Rüzgarın gücü Türkiye'de artıyor! Uzmanlar sektörün geleceğini Al-Ain Türkçe'ye anlattı
Türkiye'nin rüzgar enerjisi alanındaki büyümesi, enerji politikaları ve ekonomik stratejilerde önemli bir dönüm noktası oluşturuyor.
Türkiye'nin yenilenebilir enerji alanında kaydettiği ilerleme, rüzgar enerjisi sektörünün hızla gelişmesiyle dikkat çekiyor. Yaşanan gelişim, hem enerji politikaları hem de ekonomik stratejiler açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor.
Türkiye'nin yenilenebilir enerji yolculuğuna ilişkin, Al-Ain Türkçe'ye özel açıklamalarda bulunan Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Oğuzhan Akyener ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden, ülkenin rüzgar enerjisi yatırımlarını ve sektörün geleceğini değerlendirdi.
Oğuzhan Akyener, Türkiye'nin rüzgar enerjisi kapasitesinin önemli bir gelişme gösterdiğini belirterek, kurulu gücün 10.000 megavatı aştığını ve bu durumun ülkenin elektrik üretiminin yaklaşık %11'lik bir kısmını oluşturduğunu vurguladı. Rüzgar enerjisinin, özellikle yenilenebilir enerji alanında büyüyen bir önem kazandığına dikkat çeken Akyener, Türkiye'nin bu alanda giderek artan bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti.
İbrahim Erden ise, rüzgar enerjisinin bölgesel ve endüstriyel kullanımına dair bilgiler paylaştı. Ege ve Trakya bölgelerinin, enerji ihtiyaçlarını karşılamak adına rüzgar türbinlerine yoğun bir şekilde yöneldiğini belirten Erden, bu bölgelerde 3 ile 8 megavat kapasiteli endüstriyel rüzgar türbinlerinin yanı sıra, özellikle organize sanayi bölgeleri ve bağımsız fabrikalarda kullanılan daha küçük türbinlerin de bulunduğunu aktardı.
Her iki uzman da, Türkiye'nin rüzgar enerjisi sektöründe yaşanan bu gelişmelerin, ülkenin yenilenebilir enerji alanındaki stratejik yatırımlarının bir parçası olduğunu ve bu yatırımların sürdürülebilir bir enerji geleceği için kritik önem taşıdığını vurguladı.
TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener sorularımızı şu şekilde yanıtladı
Türkiye'deki rüzgâr enerjisi yatırımları, yenilenebilir enerji sektöründe nasıl bir rol oynuyor ve bu yatırımların etkinliği nasıl ölçülebilir?
Türkiye'de, özellikle son dönemlerde, Hidroelektrik Santralleri (HES) dışında, rüzgar enerjisi yatırımları önem kazanmıştır. Türkiye'de rüzgar santrallerinin kurulu gücü 10.000 megavatı aşmıştır ve bu durum, genel elektrik üretimi perspektifinde Türkiye'nin yaklaşık %11'lik bir payını temsil etmektedir. Yenilenebilir enerji alanında, özellikle rüzgar enerjisinin büyük bir önemi bulunmaktadır. Geçmişe baktığımızda HES'lerin daha aktif olduğunu görsek de, TESPAM'ın projeksiyonlarına göre rüzgar enerjisinin önemi artacak.
Yenilenebilir enerji alanında gelecekte rüzgar enerjisinin payının daha da artacağı beklenmektedir. Rüzgar enerjisi, sürdürülebilir bir elektrik ağı sağlama potansiyeline sahiptir ve gece dahi elektrik üretimi yapabilme avantajı sunar. Bu sayede, rüzgarın tahmin edilebilir akışı, gün öncesi piyasada elektrik satışı yapma imkânı sunmaktadır.
Türkiye'nin rüzgâr enerjisi potansiyeli nasıl tespit ediliyor ve bu potansiyel, ulusal enerji politikalarına nasıl yansıtılıyor?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın açıklamalarına göre, Türkiye rüzgar enerjisinde 150.000 megavata kadar potansiyelini artırabilir. Bu potansiyel, belirli bölgelerde yapılan rüzgar ölçümleriyle hesaplanmaktadır. Örneğin, bir yıl boyunca belirli bir noktada toplanan verilere göre, o bölgede kurulacak bir megavatlık türbinin geri dönüşü hesaplanabilir. Türkiye'nin denizlerdeki, özellikle Marmara Denizi'ndeki rüzgar potansiyeli de oldukça yüksektir ve denizlerde rüzgar santrali kurma çalışmaları devam etmektedir. Bu alanda, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin finansal desteğiyle ilerleme kaydedilmektedir.
Rüzgar enerjisi, uzun vadede yeşil hidrojen üretimi için de umut verici bir kaynaktır. Türkiye, bu potansiyeli ile hem enerji hem de finans merkezi olma yolunda ilerlemektedir. Yeşil elektrik üretimi ve ihracatı konusunda Türkiye'nin potansiyeli oldukça yüksektir.
Küçük türbinlerin çevreye olan etkileri nelerdir ve bu etkiler nasıl minimize edilebilir? Küçük türbinlerle rüzgâr enerjisi projelerinin enerji piyasasına olan etkisi hangi boyuttadır?
Lisanssız rüzgar türbinleri konusunda, ölçümlemelerin sınırlı olması nedeniyle, bu alanda geniş bir yaygınlaşma henüz söz konusu değildir. Küçük rüzgar türbinleri, bölgesel ihtiyaçları karşılamakta ve bireysel tüketim noktasında ciddi kazançlar sağlamaktadır.
Büyük rüzgar türbinlerinin çevresel etkileri konusunda bazı endişeler olsa da, bu endişelerin çoğu tutarlı değildir. Buna karşın, tüm enerji türlerinin bir dereceye kadar çevresel etkileri bulunmaktadır. Örneğin, türbinlerin üretiminde kullanılan özel minerallerin çevreye zararları, jeotermal ve hidrokarbon kaynaklı enerji türlerinin çevreye olan etkileri göz önünde bulundurulmalıdır.
Güneş enerjisi santrallerinin de 20-25 yıl sonra geri dönüşüm süreçleri, ayrı bir konu olarak değerlendirilmelidir. Genel olarak, rüzgar enerjisi, mevcut seçenekler arasında en temiz olanlardan biri olarak görülmektedir.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden'in açıklamaları
Ege ve Trakya bölgeleri, enerji ihtiyaçlarını karşılamak için rüzgar türbinlerine yönelmiş durumda. Özellikle Ege Bölgesi ve Trakya'da, 3 ila 8 megavat kapasiteli endüstriyel rüzgar türbinleri bulunuyor. Kuzey Ege'de ise, 60 metre yüksekliğindeki daha küçük türbinler, özellikle Trakya'daki organize sanayi bölgeleri ve bağımsız fabrikalarda kullanılıyor. Bu türbinler, fabrikaların kendi enerji ihtiyaçlarını doğrudan karşılamak için tasarlanmış. Çorlu ve Hayrabolu organize sanayi bölgelerinde 1 megavatlık türbinler mevcut.
Sanayi alanları için çeşitli ölçeklerde çözümler bulunuyor. Geleneksel üç kanatlı türbinlerin yanı sıra, artık dikey türbinler de popüler hale gelmeye başlamış. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, rüzgarlı kırsal alanlarda büyük türbinler kadar yeni teknoloji türbinleri de enerji ihtiyacını karşılamada önemli bir rol oynayacak.
Rüzgar enerjisi, özellikle yer avantajı sağlaması açısından önem taşıyor. Günümüzde 5 ila 8 megavat kapasiteli bir rüzgar türbini, yalnızca 500 metrekarelik bir alana kurulabiliyor. Buna karşılık, aynı kapasitedeki bir güneş enerjisi santralini kurmak için 50 bin metrekarelik bir alan gerekiyor. Ayrıca, binaların çatılarının statik durumları, güneş enerjisi panellerinin kurulumunu zorlaştırabiliyor. Bu nedenlerle, rüzgar ve güneş enerjisini hibrit olarak kullanmak, hem avantajlı hem de gelecekte daha yaygın hale gelecek bir yöntem olarak görülüyor.
Türkiye, rüzgar enerjisi sektöründe önemli bir konuma sahip. Ülkede, rüzgar türbinlerinin kuleleri, kanatları, jeneratörleri ve bağlantı ekipmanları üretimi yapılıyor. Bu alanda faaliyet gösteren sektör, 25,000'den fazla kişiye istihdam sağlıyor ve yıllık cirosu 1,5 milyar euroyu geçmiş durumda. Üretilen ekipmanların %75'i, 52 farklı ülkeye ihraç ediliyor.
Rüzgar enerjisi ekipmanlarında yerlilik oranı %60'ın üzerine çıkmışken, dünya genelinde rüzgar enerjisi kapasitesi 906 gigavat seviyesinde. 2030 yılında bu rakamın 2 teravata ulaşması bekleniyor. Bu durum, sektöre yönelik yatırımların artacağını gösteriyor.
Türkiye'deki Rüzgar Enerji Santralleri için verilen teşvik belgesi sayısı 388'e ulaşmış, bu alandaki toplam yatırım 233 milyar lira seviyesine erişmiş. Ekipman üretimi için verilen 53 teşvik belgesiyle, gerçekleşen üretim 8 milyar lirayı aşmış. Bu alanda 76 KOBİ'ye 13 milyon lira finansman desteği verilmiş. TÜBİTAK, 118 projeye 405 milyon lira destek sağlarken, kalkınma ajansları aracılığıyla 158 projeye 575 milyon lira destek sunulmuş. Teknoparklarda 40 yenilikçi girişim tarafından yürütülen yaklaşık 700 AR-GE projesine 1,5 milyar lira destek sağlanmış. Rüzgar enerjisi alanında faaliyet gösteren AR-GE merkezlerinin sayısı ise 25'e ulaşmış.
Rüzgar enerjisi, elektrik üretiminin yanı sıra su depolama, taşımacılık, deniz ulaşımı, soğutma ve tahıl öğütme gibi çeşitli sektörlerde de kullanılıyor. Bu çeşitlilik, rüzgar enerjisinin kullanım alanlarının genişliğini ve önemini ortaya koyuyor.