Adalet Bakanı Tunç "11. Yargı Paketiyle çocukların suçta kullanılmasına ağır yaptırım geliyor"
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Afyonkarahisar’da yaptığı açıklamalarda 11. Yargı Paketi, çocukların suç örgütleri tarafından kullanılmasının önlenmesi ve “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin mesajlar verdi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP Afyonkarahisar İl Başkanlığı ziyaretinde gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Bakan Tunç, özellikle 11. Yargı Paketi kapsamında çocukların suç örgütleri tarafından kullanılmasının önlenmesine dönük düzenlemelere dikkat çekti. Bu çerçevede, “Çocukların suç örgütleri tarafından kullanılmamasını sağlamamız lazım. Bu anlamda çocukların suça sürüklenmesini önlememiz lazım. Çocukların örgüt faaliyeti kapsamında suçta kullanılmasıyla ilgili olarak örgüt üyelerine, örgüt yöneticilerine cezaları arttıran bir düzenleme bu pakette var.” ifadelerini kullanan Tunç, hem çocukların suça sürüklenmesi hem de örgüt mensuplarına yönelik cezaların artırılması üzerinden ceza adaletinin etkinliğinin güçlendirileceğini vurguladı.
Türkiye Yüzyılı ve yeni, demokratik anayasa hedefi
Konuşmasında sık sık Türkiye Yüzyılı vizyonuna atıfta bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu hedefe ancak yeni ve demokratik bir anayasa ile ulaşılabileceğinin altını çizdi. Türkiye’nin mevcut anayasasının darbe döneminin ürünü olduğunu hatırlatan Tunç, “Türkiye Yüzyılı'nı yeni ve demokratik anayasayla başarabileceğimize” inandığını belirterek, “Bu konudaki uzlaşmayı inşallah meclisimizde sağlayabilirsek bu millete borcumuz olan önemli konuyu da çözerek yolumuza devam etmiş oluruz.” dedi. Böylece hem Meclis’te anayasa uzlaşması çağrısını yineleyen Tunç, hem de millete borç olarak nitelendirdiği yeni anayasa hedefini bir kez daha gündeme taşımış oldu.
Bakan Tunç, Türkiye’nin yargı sistemi ve özgürlükler konusunda uluslararası raporlarda geri sıralarda gösterilmesine yönelik eleştirileri de sert sözlerle yanıtladı. Bazı ülkelerin yayınladığı hukuk endeksleri ve basın özgürlüğü endeksleri üzerinden Türkiye’ye yöneltilen ithamların gerçeği yansıtmadığını savunan Tunç, “Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk endeksinde bazı ülkelerin gerisinde olduğuna” dair söylemlerde adı geçen ülkelerin bir kısmında “seçimin ve demokrasinin dahi bulunmadığını” dile getirdi.
Bu çerçevede bazı dernek ve kuruluşların Türkiye hakkında hazırladığı asılsız araştırma listelerine dikkat çeken Tunç, bu listelerin maddi çıkarlarla şekillendiğini savunarak, “O listeleri yapan derneklere bağış yapıyorsunuz, sizi en yukarıya çıkarıyor. Basın özgürlüğünde endeks ‘Türkiye, İsrail'in gerisinde’ diyor. İsrail'de gazetecinin basın özgürlüğü değil, yaşam hakkı yok. 250'den fazla gazeteci şu son iki yılda şehit edildi.” sözleriyle tepki gösterdi. Tunç, bu tür raporların “ülkeyi karalamaya yönelik algı çalışması ve propaganda” niteliği taşıdığını anlatarak, muhalefetin de bu listeleri hem parlamentoda hem de meydanlarda siyasi malzeme olarak kullandığını belirtti.
41 yıllık terörle mücadele
Terör nedeniyle bölgenin kalkınmasının geciktiğini, ülkenin trilyonlarca lira kayba uğradığını dile getiren Tunç, “2,5 trilyon dolar. O para burada harcanmamış olsaydı, teröre gitmemiş olsaydı, milletin refahı bugün kat kat daha fazla olacaktı.” sözleriyle terörün ekonomik maliyetine de dikkat çekti.
Tunç, “İnşallah Türkiye'yi terörden de kurtararak yolumuza devam edeceğiz. 41 yıldan bu yana mücadele ettiğimiz terör belasından kurtulmanın eşiğindeyiz.” ifadeleriyle de hem “Terörsüz Türkiye” hedefine işaret etti hem de bu alanda geniş bir toplumsal ve siyasal konsensüs bulunduğunu dile getirdi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, son 23 yılda özellikle teröre mazeret olarak gösterilen birçok unsurun ortadan kaldırıldığını belirterek, temel hak ve özgürlüklerin genişletildiğini söyledi. Ülkenin her bölgesine ayrım yapılmaksızın hizmet götürüldüğünü vurgulayan Tunç, “Temel hak ve özgürlükleri genişlettik. Sadece Kürt vatandaşlar için değil, bütün insanlarımız için; etnik kökeni ne olursa olsun kılık kıyafet özgürlüğünden tutun da düşünce özgürlüğüne, konuşma özgürlüğüne kadar...” sözleriyle hak ve özgürlüklerin kapsamına işaret etti.
“Kürtçenin yasak olduğu günlerden” bahseden Tunç, “Kürtçenin yasak olduğu günlerden, Kürtçe şarkının yasak olduğu günlerden bugünlere geldik.” ifadeleriyle de geçmiş yasaklarla bugün arasındaki farkı ortaya koydu. Böylece hem Kürtçe üzerindeki yasakların kalktığına dikkat çekti hem de bu adımların, terörün istismar alanlarını daraltan reformlar olarak görülmesi gerektiğini dile getirmiş oldu.
Devlet Bahçeli’nin çağrısı
Bakan Tunç, konuşmasında ayrıca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçen yıl ekim ayında yaptığı ve yeni dönemin başlangıcı olarak nitelendirdiği konuşmaya da ayrı bir parantez açtı. Tunç, Bahçeli’nin bu konuşmasını “tarihi bir konuşma” ve “tarihi bir çağrı” olarak niteleyerek, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geçen sene ekim ayında yaptığı konuşmayla da yeni bir dönemin kapıları aralandı. Tarihi bir konuşmaydı, tarihi bir çağrıydı. Terör örgütünün feshiyle sonuçlanan bir çağrı oldu ve fesih kararının ardından silahların bırakılmasıyla ilgili süreç başladı.” sözlerini hatırlattı.
Bu sürecin ardından TBMM’de bir komisyon kurulduğunu ifade eden Tunç, söz konusu komisyonun “Terörsüz Türkiye” başlığı altında yürütülen süreci kapsamlı biçimde ele aldığını belirtti. Komisyonun, özellikle silah bırakma sürecini gözlemlemek, bu alanda atılacak yasal ve idari adımları belirlemek için çalıştığını söyleyen Tunç, komisyonun milletvekillerinin katılımıyla ve ilgili kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarını dinleyerek yaklaşık 18 civarında toplantı yaptığını aktardı. Komisyonun bu çalışmaları sonucunda rapor seviyesine ulaştığını belirten Tunç, “Geniş bir mutabakat var. Milletvekilleri dinlendi, kurumlar dinlendi, yine bu alandaki sivil toplum kuruluşları dinlendi.” sözleriyle de sürecin kapsayıcı yapısına dikkat çekti.
Bakan Tunç, “Terörsüz Türkiye” sürecinin kalıcı hale gelmesi için yürütülen çalışmaları Meclis’teki milletvekilleriyle de paylaştıklarını belirterek, kritik bir aşamaya gelindiğini söyledi. Terörün tüm unsurlarıyla, içeride ve dışarıda silah bırakmasıyla birlikte bu sürecin daha ileri taşınacağını vurgulayan Tunç, Türkiye’nin tamamen terörden arınması için atılacak adımların, komisyonun raporu çerçevesinde şekilleneceğini ifade etti.
Bu süreçte en büyük hassasiyetin şehit aileleri ve milletin vicdanı olduğunu vurgulayan Tunç, “Bu süreçte milletimizi rahatsız edecek, şehit ailelerimizi incitecek hiçbir adım atmadık, bundan sonra da atmayacağız. Milletimiz ne isterse onu yapacağız.” sözleriyle hem kamuoyunun desteği olmadan adım atılmayacağı mesajını verdi hem de sürecin toplumsal meşruiyet zeminine oturtulacağını belirtti.
11. Yargı Paketi, 10. Yargı Paketi’nin devamı ve yolda olan 12. Yargı Paketi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 11. Yargı Paketinin detaylarına ilişkin açıklamasında, paketin TBMM Adalet Komisyonu’na sevk edildiğini ve komisyonda görüşmelerin bu hafta başlayacağını hatırlattı.
Tunç, 10. Yargı Paketi ile de cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya, denetimli serbestlik uygulamalarından kaynaklanan serzenişleri gidermeye dönük düzenlemeler yapıldığını hatırlattı. 11. Yargı Paketini bu sürecin devamı olarak nitelendiren Tunç, bununla da sınırlı kalınmayacağını, sırada 12. Yargı Paketinin bulunduğunu söyledi.
Bakan Tunç, 11. Yargı Paketi’nin 38 maddeden oluştuğunu dile getirerek, paketin özellikle toplumsal huzurun güçlendirilmesine dönük önemli hükümler içerdiğini söyledi. Burada çocukların korunmasını çok önemsediklerinin altını çizen Tunç, “Özellikle çocukların korunmasını çok önemsiyoruz. Çocukların suç örgütleri tarafından kullanılmamasını sağlamamız lazım. Bu anlamda çocukların suça sürüklenmesini önlememiz lazım. Çocukların örgüt faaliyeti kapsamında suçta kullanılmasıyla ilgili olarak örgüt üyelerine, örgüt yöneticilerine cezaları arttıran bir düzenleme bu pakette var.” sözlerini yeniden hatırlatarak, hem çocukların suça sürüklenmesinin önlenmesi hem de örgüt yöneticilerine verilecek cezaların artırılması üzerinden caydırıcılığın güçlendirileceğini kaydetti.
Tunç, tüm bu adımların “yargı reformu strateji belgesi” çerçevesinde yürütüldüğünü, bundan sonra da adalete güveni artırmak, hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi kurmak için çalışmaların süreceğini vurguladı. Son 23 yıldır planlı bir yargı reformu süreci yaşandığını hatırlatan Tunç, vatandaşların yargı hizmetlerinden memnuniyetini artırmanın temel hedefleri olduğunu belirtti.