Türkiye nüfusu yaşlanıyor | AB ülkeleriyle kıyas
Milliyet yazarı Cem Kılıç, Türkiye’de doğurganlık hızının düşmesine ilişkin kaleme aldığı yazısında Avrupa Birliği ülkelerinden örnekler vererek “Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 5.sırada yer aldı” ifadelerini kullandı.
Milliyet yazarı Cem Kılıç, “Azalan doğurganlık ve yaşlanan nüfus” başlıklı yazısında Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı istatistikleri ele aldı. TÜİK verilerine göre 2023 yılında toplam doğurganlık hızının 1.51 çocuk olarak kaydedildiğini belirten Kılıç, “Bu oran, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15 - 49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade ediyor” dedi.
Kılıç, “Doğurganlık hızı, mevcut haliyle nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10’un oldukça altında. 2001 yılında 2.38 olan bu rakamın 2023 yılına gelindiğinde 1.51’e düşmesi, ülkemizin doğurganlık hızında ciddi bir düşüş yaşadığını ortaya koyuyor. Bu durumun da sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğinden işgücü piyasasına kadar etkilediği çok sayıda alan var” ifadelerini kullandı.
Kılıç, bu durumun nüfusun yaşlanmasına sebep olduğunu kaydederek yol açabileceği sorunlara da değindi. “Nüfusun yaşlanması, sadece sosyal güvenlik sistemini değil, aynı zamanda iş gücü piyasasını, sağlık hizmetlerini ve genel olarak ekonomik yapıyı da derinden etkileyen bir süreçtir. Yaşlı nüfus oranının artması, çalışma çağındaki nüfusun azalmasına ve dolayısıyla ekonomik büyüme potansiyelinin düşmesine yol açabilir” diyen Kılıç, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden örnekler verdi.
Kılıç yazısında şunları kaydeti:
AB İLE KARŞILAŞTIRMA
“Türkiye’nin nüfus yapısında gözlenen bu değişim, ilk olarak sosyal güvenlik sistemleri üzerinde de baskı yaratacaktır. Emeklilik ve sağlık hizmetleri gibi alanlarda artan talep, ekonomik yükleri artırabilecektir. Dahası, genç nüfusun azalması, iş gücü piyasasında rekabeti azaltabilecek ve ekonomik büyüme potansiyelinin düşmesine yol açabilecektir.
Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2022 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin 1.79 çocuk ile Fransa olduğu görülüyor. Buna karşılık, en düşük toplam doğurganlık hızına sahip olan ülke ise 1.08 çocuk ile Malta. Toplam doğurganlık hızı 2022 yılında binde 1.63 olan Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 5. sırada yer aldı.
KABA DOĞUM HIZI
Nüfus dinamiklerini anlamak için en önemli göstergelerden biri de kaba doğum hızı. Kaba doğum hızı, bin nüfus başına düşen canlı doğum sayısını ifade ediyor.
Kaba doğum hızı, Türkiye’de 2001 yılında binde 20.3 iken 2023 yılında binde 11.2 düzeyinde kaydedildi. Bu bakımdan, 2001 yılında bin nüfus başına 20.3 doğum düşerken, 2023 yılında 11.2 doğum düştü.
Bu düşüş, Türkiye’nin demografik yapısında ciddi değişimlerin yaşandığının bir göstergesidir. 2001 yılında oldukça yüksek sayılabilecek bir doğum oranına sahip olan Türkiye, 2023 yılına gelindiğinde doğum oranlarında belirgin bir azalma yaşamıştır. Bu düşüş, doğurganlık hızındaki genel azalmanın ve ailelerin daha az çocuk sahibi olma eğiliminin bir sonucudur. Ayrıca, ekonomik, sosyal ve kültürel faktörler de bu düşüşte rol oynuyor.
Türkiye’nin kaba doğum hızı, Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin kaba doğum hızlarından daha yüksek olsa da bu durum doğurganlık hızındaki düşüşün etkisini azaltmıyor. 2022 yılında AB üyesi ülkeler arasında en yüksek kaba doğum hızına sahip olan ülke binde 11.2 ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi. En düşük kaba doğum hızına sahip olan ülke ise binde 6.7 ile İtalya.
BÜYÜK BİR SORUN
Nüfusun yaşlanması, Türkiye için sosyal ve ekonomik politikaların yeniden gözden geçirilmesini gerektiren bir durum. Yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak, emeklilik ve sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için stratejik planlamalar yapılmalı. Aynı zamanda, genç nüfusun iş gücüne daha etkin bir şekilde katılımını teşvik edecek politikaların geliştirilmesi de büyük önem taşıyor.
Türkiye’nin doğurganlık hızındaki düşüş ve nüfusun yaşlanması, gelecekte karşı karşıya kalınacak sosyal ve ekonomik zorlukların habercisi. Bu sürecin etkilerini en aza indirmek için, proaktif ve bütüncül yaklaşımlarla toplumsal politikaların şekillendirilmesi gerekiyor. Bu sayede, yaşlanan nüfusun getireceği zorlukların üstesinden gelebilir ve sürdürülebilir bir demografik yapı oluşturabiliriz”