Türkiye’nin MSP adımı Çin ile ilişkilerini bozar mı? / Al Ain Türkçe Özel
ABD ve bazı batı ülkelerinin, kritik mineraller konusunda Çin’e karşı oluşturduğu MSP’ye Türkiye de katıldı. Al Ain Türkçe’ye konuşan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Anıl Çağlar Erkan, bu adımın Ankara-Pekin ilişkilerini bozabileceğini söyledi.
Türkiye, enerji konusunda geleceğin en kritik konusu olarak görülen kritik mineraller konusunda önemli bir adım attı. Mineral Güvenlik Ortaklığı’na (MSP) üye oldu. Çin’in gücünü kırmak için kurulan MSP’ye Türkiye’nin üyeliği, Ankara-Pekin hattında gerilime neden olabilir. Nitekim, MSP üyeliğinin duyurulmasının hemen ardından Çin, Türkiye’yi elektrikli araçlara uygulanan gümrük vergileri nedeniyle Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet etti. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Anıl Çağlar Erkan, çok öne çıkmayan ancak enerji sektörünün geleceği açısından çok kritik ödemdeki bu gelişmenin detaylarını Al Ain Türkçe’ye anlattı.
Erkan’ın Al Ain Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle;
MSP NEDİR, KİM TARAFINDAN NE ZAMAN KURULDU?
Mineral Güvenlik Ortaklığı (MSP) nedir? Kim tarafından kuruldu, Türkiye bu oluşuma ne zaman katıldı?
MSP, Haziran 2022’de dünyanın en büyük madencilik etkinliklerinden birisi olan “Prospectors and Developers Association of Canada (PDAC)” yıllık kongresinin marjlarında Toronto’da resmen duyuruldu. ABD öncülüğündeki kritik mineral tedarik zincirlerini güçlendirmeye yönelik bu yeni iddialı girişimin üyeleri Arjantin, Avustralya, Kanada, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Grönland, Hindistan, İtalya, Japonya, Kazakistan, Meksika, Namibya, Norveç, Peru, Kore Cumhuriyeti, İsveç, Ukrayna, İngiltere, ABD, Özbekistan ve AB’dir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin MSP’ye katılımını doğrulaması ve önümüzdeki haftalarda resmi bir açıklama yapılacağını duyurmasıyla bu sayı 24’e ulaşacak.”
MSP ÜYELİĞİNİN GETİRİ VE GÖTÜRÜLERİ NELER OLUR?
MSP üyeliğinin Türkiye için avantajları ve dezavantajları neler? Türkiye için bir risk doğruyor mu?
“Türkiye’nin MSP’ye katılması başta finansal ve diplomatik olmak üzere bir takım destek biçimlerinden yararlanmak adına son derce olumlu bir adım gibi görünmektedir. Fakat bu yöndeki bir yaklaşım son derece önemli bir takım kritik noktaların göz ardı edildiği anlamına gelmektedir. Ama bazı unsurlar göz önüne alındığında ise bu gelişmenin aynı zamanda önemli ölçüde olumsuzluklara da neden olabileceği ihtimalinin de olduğu anlaşılacaktır. Öyle ki en başta MSP’nin kuruluşunun temel motivasyonunun kritik mineral alanında küresel hegemon konumuna gelen Çin’in tehdit olarak nitelendirilmesi olduğu göz ardı edilmemelidir. Nitekim dünyanın önde gelen uzmanlarına göre; kritik minerallerin tedarik zincirlerinin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi için bir çerçeve olarak sunulan MSP, aynı zamanda kritik mineraller sektöründe Çin'e karşı bir denge oluşturma ve ABD’nin bir "dost destek" girişimidir. Bu bağlamda Türkiye’nin kritik mineraller alanında dünyanın tekeli konumundaki ve tehdit olarak görülen Çin karşıtı bir platforma katılım sağladığını söyleyebiliriz.
Türkiye’nin bilhassa son aylarda kritik minerallerin güvenliğini sağlamaya yönelik girişimleri kapsamında Çin ile ilişkilerinde ciddi biçimde yakınlaşma durumu söz konusudur. Bu doğrultuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın mayıs ayındaki Çin’i ziyaretinden itibaren ikili ilişkiler kapsamında bilhassa kritik mineraller açısından önemli gelişmelere tanıklık edilmektedir. Hatta bu süreçte Ankara-Pekin arasındaki temasların Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılmış olan en kritik hamlelerden birisi olarak tarihte yer alacağını bile iddia etmiştim. Çünkü taraflar arasında yürütülen temaslar sonucu olarak imzalanan “Enerji Dönüşümü Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” ile birlikte Pekin ve Ankara yeni enerji düzeninin en hayati bileşenlerini oluşturan ve yenilenebilir enerji sistemlerinin işleyişinin en temel hammaddeleri olarak ifade edilen kritik mineraller ve nadir toprak elementleri konusunda işbirliği yapılmasında taraflar anlaşmaya varmışlardı.
Ayrıca unutmamak gerekir ki söz konusu anlaşma son günlerde başta “Batılı” ülkeler olmak üzere neredeyse tüm dünyanın Çin’i yeni enerji düzeninin enerji güvenliği tehdidi olarak nitelendirdiği ve hatta MSP gibi karşı blokların oluşmaya başladığı bir zamanda atılmıştı. Ankara-Pekin arasındaki ilişkilerin yakınlaştığı bir döneme denk gelmesi, Türkiye’nin MSP’ye katılımını, Çin karşıtı bir platforma dahil olmanın ötesinde farklı bir boyuta taşımıştır. Nitekim Türkiye’nin MSP’ye katılımı son günlerde yakınlaşma eğiliminde olan Ankara-Pekin ilişkilerini muhtemelen olumsuz etkileyecek bir boyuta gelmiştir.”
“ÇİN’İN TÜRKİYE’YE BAKIŞI DEĞİŞEBİLİR”
MSP’ye katılım Ankara-Pekin ilişkilerini nasıl etkiler? Çin’in Türkiye’ye olan güveni sarsılır mı? Çin Türkiye’ye karşı hangi adımları atabilir?
“Türkiye’nin MSP’ye katılımının tartışmasız Ankara-Pekin ilişkilerine doğrudan etkileri olacaktır. Çin’in Türkiye’ye yönelik yaklaşımının olumsuz yönde değişmesi kaçınılmazdır. Çin’in Türkiye’ye olan güveni sarsılacaktır. Hatta büyük olasılıkla Türkiye, Çin nezdinde kendisini yarı yolda bırakan bir devlet olarak görülebilir. Riskler, Çin’in Türkiye’ye yönelik yaklaşımın olumsuz yönde değişmesiyle sınırlı değil. Öyle ki başlıca ihtimallerden biri Türkiye’nin MSP’ye katılımının Ankara’nın son yıllarda kritik minerallerin güvenliğini tesis etmeye yönelik girişimlerini sekteye uğratabilmesidir. Nitekim eldeki son veriler bu yöndeki bir gelişmenin gerçekleşme olasılığının son derece yüksek olduğuna işaret etmektedir. Çünkü Türkiye MSP’ye katılarak kritik mineral güvenliği açısında önemli bir adım atmış gibi görünse de gerçekte durum biraz farklıdır. Bu noktada öncelikle Türkiye’nin MSP’ye katılımını hiçbir şekilde Çin’in Batı’yla dengelenmesi niyeti doğrultusunda bir gelişme olarak görülmemeli. Zira kritik mineraller açısından Çin ile MSP ülkeleri arasında ciddi bir uçurum var. Çin’in küresel kritik mineral arzındaki payı yüzde 70 iken dünyanın bu alandaki önemli aktörlerinden olan ABD ve Avusturalya gibi MSP üye ülkelerinin payları sırasıyla yüzde 15 ve yüzde 6’dır. Bu bağlamda MSP ülkelerinin halihazırda kritik mineraller konusunda Çin’in çok gerisinde kaldığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda Türkiye’nin MSP’ye katılımını bir nevi güçsüz tarafın tercih edilmesi şeklinde yorumlayabiliriz.
Türkiye’nin MSP’ye katılması karşısında Çin’in tepkisiz kalmayacağı kesin. Dolayısıyla Çin’in atacağı muhtemel adımların Türkiye’nin kritik minerallerin güvenliğini sağlamaya yönelik girişimlerini sekteye uğratması muhtemel. Nitekim Çin’in Türkiye’yi Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet etmesini Pekin’in yaşananlara tepkisiz kalmayacağının göstergelerinden birisi olarak ele almak mümkündür. Zira Türkiye gümrük vergilerini artıralı uzun zaman oldu. Ancak Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayeti, MSP ile ilişkili gelişmelerle aynı zamana denk geldi. Bu son derece manidar. Tüm bunların ışığında Türkiye’nin bilhassa son dönemdeki kritik minerallerin güvenliğini tesis etmeye yönelik atmış olduğu adımların sekteye uğramasının son derece yüksek ihtimal olduğunu söyleyebiliriz.”