Ödenemeyen borçlardaki çarpıcı gerçek / Al Ain Türkçe Özel
Kredi kartı ve kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı çok ciddi oranda artıyor. Ancak buna karşılık miktardaki artış oldukça düşük. Ekonomist Nazlı Sarp, ödenemeyen borçlardaki çarpıcı gerçeği Al Ain Türkçe’ye anlattı.
Kredi kartı ve kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısında ciddi bir artış var ancak miktar açısından baktığınızda ciddi bir artış görünmüyor. Bu noktada ortaya ciddi bir sonuç çıkıyor: Borcunu ödeyemez hale gelenler daha çok alt gelir grubu ve sabit ücretliler... Ekonomist Nazlı Sarp, ödemeyen borçlardaki çarpıcı gerçekle ilgili Al Ain Türkçe’ye çarpıcı tespitlerde bulundu. Rakamların, enflasyonu düşürmek için atılan adımlardan en çok etkilenen kesimin dar ve sabit gelirliler olduğunu açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.
Nazlı Sarp’ın Al Ain Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle;
DEZENFLASYONUN FATURASI DAR VE SABİT GELİRLİYE...
Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı yüzde 150’den fazla artarken, bu borçların bankaların toplam sorunlu alacakları içindeki payında ciddi bir artış yok. Bu bize neyi anlatıyor?
“Son dönemde bireysel kredi kartı ve kredileri ödeyemeyenlerin sayısında yüzde 150’leri aşan artışlar görüyoruz. Ancak miktar açısından baktığımızda, ödenemeyen kredi kartı ve kredilerin bankaların tasfiye olacak alacakları içindeki payında çük büyük bir artış yok. Bankaların tasfiye olunacak alacaklardaki kredi kartların oranı yüzde 1,5’tan 2,5’a çıkmış. Bireysel kredilerin tasfiye olacak alacaklar içindeki payı da yüzde 3’ten yüzde 3,7’ye yükselmiş. Bu yükselişte ihtiyaç kredilerinin payı büyük. Çünkü araç ve konut kredilerinde ipotek söz konusu... Bu rakamları analiz edecek olursak borcunu ödeyemeyenlerin sayısında ciddi oranda bir artış var ancak borç miktarı ciddi oranda yükselmiyor. Bu da bize borcunu ödeyemeyenlerin alt gelir grubunda olduğunu anlatıyor.
Yani borçlarını ödeyemeyenler, dar gelir grubunda yer alan, düşük kredi limitine sahip kişilerden ve kredi miktarı düşük olan kişilerden oluşuyor. Bu da ekonomide uygulanan politikalardan en çok etkilenen kesimin dar gelirliler olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyuyor.”
REFAH KAYBI ACİLEN GİDERİLMELİ
Bu refah kaybının telafisi için neler yapılmalı? Ya da ortaya çıkan faturanın her kesim tarafından eşit ödenmesini sağlamak için neler yapılmalı?
“Enflasyonu düşürmek için atılan adımlar, en çok alt gelir grubundaki ve sabit ücretlileri refah kaybına uğratıyor. Şimdi ocak ayında ücret artışları gündeme gelecek. Eğer asgari ücrete hedeflenen enflasyon oranında bir zam yapılırsa bu refah kaybı daha da artacaktır. Bu kesimlerin refah kaybının giderilmesi gerekiyor. Yoksa önümüzdeki dönemde sosyolojik sorunlar da karşımıza çıkabilir. Alt gelir grubu ve sabit ücretlilerin refah kaybının telafi edilmesi gerekiyor.
Enerji Bakanı, enerji faturalarında üst gruba sübvansiyon sağlanmayacağını açıkladı. Bu tür adımların çoğalması lazım. Yüksek düzeyli, yüksek tutarlı lüks harcamalara vergi konulması gerekiyor. Ancak baktığımızda düzenlemelere en fazla tepki gösterenler yüksek gelir grubundakiler oluyor.”
ŞİRKETLERDE DURUM NE?
Kişiler üzerinden baktığımızda durum bu şekilde. Peki şirketlerin borçları ve takibe düşen şirketler açısından baktığımızda nasıl bir tablo var?
“Tasfiye edilecek alacakların toplam kredilere oranına baktığımızda, en büyük payın elektrik, su ve gaz şirketlerinden kaynaklandığını görüyoruz. Ardından yüzde 4,9’la inşaat geliyor. İmalat sanayii şirketlerinin borçlarını ödeyememe konusunda da sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Yani buradan da şunu anlıyoruz. Sektörel bazda da ciddi sıkıntılar var.
Türkiye’de çok ilginç bir tablo var. 3 milyonu aşkın firma var. Bunların içinde en fazla istihdam sağlayan 4500 büyük firma var. TÜSİAD üyesi bu firmalar istihdamın yüzde 50’sini sağlıyor. Bu tür büyük firmaların sayısının artması gerekiyor. Türkiye’deki firmaların büyük çoğunluğu KOBİ’lerden oluşuyor. Bu firmalar katma değeri düşük olan ürün ürettikleri için maliyet artışlarından fazla etkileniyorlar. Bunun sebebi verimlilik sorunları...”