Yeni şehirlere doğru!
İnsanların, değişik iş fırsatları, sayısız hizmetler ve gelişmişliğin olduğu büyük şehirlere göç etme konusuna, okul yıllarında çok kez rastlamışızdır.
Corona krizinden sonraki küresel yankılar, insanın önceliklerini değiştirdi hiç şüphesiz. Peki, bu pandemi, köyden şehre değil de, şehirden köylere doğru “ters bir göçe” sebep olabilir mi acaba? Yoksa yeni şehirler mi ortaya çıkacak?
Dünyanın tanık olduğu olağanüstü gelişmeler ve “akıllı” olarak betimleyebileceğimiz şehirler, insanların hayalini kurduğu yaşam tarzı ve ideal mekanların başında geliyor.
Bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanıp yaşam kalitesini iyileştirerek verimliliğe ulaşan, en iyi hizmeti sunan gelişmiş şehirler; Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'ne göre, ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel alanda, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve küresel rekabete zemin hazırlayacaktır.
Pandemi sürecinin “Nüfus coğrafyasına” bıraktığı etkiye bakacak olursak insanların, salgının yayılmasına neden olabilecek kalabalık atmosferlerden kaçarak, daha sakin ve ferah feza, sosyal mesafe kurallarına kolaylıkla uyabilecekleri yerlere taşındıklarını görüyoruz. Bu durum, merkezlerin aşırı kalabalıklaşmasına dayalı özellikle dönemsel turizmi, ekonomik ve kültürel mevsimleri ile bilinen büyük şehirlerin öneminin değişmesine ve büyük ekonomik kayıplar yaşamasına yol açtığı aşikar.
Öte yandan, pandeminin yankıları, büyük şehirlerin yaşam koşullarının açığa çıkmasıyla birlikte, varlıklı mahalle sakinlerinin %30'dan fazlası büyük şehirlerin merkezlerini terk etmesi sonucunda özellikle büyük ve gelişmiş kentler ile diğer şehir merkezleri arasında eşitlik açısından büyük ve gelişmiş kentlerin sorunlarına ışık tutmuştur.
Örneğin, New York Times'a göre, New York’ta, yeni Corona virüsünün yayılmasının ardından kalabalık mahallelerin nüfusunda büyük bir boşluk yaşandı.
The Independent gazetesine göre de, kapanma kısıtlamalarının başlamasıyla bir milyondan fazla insan Paris’in merkezinden diğer bölgelere akın etmiştir.
Şehirlerin cazibiyetlerini kaybetmeye başlaması, ayrılmayı tercih eden kitle ve gruplara atfedilemez. Diğer taraftan kalmayı seçen grupların da özellikle yoksul ve fakir mahallelerde enfeksiyon kapma oranlarında aşırı bir şekilde artış yaşandığı görülmüştür.
Hatırlanacağı üzere, dünyanın en kötü kanalizasyon şebekesine sahip olan Batı Afrika coğrafyası, 2014 yılında büyük bir Ebola salgınına tanık oldu. Üstelik " Eboladan en çok etkilenen bölge" olarak sınıflandırıldı.
Dünyadaki büyük şehirlerin nüfus yoğunluğunda yaşanan değişiklikler, hükümetlerin, ideal şehirleri tesis etmek için tüm güçlerini kullanarak sıkı bir düzeltme ve değerlendirme sistemine bağlı yeni şehirlerin yapılandırılmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle nüfus istatistiklerine göre, dünya nüfusunun %60'ından fazlasının şehirlere yoğunlaştığı ortaya çıkmış, söz konusu şehirlerde nüfusun refahı ve sosyal uyumun korunması gerektiğinin altı çizilmiştir.
Daha geniş bir vizyonla, söz konusu yeni şehirler, çekici yatırımlar ve kültürel yapılandırma fırsatlarına sahip olacaktır. Nitekim çağdaş imkanlar ve yakından takipler vasıtasıyla uluslararası yeni düzenine uyum sağlayabilecek hale gelecektir. Yeni şehirler, sağlık alanına önem vererek tasarlandıkları takdirde sürdürülebilirliğini koruyacak, pandemilere karşı dirençli hale gelecektir.
Dünya, pandemiler ve krizleri atlatıp sürdürülebilirliğini koruyan, daha büyük yeşil alanları olan, fiziksel ve psikolojik sağlığa önem veren, daha geniş yeşil alanlar, beden ve ruh sağlığına önem veren, kanalizasyon sistemleri ve modern su şebekeleri ile donatılmış konut birimlerine sahip, acil ihtiyaçları dikkate alan mühendislik tasarımlarının bulunduğu, şehir genelinde sağlık tesisleri sağlayan, büyük donanımlı tesisleri tahsis eden, sağlık bakım araçları ve yerlerine modern olanaklar sağlayan şehirlerin doğuşuna sadece birkaç adım uzaklıkta.
Bu, özellikle Bazı ülkelerin zayıf yanlarını göz önünde bulundurarak, mevcut şehirleri yıkmanın ve yeniden inşa etmenin zorunlu olduğu anlamına gelmez, ancak mevcut imkanların korunması, alternatiflerin bulunması ve var olan olanakları geliştirme ihtiyacına dikkat çekmektedir.