Sedat Ergin yazdı: Cumhuriyet kadından yanadır
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı sebebiyle Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına verdiği değere ilişkin kaleme aldığı yazısında “Cumhuriyet kadından yanadır” dedi.
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, “Cumhuriyet’in 100. Yıl dönümüne doğru…Atatürk, Cumhuriyet’in geleceğinde kadınlara güveniyordu” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ergin yazısında Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına verdiği değere değindi. Atatürk’ün bu konudaki sözlerine yer veren Ergin, Konya’da Hilal-i Ahmer’in (Kızılay) Kadınlar Şubesi’nde kadınlara şu sözlerle hitap ettiğini kaydetti:
“Büyük Türk kadınını mesaimizde müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmî, ahlâki, içtimaî, iktisadî hayatta erkek şeriki (ortağı), refiki, muavin ve muzâhiri yapmak yoludur. Kadınlarımız hatta erkeklerden daha çok münevver ve daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar.
Şükranla ifade etmek lâzımdır ki, hiçbir yerde kadınlarımız erkeklerin dûnunda (aşağısında) değildir. Hemen her yerde kadın ve erkek seviyesi arasında bir teâdül (denklik) görmekteyim. Bu hâl şayan-ı iftihardır. Kadınlarımızın, daha namüsait şerait (koşullar) altında erkeklerden geri kalmayışı ve belki aynı şerait tahtında erkeklerden ileri gidişi mucib-i mefharettir (iftihar vesilesidir)”
“Şunu da ilave edeyim ki, kadınlık meselesinde şekil ve kıyafet-i zâhiriyye (görünüş) ikinci derecedir” dedikten sonra devam eder Gazi:
“Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette muvaffakiyetten ziyade, asıl muzaffer olunması lâzım gelen saha nur ile, irfan ile, fazilet-i hakikiyye ile tezeyyün ve tecehhüz etmektir (zenginleşmiş ve donanmış olmaktır). Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının dûnunda (aşağısında) kalmayacak, bilâkis pek çok cihetlerde onların fevkine çıkacak nur ve irfanda tecehhüz edeceklerine (donanmış olacaklarına) katîyyen şüphe etmeyen ve buna suret-i kat’iyyede emin olanlardanım”
Ergin yazısında şunları kaydetti:
CUMHURİYET, ERKEK İLE KADIN ARASINDAKİ ÇİN SEDDİ’Nİ YIKTI
Bu yıl kaybettiğimiz seçkin tarihçimiz Prof. Zafer Toprak, Cumhuriyet’le gerçekleşen dönüşümün Atatürk cephesindeki düşünsel arka planını anlattığı “Atatürk/Kurucu Felsefenin Evrimi” başlıklı kapsamlı kitabının “Eşitlik Anlayışı ve Kadın Hukuku” bölümüne işte Atatürk’ten yaptığı bu alıntılarla başlıyor.
Cumhuriyet’in gündeme getirdiği temel dönüşümlerden biri kadının konumuyla ilgilidir. Çağdaş toplum, kadın-erkek ilişkilerinde geleneksel yapının çözülmesini ve eşitliğin yasal düzenlemelerle güvence altına alınmasını gerektiriyordu. Prof. Toprak, bu noktada şu tespiti yapıyor:
“Türkiye’de toplumsal devrimin en önemli halkasını kadın oluşturmuştu. Cumhuriyet öncesi ‘kaç-göç’ün, (kadınların yabancı erkeklerle bir arada bulunmaması) hakim olduğu bir dönemdi.
Haremlik, selamlık kadın ve erkeği ayrı dünyalara hapsediyordu. Cumhuriyet işte bu Çin Seddi’ni yıkacaktı. Kadın ve erkek aynı mekanları paylaşacaktı.”
Çağdaş kadın beklentisinin ilk evresi kadının kamusal alana açılmasıydı. Öncülük, bu konuda da Atatürk’ten gelmişti. Latife Hanım, kalpakların giyildiği evrede Atatürk ile birlikte kitlelerin önüne çıkacaktı.
“Atatürk kadının eve kapanmasına karşıydı” diyor Prof. Toprak. Ona göre, Atatürk, bu bakışının en güzel örneğini Latife Hanım’ı her vesileyle toplumla buluşturarak veriyordu. Cumhuriyet’in erken döneminde spor etkinliklerinde, çay ziyafetlerinde kadın erkek ortak mekanı paylaşmıştı. Dans, çağdaş toplum anlayışının bir göstergesiydi.
CUMHURİYET KADINDAN YANADIR
Kadın-erkek arasında eşitlik anlayışı aslında İkinci Meşruiyet yıllarında gündeme gelmişse de, uygulaması ve yasalarla güvence altına alınabilmesi ancak Cumhuriyet ile mümkün olmuştur.
Prof. Toprak, öncelikle Atatürk’ün kadının dilediği mesleği serbestçe icra edebilmesi için her türlü olanağı seferber ettiğini, yükseköğrenim ve eğitim olanaklarının kadınlara da tanındığını anlatıyor. Nitekim, Cumhuriyet’le birlikte kadınlar, meslek hayatında kısa sürede başarı göstermiş, avukatlıktan, hakimlikten uzman doktorluğa kadar birçok meslekte kendilerini kanıtlamıştır. Sonuçta, “Türkiye’de kadın kafes arkasından kurtulmuş, toplumsal yaşamla bütünleşmiştir.”