Türkiye, neden birdenbire Mısır'la diyalog istemeye başladı?
Uluslararası arenada şu ana kadar olanlar, duyguların değişime uğraması değil, oyun denkleminin uluslararası ve bölgesel alanda şekil değiştirmesiyle alakalıdır.
Burada elden geldiğince, meseleyi tarafsız bir şekilde analiz etmeye, ayrıntı ve doğru bilgilere yer vererek mantık çerçevesinde ele almaya çalışacağım. Öncelikle sorulması gereken soru şu: 30 Haziran 2013 devriminden bu yana, Erdoğan’ın yasaklı bölge ilan ettiği Mısır, nasıl birdenbire her alanda işbirliği yapılması gereken dost ülkeye dönüşüverdi?
Meseleye, derine inip daha yakından bakarsak; Ankara'yı bir anda harekete geçiren ve Erdoğan'ı daha önce söylediklerinden vazgeçirip 360 derece dönmeye mecbur eden, Mısır'a ve mevcut rejime tümüyle yakınlaşmaya zorlayan nedenleri anlamak mümkün olacaktır.
Bu nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
Birinci neden:
Gül, Babacan ve Davutoğlu'nun ayrılmasından sonra AKP’nin, ülke içinde siyasi olarak zayıflaması ve bu üçlünün Erdoğan’ın Mısır konusundaki tutumunu sert bir şekilde eleştirmeleri.
İkinci neden:
Erdoğan rejiminin en büyük Arap müttefiki ve en büyük dış finansörü olan Katar’ın, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ile uzlaşması ve "El-Ula" anlaşmasını imzalaması.
Üçüncü neden:
Al-Ula anlaşması’nda yer alan, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn'in ısrarıyla uzlaşılan maddede; Ankara ve boykot uygulayan ülkelerin başkentleri ile Katar’ın yeniden iş birliği kurmak istemesi, iş birliği yapacağı ülkelerin Mısır ile uzlaşması şartı koşuluyor. Çünkü Mısır, 2013’ten bu yana Türkiye politikasından en fazla zarar gören ülke oldu.
Dördüncü neden:
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin, Libya'da "Sirte"den "El-Jufra"ya kadar olan bölgeyi “kırmızı çizgi” ilan etme kararının ardından Türkiye, Mısır’ın uyarısında ne denli ciddi ve gerçekçi olduğunu anladı.
Beşinci neden:
Türk Askeri İstihbaratı, Libya sınırında "Sidi Barani" bölgesinde karada ve denizde Mısır’ın yaptığı beş büyük askeri tatbikatı gördü ve karada, denizde, havada kullandığı müşterek silahlara tanık oldu.
Böylece Türk Askeri İstihbaratı, Mısır’ın tatbikat ve askeri manevralarını, kullandığı silahların kalitesini ve sergilediği performansı anlamış oldu. Mısır silahlı kuvvetleriyle girilecek herhangi bir askeri çatışmada, batı Libya’da yapılan bütün planların suya düşeceğini ve Ankara müttefiklerinin ağır kayıplar vereceğini fark etti.
Altıncı neden:
Erdoğan, Mısır'la girilecek herhangi bir askeri çatışmanın maliyetli olacağını ve faturayı ödeyecek birine ihtiyacı olduğunu gördü.
Erdoğan, Katar'ın şimdilik böyle bir projenin finansörü olmak istemediğini anladı.
Öte yandan Erdoğan, Suriye, Irak, Azerbaycan ve Doğu Akdeniz'deki uluslararası yaptırımlardan ve askeri operasyonların genişlemesinden etkilenen Türk hazinesinin, yeni bir askeri harekatı finanse edemeyeceğinin de farkında.
Ayrıca, Türk lirasının Ocak 2020'den bu yana %78'in üzerinde değer kaybettiği ve Türkiye'deki işsizlik oranının, işgücünün üçte birinden yüksek olduğu da unutulmamalı.
Yedinci neden:
Erdoğan’ın politikalarına ilişkin durumu görüşmek üzere bu ay toplanacak NATO ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleri ile yeni bir sayfa açmak isteyen Erdoğan, tehditkar siyasi söylemini ve çatışmacı tutumunu değiştirmeye çalışıyor.
Sekizinci neden:
Mısır’ın aktif ve akıllıca hamleleri neticesinde, doğu Akdeniz ülkeleriyle deniz yetki alanlarını sınırlandırarak, bölgede Mısır, İsrail, G. Kıbrıs, Yunanistan, İtalya ve Fransa’dan oluşan Kahire merkezli bir gaz forumunun kurulması.
Bu durum, Türkiye'nin, Akdeniz gaz forumunun dışında kalmasına neden oldu. Oysa herhangi bir gaz anlaşmasında kendine yer arayan, petrol ve gaz ithalatına yılda 50 milyar dolar harcayan Türkiye için bu, hayati bir öneme sahip.
Dokuzuncu neden:
Beyaz Saray yönetiminin Trump'tan Biden'e ve Cumhuriyetçi Parti'den Demokrat Parti'ye geçmesi.
Onuncu neden:
Erdoğan'ın, Türkiye'de devasa BAE yatırımlarını yeniden canlandırmak, Suudi Arabistan ile ticari iş birliğini artırmak ve Kahire ile Ankara arasındaki dondurulmuş projeleri yeniden başlatmak istemesi. Bu durum Mısır ile uzlaşmayı kaçınılmaz kılıyor.
Fakat Mısır ile uzlaşmanın faturası da ağır olacak gibi görünüyor. Bunun için Erdoğan’ın gururunu çiğnemesi ve hoşlanmayacağı kararlar alması gerekiyor. Bu da onun için hiç de kolay olmayacak.
Örneğin: Türkiye’nin, İhvan örgütünün uluslararası şebekesine verdiği desteği durdurması, Ankara'nın Mısır'a karşı iyi niyetinin bir göstergesi olabilir.
Örneğin: Mısır, Türkiye'nin Libya'ya milis göndermekten vazgeçmesini ve Batı Libya'daki tüm radikal terör militanlarını kalıcı olarak geri çekmesini şart koşuyor.
Örneğin: Haziran 2013'ten bu yana Mısır'daki iktidarın darbeyle geldiğini ve dolayısıyla meşru olmadığını ısrarla dile getiren bir devletle Mısır, bu kadar kolay bir şekilde aynı masaya oturmaz.
Türkiye'nin yeniden diyalog kurmak istemesi konusundaki son çıkışı ve Erdoğan'ın son zamanlarda Mısır'a yönelik "sempatik" açıklamaları, Mısır Devletine, halkına ve yönetimine duyduğu sevgiden değil, karşı karşıya kaldığı iç ve dış baskıların ve dışlanmanın neticesidir.
Erdoğan'ı tanıyanlar, saydığımız 10 neden olmasaydı, O’nun yatıp kalktığı Osmanlı Halifeliği projesi ve hayalinden feragat etmeyeceğini çok iyi bilirler.
(Lübnan “Al Şark” gazetesinden alınmıştır)