Özhaseki: BAE, iklim eylemlerinde bölgesel bir lider konumunda / Al Ain Türkçe Özel
Türkiye Cumhuriyeti, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Al Ain Türkçe’ye özel açıklamalar yaptı. COP28’in önemini, BAE ve Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımları anlattı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, yarın Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde başlayacak olan COP28 öncesi Al Ain Türkçe’ye özel açıklamalar yaptı.
COP28’in önemine vurgu yapan Özhaseki, konferansın iklim değişikliğiyle mücadeleye katkılarını değerlendirdi. Ayrıca Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında iklim değişikliğiyle ilgili ortak çalışmalara vurgu yaptı. Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı ve atacağı adımları anlattı.
Mehmet Özhaseki’nin Al Ain Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle;
BAE'nin COP28 ev sahipliğiyle birlikte sürdürülebilirlik ve iklim eylemlerinde bölgesel liderlik rolünü ve çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), sürdürülebilirlik ve iklim eylemlerinde bölgesel bir lider ülke konumundadır. COP 28 ev sahipliği de bu çabaların önemli bir dönüm noktası olacak ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaları desteklemek ve bölgedeki diğer ülkeleri de harekete geçmeye teşvik etmek için çok önemli bir fırsat sunacaktır.
Hem Türkiye’nin açıklamış olduğu 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefiyle, hem de BAE’nin açıklamış olduğu 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefiyle, iki ülke de bölgenin en iddialı iklim hedeflerini belirlemişlerdir.
Bu hedeflere ulaşmak için yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliğini artırmaya ve karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yatırım planları büyük önem taşımaktadır.
BAE’nin ortaya koyduğu tamamlayıcı COP 28 Eylem Gündemi, yenilikçi programı, kapsayıcı politikaları ve vurguladığı finansal ve teknolojik hedefler ile hem bölgesel hem de küresel iklim eylemlerini uygulamaya yönelik önemli bir adım sayılabilir.
BAE’nin COP 28 sürecinde başlatmış olduğu girişimler, hem küresel hem de bölgesel önem arz etmektedir.
Enerji, ticaret, sanayi, tarım, gıda, biyoçeşitlilik ve sağlık gibi öncelikli pek çok sektör ve konuda attığı önemli adımlarla bölgesel liderlik rolünü üstlenmeye devam ediyor.
BAE'nin COP28 organizasyonuyla birlikte, bölgedeki diğer ülkelerle çevre ve iklim konularında iş birliğini nasıl güçlendirmeyi hedefliyorsunuz?
BAE'nin COP28 organizasyonu, Türkiye'nin bölgedeki diğer ülkelerle çevre ve iklim konularında iş birliğini güçlendirmesi için önemli bir fırsat. Türkiye, BAE ile birlikte bölgesel bir çevre ve iklim iş birliği platformu oluşturabilir. Bu platform, bölge ülkelerinin ortak çevre ve iklim hedefleri belirlemesine, eylem planları geliştirmesine ve bu planları uygulamaya koymasına yardımcı olabilir.
BAE ile birlikte bölgesel çevre ve iklim projelerinde ortaklıklar kurulabilir. Bu projeler, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, atık yönetimi, çölleşmeyle mücadele gibi çeşitli konuları kapsayabilir. Türkiye, BAE'nin bölgesel çevre ve iklim eğitim ve farkındalık faaliyetlerini destekleyebilir.
Türkiye ve BAE, enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kullanımını artırmak için ortak projeler yürütebilir. Bu projeler, enerji tasarrufu, enerji verimliliği teknolojileri geliştirme ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirme gibi konular olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin BM marjında öncülük ettiği sıfır atık konusunda, atık yönetimini geliştirmek için ortak projeler yürütebilir. Bu projeler, atık azaltma, atık geri dönüşümü ve atık bertarafını iyileştirme gibi konuları kapsayabilir.
Türkiye ve BAE, çölleşmeyle mücadele etmek için ortak projeler yürütebilir. Bu projeler, çölleşmeyi önleme, çölleşmeye maruz kalan toprakların rehabilite edilmesi ve çölleşmenin etkilerini azaltma gibi konuları içerebilir.
Kısacası önümüzde çalışma alanları için geniş bir yelpaze var.
İklim finansmanı dosyasındaki durgun suları hareketlendirmek için önerileriniz nelerdir? Zengin ülkeleri iklim değişikliği etkileriyle başa çıkmak için gerekli finansmanı sağlamaya zorlamak için nasıl bir yol izlenebilir?
İklim finansmanı pek tabii iklim değişikliği ile mücadelenin merkezinde yer alan bir konu. Gelişmekte olan ülkelerin ulusal katkı beyanı hedeflerinin yalnızca yarısına ulaşabilmeleri için bile 2030 yılına kadar en az 6 trilyon dolar iklim finansmanına ihtiyaç duyulmaktadır.
Öncelikle iklim finansmanı konusunda gelişmiş ülkelerden gelecek kamu kaynaklarının başı çekmesi gerektiğini düşünüyorum. Gelişmekte olan ülkelerin kendi meydana getirmedikleri bir sorun için hem finansal hem insani maliyetlere katlanıyor oluşu iklim adaletinin tesis edilmesi açısından kabul edilebilir bir durum değil.
Öte yandan ortada büyük bir ihtiyaç var ve kamu kaynakları tek başına yeterli olmayacaktır. Özel sektörün de elini taşın altına koyması gerekiyor.
Bu noktada iklim değişikliği finansmanının harekete geçirilmesi için özel sektör kaynaklarının finansal inovasyonla birleştirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Gelişmekte olan ülkelerdeki birçok yatırım ticari kaynakları çekecek şekilde tasarlanmadığından gerçekleştirilemiyor. Dolayısıyla iklim yatırımcıları için çekici risk-getiri dengeleri olan projelerin tasarlanmasının önemli olduğu kanaatindeyim.
Kamu politikaları da iklim için özel sermayenin harekete geçirilmesinde önemli rol oynayabilir. Örneğin, bakanlığımız bir Yeşil Taksonomi hazırlığındadır. Bu taksonominin iklim finansmanını hem ulusal hem uluslararası anlamda harekete geçirilmesine katkı sağlamasını umuyoruz.
BAE ile Türkiye arasındaki çevre ve sürdürülebilirlik alanındaki iş birliği ve deneyim paylaşımı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yakın coğrafi konumları ve ekonomik potansiyelleri nedeniyle önemli ortaklardır. Türkiye ve BAE arasında 1979 yılında kurulan diplomatik ilişkiler, 2021 yılında BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed el Nahyan'ın Türkiye ziyareti ile yeni bir ivme kazanmış ve bu ziyaret sırasında, iki ülke arasında 10 anlaşma imzalanmıştır.
Türkiye ve BAE, çevre ve sürdürülebilirlik alanındaki işbirliğini geliştirmek için kararlıdır. İki ülke, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için birlikte çalışmaktadır.
2022 Yılında Türkiye ve BAE arasında iklim değişikliğiyle mücadele konusunda bir işbirliği anlaşması imzaladı.
Bu anlaşma ile iklim değişikliğiyle mücadele politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik teknoloji ve bilgi paylaşımı ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı adaptasyon çalışmalarının desteklenmesi konularında işbirliği yapılacaktır.
Bununla birlikte, atık yönetimi ve geri dönüşüm konusunda, su yönetimi alanında, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi konularında imzalanmış işbirliği anlaşmalarımız mevcuttur.
Bunlardan başka, çevreyi korumak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek de önemli bir konudur. Türkiye ve BAE, çevre eğitimi ve farkındalığı alanında da işbirliği yapmaktadır.
Bu doğrultuda iki ülke arasında 2022 yılında, çevre eğitimi ve farkındalığı alanında bir işbirliği anlaşması imzalanmıştır.
Bu anlaşma ile, çevre eğitimi ve farkındalığı politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması, çevre konusunda eğitim ve farkındalık çalışmaları, çevre konusunda bilgi ve materyal paylaşımı konularında işbirliği kurulmuştur.
Türkiye ve BAE arasındaki çevre ve sürdürülebilirlik alanındaki işbirliği, iki ülke için önemli bir fırsattır.
İki ülkenin bu ortaklığı çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına ve küresel iklim değişikliğiyle mücadeleye katkıda bulunmalarına yardımcı olacaktır.
Türkiye, küresel ısınmanın etkilerinden en çok etkilenen ülkelerden biri olarak tanımlanıyor. Türkiye'nin iklim değişikliği ile başa çıkma konusunda hangi adımları atıyor?
Ortak evimiz dünyamız iklim değişikliğinin ağır etkileri ile karşı karşıya bulunuyor.
Bu anlamda Akdeniz İklim Kuşağında bulunan ülkemiz de iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor
1880 yılından günümüze dek atmosferdeki karbondioksit miktarı yaklaşık %50 oranında artış göstermiştir. Bu artış, küresel ortalama sıcaklığın sanayi öncesi döneme göre 1,1 derece; içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasının ise 1,5 derecenin üzerinde artmasına sebep olmuştur.
İklim Değişikliğinin en büyük sebebi ise Sanayi Devrimi ile birlikte başlayan çevre kirliliğidir.
Bu konuda ABD’nin, AB’nin, Çin'in ve Hindistan'ın dünyayı çok daha fazla kirlettiğini görüyoruz.
Dünya bir denge üzerine yaratılmış. Bu denge bozulduğu zaman felaketler de arka arkaya geliyor. Eğer doğayı tahrip ederseniz, atmosferi kirletirseniz tabiat sizden intikam almaya başlıyor.
Bu durum, ne yazık ki Dünyamızın ve bölgemizin geleceğini tehlikeye atan iklim değişikliği kaynaklı olayların sıklığının ve şiddetinin artmasına neden olmuştur.
Son yıllarda, Karadeniz bölgemizdeki seller, Akdeniz ve Ege’deki yangınlar, Marmara Denizi’ndeki müsilaj, iç bölgelerimizde artan kuraklık, ülkemizde iklim değişikliğinin etkilerinin en somut göstergeleridir.
Bu anlamda ülke olarak iklim değişikliği ile mücadeleyi her zaman siyaset üstü ve sınır tanımayan konular olarak ele alıyoruz. Hatta iklim değişikliğini artık ülkelerin güvenlik meselesi olarak görüyoruz.
Bu bağlamda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak üzere yaptığımız çalışmalardan bahsedecek olursak;
• Ülkemizin iklim değişikliği ile mücadelede kararlılığının en önemli göstergesi Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olma iradesidir. Bu çerçevede, 2030 yılı için azaltım hedefimizi %41’e yükselttik.
• Yeşil Dönüşüm için İklim Kanunu önerimizi; paydaşların talepleri ve bilimsel veriler doğrultusunda güncelliyoruz.
• Korunan alan miktarı ve kurduğumuz ekolojik koridorlarla ülkemizin yeşil varlığını çoğaltıyoruz. Korunan alan miktarı 2011 yılında %6,3 iken 2023’te %12,71’e yükselmiştir. Hedefimiz bu oranı OECD ortalaması olan yüzde 17’nin üstüne çıkarmaktır.
• Denizlerimizin temizliğinin önemli bir göstergesi olan mavi bayraklı plajlarımızın sayısı 551’e yükselmiştir. Bu sayıyla dünyada 3’üncü sıradayız. Hedefimiz dünya birinciliğidir.
• Son 20 yılda sosyal konut ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ürettiğimiz 3 milyon konutumuzu çevreye saygılı, sıfır atık uyumlu ve iklim dostu olacak şekilde imal ettik. İnşası devam eden 350 bin konutun dönüşümünde de aynı hassasiyeti gösteriyoruz.
• Sanayide yeşil dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Bu bağlamda tüm sanayicilerimizi yeşil sertifika edinmeleri için teşvik ediyor ve eğitim çalışmalarıyla bilinçlendiriyoruz.
• 2002 yılında 15 olan katı atık düzenli depolama tesisi sayımızı 93’e çıkardık.
2018 yılından bu yana 17 milyon ton tehlikeli atığın ve 969 bin ton ithal edilmiş plastik atığın güvenli şekilde taşınarak geri kazanımı ve bertarafını sağladık.
• Bugüne kadar atıksu arıtma tesislerinin enerji giderleri için 1 milyar TL değerinde destek sağladık. Arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranı %5,2’ye ulaşmış olup bu oranı 2030 yılında %15’e çıkaracağız. 2002 yılında 145 atık su arıtma tesisi ile belediye nüfusunun %35’ine hizmeti verilirken 2023 yılı itibarıyla atık su arıtma tesisi sayısı 1209’a, hizmet verilen belediye nüfusu ise %89,9’a ulaşmıştır.
• 81 ilimize 100 milyon metrekare millet bahçesi hedefiyle; “Türkiye’nin Büyük Ekolojik Dönüşümü”nü daha da ileri taşıyoruz. Yaptığımız millet bahçeleri ve mesire alanlarıyla kişi başına düşen yeşil alan miktarını 15 metrekarenin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Şu ana kadar 81 ilimizde; 213 millet bahçesini milletimizin hizmetine sunduk. 283 millet bahçemizin çalışmaları da hızla devam ediyor.
• Deniz ve kıyılarımızı sıkı bir şekilde denetliyoruz. Denizlerimizin kirliliğe karşı korunması için gemi kaynaklı atıklar 339 tesiste verilen atık alım hizmeti ile yönetilmektedir.
• Son olarak iklim değişikliği ile mücadelemizde amiral gemimiz olan Sıfır Atık’tan bahsetmek isterim.
Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde bir küresel çevre hareketi ve dünya markası haline gelen Sıfır Atık ile;
Bugüne kadar 172 bin binada sıfır atık yönetim sistemini hayata geçirdik ve 19,5 milyon kişiye eğitim verdik.
Proje başlangıcından bu yana 45,5 milyon ton geri kazanılabilir atık geri kazanıldı.
Toplanan atıklardan; 96 milyar TL ekonomik kazanç sağlanmış,
432 milyon ağaç kurtarıldı.
108 milyon varil petrolden tasarruf edilmiştir.
Bununla birlikte, 30 Mart gününün Uluslararası Sıfır Atık Günü olarak ilan edilerek tüm dünyada kutlanması kararlaştırılmıştır.
Son G20 Liderler Zirvesi Sonuç Metninde de Sıfır Atık’a yer verildi.
Bu anlamda Sıfır Atık Projesi döngüsel ekonomiye katkıları dolayısıyla Türkiye’nin dünyaya kazandırdığı bir marka olmuştur.
Yine son BM Zirvesi’nde Sayın Cumhurbaşkanımız, Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi ve BM Genel Sekreteri tarafından “Sıfır Atık Küresel İyi Niyet Beyanı” imzalandı. Dünya; Sıfır Atık’a güçlü bir şekilde davet edildi.
Sıfır Atık; sadece bir çevre hareketi ve döngüsel ekonomi modeli olmanın çok ötesinde uluslararası anlamda değer taşıyan bir ilke ve olmazsa olmaz bir kaide olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hep birlikte mücadele edecek, gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya miras bırakacağız.
Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi konusunda hangi adımları atıyor ve atacak?
Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koydukları 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma hedefleri noktasında tüm paydaşları da bu sürece dahil eden ve rehberlik oluşturan 2023-2030 dönemi için Ulusal İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırladık.
Eylem Planı kapsamında sorumlu ve ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde nihai 40 Stratejik hedef ve 132 Eylem ilgili paydaşlarla istişare edilerek belirlenmiştir.
Bu plan kapsamında Sektörel Uygulama Planlarını da oluşturarak doğayı koruyan, insani ve yeşil bir kalkınmayı esas alan stratejileri tayin ettik.
İlave olarak İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında belirlediğimiz 29 strateji ve 265 eylemle hedefimizi 12. Kalkınma Planı’nda ifade ettik.
“Afetlere Dirençli Yaşam Alanları, Sürdürebilir Çevre” dedik.
Yine Hükümetimizin hazırladığı 2024-2026 Orta Vadeli Program kapsamında “Yeşil Dönüşüm”e matuf olan 2053 Net Sıfır Emisyon hedefimize uygun çalışmalar sürdürmeye devam edeceğiz.
Enerjinin sürekli, kaliteli, sürdürülebilir, güvenli ve karşılanabilir maliyetlerle arzını, enerji temininde kaynak çeşitlendirmesini ve 2053 yılı net sıfır emisyon hedefini esas alarak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirerek enerjide kendine yeterliliğini en üst seviyeye yükselten, nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanan, enerji verimliliğini artıran, enerji teknolojilerinde yerlileşmeyi önceleyen, yeni teknolojileri entegre eden bir yapıya ulaşılması temel amaçtır.
Türkiye, enerji sektöründe özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine daha fazla odaklanmayı planlıyor. Bu da uzun vadede karbon emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğiyle mücadeleye etkin bir katkı sağlayacak.
Türkiye Ulusal Enerji Planında da yer alan hedefler doğrultusunda, 2030 yılına kadar güneş (32.900 MW), rüzgar (18.100 MW), hidroelektrik (35.100 MW), jeotermal ve biyokütle (5.100 MW), elektrolizör (2.000 MW) olması ve elektrik üretimi başına CO2 emisyonun %20 oranında düşürülmesi hedeflenmektedir.
Planlarımız, stratejilerimiz hazır. Tüm kurum ve kuruluşlarımızla hedefe ulaşmak için gece gündüz demeden çalışıyoruz. Gökyüzünde bombaların değil kuş cıvıltılarının olduğu yemyeşil bir dünyaya giden lokomotifin öncülüğünü yapmak istiyoruz.
Kararlıyız; Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koydukları 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma hedeflerini başaracağız. Çocuklarımıza “Yeşil Süper Güç Türkiye”yi bir miras olarak bırakacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dünyaya haykırdığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” mottosunu, temiz ve güzel bir dünya ilkesiyle burada Dubai’de bir kere daha vurguluyoruz.
İnşallah Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda alınacak kararlar ortak evimiz dünyamızın geleceğine, yeşil dönüşüme önemli katkılar sunar.