Rusya’nın ABD’nin ateşkes planına tepkisi ne olacak? Al Ain Türkçe Özel

Doç. Dr. Murteza Ocaklı, ABD-Ukrayna görüşmesinden çıkan ateşkes planına Rusya’nın yanıtının yalnızca askeri olmayacağını belirterek “Bu konu Rusya için hem tarihi hem de stratejik öneme sahip” dedi.
ABD ve Ukrayna Dışişleri Bakanlıkları, 11 Mart Salı günü Suudi Arabistan’ın başkenti Cidde'de bir araya geldi. Görüşmede Ukrayna, 30 günlük geçici bir ateşkesin derhal yürürlüğe konması önerisini kabul etmeye hazır olduğunu açıkladı.
ABD’nin, tarafların karşılıklı mutabakatıyla uzatılabilecek ve Rusya’nın eş zamanlı olarak uygulamasına tabi olacak ateşkese ilişkin gelişmeler sürerken Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Biz acele etmek istemiyoruz" açıklamasını yaptı.
“RUSYA’NIN ŞARTLI YANIT VERME OLASILIĞI YÜKSEK”
Peki ABD-Ukrayna görüşmesinden çıkan ateşkes planına karşı Rusya’nın tutumu ne olacak, süreçte neler yaşanacak? İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Doç. Dr. Murteza Ocaklı, bu soruları Al Ain Türkçe için yanıtladı.
Sözlerine, “Rusya'nın ateşkes teklifine karşı tutumu, geçmişteki stratejileri ve mevcut askeri durumu göz önüne alındığında, şartlı bir yanıt verme olasılığı oldukça yüksektir” diyerek başlayan Ocaklı, “Bu şartlar arasında, NATO'nun doğuya genişlemesinin durdurulması ve Rusya'nın ilhak ettiği toprakların tanınması ya da en azından güvenli bölge olarak kabul edilmesi gibi talepler yer alabilir. Rusya, bu şartlar sağlanana kadar ateşkesi veya müzakereleri reddetme yoluna gidebilir ancak tamamen reddetme olasılığı düşük görünmektedir” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın bu tutumunu destekleyen önemli faktörlerden birinin son üç yıl boyunca NATO ülkelerinin Ukrayna'ya sağladığı desteğe rağmen gösterdiği direniş olduğunu belirten Ocaklı, “Bu süreçte Rusya, yalnızca askeri olarak sağlam bir duruş sergilemekle kalmamış, aynı zamanda Ukrayna'dan toprak da almayı başarmıştır. Bu durum, Rusya'ya büyük bir özgüven kazandırmış ve uluslararası alanda elini güçlendirmiştir. ABD'nin yeni yönetiminin Rusya'ya karşı destek vermesi durumunda bile, Rusya'nın konumu, en kötü senaryoda dahi son üç yıldaki durumdan farklı olmayacaktır. Bu bağlamda, Putin'in savaşa başlamadan önce belirlediği şartlardan vazgeçmeyeceği ve uluslararası baskılara rağmen stratejik hedeflerini koruma konusunda kararlı olacağı düşünmekteyim. Dolayısıyla, Rusya'nın ateşkes teklifine vereceği yanıt, yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik hesaplamalarla şekillenecektir. Zira bu konu, Rusya için hem tarihî hem de stratejik öneme sahiptir” diye konuştu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ukrayna’nın bağımsızlık arayışı ve NATO’nun doğuya genişlemesini Rusya’nın tehdit olarak algıladığı hatırlatmasını yapan Ocaklı, “2014’teki Euromaidan protestoları sonucunda, pro-Rus lider Viktor Yanukoviç’in devrilmesi, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine ve Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçıları desteklemesine yol açmıştır.
Rusya, Ukrayna’yı kendi etki alanında görmekte ve bölgedeki stratejik çıkarlarını koruma amacını taşımaktadır. Ayrıca, Rusça konuşan nüfusun korunması gibi gerekçeleri de bulunmaktadır. Batı’nın verdiği sözleri tutmaması da önemli bir faktördür. 1990 yılında, ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Sovyet lideri Gorbaçov’a, NATO’nun doğuya genişlemeyeceğine dair güvence verdiğini ima eden açıklamalarda bulunmuştur. 12 Şubat 1990 tarihli Stepanov-Mamaladze’nin notlarında, Baker’ın Ottawa Açık Semalar Konferansı sırasında Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze’ye verdiği güvence yer almaktadır. Notlarda, “Eğer birleşik Almanya NATO’da kalırsa, yetki alanının doğuya genişlememesi konusunda dikkatli olmalıyız” ifadesi geçmektedir” dedi.
Doç. Dr. Murteza Ocaklı
“RUSYA’YA UYGULANAN EKONOMİK YAPTIRIMLARIN KALDIRILMASI ÖNEMLİ”
“1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından NATO genişleme sürecine devam etmiş ve 1997’de imzalanan NATO-Rusya Kurucu Senedi, doğuya genişlemeyi tamamen engellememiştir” diyen Ocaklı, şunları kaydetti:
“Bu durum, Rusya’nın endişelerini artırarak Batı ile Moskova arasındaki gerilimi derinleştirmiş ve Ukrayna krizinin temel nedenlerinden biri haline gelmiştir. Bu sebeple, Rusya dört stratejik hedefin peşindedir ve kısa vadede taktiksel olarak bazı tavizler verse de uzun vadede bu hedeflerden vazgeçmeyecektir.
Vladimir Putin’in Ukrayna savaşındaki temel hedeflerinden biri, 2014 yılında ilhak edilen Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunun Batı tarafından resmen tanınmasıdır. Kremlin, Kırım’ın statüsüne yönelik uluslararası meşruiyet kazanmayı amaçlamakta ve bu konuyu müzakere edilemez bir şart olarak öne sürmektedir.
İkinci olarak, Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılması büyük önem taşımaktadır. Batı’nın savaşa yanıt olarak uyguladığı ekonomik kısıtlamalar Rus ekonomisini zorlamakla birlikte, Moskova, bu yaptırımların zamanla etkisini kaybedeceğini ve müzakereler yoluyla kaldırılabileceğini düşünmektedir. Üçüncü hedef, Batılı ülkeler tarafından dondurulan Rus mali varlıklarının geri verilmesidir ve son olarak, Rusya, Avrupa güvenliği konusunda söz sahibi olma hakkının tanınmasını istemektedir. Özellikle NATO’nun genişlemesine karşı çıkmak ve Batı’nın, Rusya’nın güvenlik kaygılarını dikkate almasını sağlamak amacı gütmektedir.
Putin, bu hedeflere ulaşarak yalnızca Ukrayna’daki savaşı kazanmak değil, aynı zamanda Batı’ya karşı büyük bir jeopolitik zafer elde etmek istemektedir. Bu çerçevede, Kremlin, müzakerelere ancak bu hedeflerine ulaşma ihtimali gördüğü takdirde sıcak bakacaktır. Özellikle Suudi Arabistan arabuluculuğundaki müzakereler, Rusya’nın bu hedeflerine yönelik somut kazanımlar elde etme umuduyla kabul edilebilir bir zemin olarak değerlendirilebilir”