durumu satın alırlar.
Üretim devam ettikçe ve hammaddede bir sorun olmadıkça diğer tarım ürünleri bu durumdan büyük çapta etkilenmez ancak, bu durum devam ederse yani bir temel gıda maddesinin üretimi azalırsa ya da bir hammadde olan gübrenin arzı kısılırsa kriz finansal bir krizden daha fazlasına yol açarak insani boyutlarda da vahim yerlere gidecektir. Bu krizin bir an önce çözülmemesi, zaten kuraklık nedeniyle yaşanacak sıkıntıların çok daha büyük hale gelmesine sebep olacaktır.
Batı'nın, Türkiye'den aktif adımlar atmasını beklerken kendi sorumluluklarını yerine getirmeme eğiliminin, Tahıl Koridoru Anlaşması bağlamında, iki taraf arasındaki işbirliği dinamiklerini nasıl zorlayabileceğini düşünüyorsunuz? Bu tür bir yaklaşım, bölgede olası bir gıda krizine yol açma riskini artırabilir mi?
Tahıl Koridoru Anlaşması, BM, Rusya, Türkiye ve Ukrayna, 22 Temmuz 2022'de İstanbul'da düzenlenen törenle imzalamıştı. Bu anlaşmadaki temel amaç az önce de bahsettiğim gibi tahıl fiyatlarının yukarı gidişini engelleyip olası bir gıda krizinin önüne geçmekti. 17 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla geçerliliğini kaybetti. Bu süre zarfında anlaşma; 19 Kasım 2022, 18 Mart ve 18 Mayıs 2023 tarihlerinde de uzatıldı ve bu uzatmalarda Türkiye’nin olumlu katkısı çok fazlaydı. Her uzatmada Rus tarafı söz konusu tahılın neredeyse yarısının AB tarafına gittiğini, daha fazla ihtiyacı olan Asya ve özellikle Afrika tarafına yeterince ulaşmadığını vurguladı ve eleştirdi.
Fakat buradaki tek mesela tahıl değil, Rusya ısrarla ürettiği gübreyi, doğal gazını dünyaya satmak ve dünya bankacılık sistemine tekrar entegre olmak istiyor. Yani ambargo istemiyor.
Batı’nın burada tercihini şöyle yaptığını düşünüyorum. Tahıl için bir alternatif yaratılması zor, en azından bu konuda Ukrayna ile bir rekabete girmek anlamsız. Ancak doğal gaz ve gübre için alternatif olmak mümkün ve mevcut ambargo ekonomik anlamda onlara yarıyor. Örneğin ABD azotlu gübre üretiminde ilk üç ülkeden biri. Bu nedenle Batı çözmek istediği kısımda müdahil olmayı tercih edip, alternatif yaratabileceği kısımlarda biraz kulağının üzerine yatmayı tercih ediyor. Afrika’da yaşanabilecek kıtlıkla falan zaten meşgul olmuyor.
Yaşanan durumların işbirliği bacağı ise çıkarlar tarafından belirlenecektir. Batı, fayda sağlayacağını düşündüğü sürece gerekirse tavizler vererek işbirliklerine devam eder. Dolayısıyla Türkiye’nin de burada benzer şekilde elde edeceği kazancı öncelikli hale getirmesinde fayda var.
Aslında yaşanan durum ne sadece Türkiye’nin ne de sadece Avrupa’nın sorunu. Bu yaklaşım devam ederse sadece buğday tarafından değil, çiftçinin girdilerinden biri olan gübre tarafından da körükleneceğinden söz konusu risk tabi ki artar.
Bahsedilen gıda problemi ve ne yazık ki hiçbirimiz bu problemden azade kalamayız. Dolayısıyla Batı sadece ekonomik saiklerle değil insani dürtülerle de Türkiye ne yapacak diye beklemekten vazgeçip elini taşın altına koymalı. Aksi durumda onlar da hesap ettiklerinden çok daha fazla etkileneceklerdir.