Tarihi NATO tatbikatı ekseninde Türkiye'nin denge politikası!
NATO'nun tarihindeki en büyük hava tatbikatı, Rusya-Ukrayna çatışmaları sürecinde başlatıldı. Bu durum, Türkiye'nin denge politikasını karmaşıklaştırırken, global güçlerin safları netleşiyor.
NATO, kuruluşunun 74. yıldönümünde, devam eden Rusya-Ukrayna savaşı sırasında tarihindeki en büyük hava tatbikatını Almanya'da başlattı. Tatbikat, NATO'nun yanı sıra ABD-AB ve Ankara-Moskova ilişkileri dahil olmak üzere geniş bir spektrumu etkileyecek potansiyelde. Uzmanlar, bu hamlenin her ülkenin duruşunu belirlemesi gereken bir dönemin başlangıcını işaret ettiğine inanıyor.
16 aylık Rusya-Ukrayna savaşı boyunca belirgin bir sonuç elde edilemedi. Savaşın ilk günlerine kıyasla, asimetrik tehditlerin giderek arttığı ve dengelerin büyük ölçüde değiştiği bir durumla karşı karşıyayız.
NATO, bu kritik dönemde, tarihinin en büyük hava tatbikatını Almanya'nın ev sahipliğinde başlattı. Bu tatbikatın yıllar önce planlandığı ve Rusya'ya karşı bir amaç taşımadığı iddia edilse de, birçok kişi bu adımın 'rutin' olarak kabul edilemeyeceğini düşünüyor.
Batı'nın Rusya'yı bir çıkmaza sürüklemek için birçok strateji kullandığı görülüyor. En son stratejik hamle olarak, onlarca savaş uçağı, Avrupa'nın ortasında gösterime sunuldu. Peki, bu tatbikatı nasıl yorumlamalıyız? Acaba bu, NATO'nun iddia ettiği gibi Rusya'ya yönelik olmayan bir savunma tatbikatı mı, yoksa Putin yönetimine bir meydan okuma ve dünya çapında bir mesaj mı?
TRT Haber'den Sertaç Aksan'a konuşan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu'ya göre, "Air Defender 2023" tatbikatı, 25 ülkeden 250 uçağın katıldığı bir etkinlik olması sebebiyle, stratejik ve jeopolitik mesajlar taşıyor.
Prof. Dr. Oğuzlu, Almanya'nın ev sahipliği yapmasını da önemli bir faktör olarak görüyor. Hatırlanacağı gibi, Rusya-Ukrayna savaşının başlarında Almanya'nın pasif tutumu ve sınırlı yardım sağlaması tepki çekmişti. Zamanla, özellikle ABD ve İngiltere'den gelen baskılar sonucu Almanya yardımlarını artırdı.
Oğuzlu, tatbikatın Almanya'da düzenlenmesinin, Berlin yönetiminin net ve kesin bir pozisyon aldığı anlamına geldiğini belirtiyor. Ayrıca, Almanya'nın Ukrayna'ya elinden gelen her türlü yardımı sağlama niyetinde olduğunu belirtiyor.
Tatbikatın potansiyel etkileri bir dizi iç içe geçmiş olasılıklarla karşılaştırılabilir. ABD-AB arasındaki ilişkileri, AB ülkelerinin kendi iç dinamiklerini, ABD-Rusya ve AB-Rusya ilişkilerini farklı şekillerde etkileyebilir. Ayrıca bu durumun Ankara'ya olan etkisini de dikkate almak gerekiyor.
Yaklaşan NATO Zirvesi'ni de göz önünde bulundurmak önemli. Bu zirve, İsveç'in üyeliği ve NATO içindeki harcamaların yanı sıra, örgütün genel yol haritasını belirlemek için hayati bir toplantı olacak.
Prof. Dr. Oğuzlu, tatbikatın bu zirveden önce düzenlenmesinin, NATO'nun gücünü sergileme isteği olduğunu düşünüyor.
Oğuzlu, "Bu süreçte Moskova'nın nasıl bir tepki vereceği önemlidir. Kendi varlığınızı tehdit eden bir yapı, en büyük tatbikatını provoke edici bir şekilde düzenliyor. Bu sırada, Ukrayna ile savaşma, Suriye'deki dengeleri koruma, Ermenistan meselesinde aktif olma ve Pasifik ile Kuzey Kutup Bölgesi'nde varlık gösterme gibi durumlarla uğraşmanız gerekiyor." ifadelerini kullanıyor.
Prof. Dr. Oğuzlu'ya göre, Rusya'nın mevcut durumda bir NATO ülkesine saldıracağını düşünmüyor. Ancak, durum kontrolden çıktığında ve büyük bir yenilgi yaşandığında, Moskova'nın taktiksel nükleer silah kullanmayı düşünebileceğini belirtiyor.
Ankara'nın bu durumda nasıl bir rota izleyeceği ise karmaşık bir soru. Hem NATO'nun en güçlü ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, hem de Rusya'nın bu süreçteki belki de en önemli dostu olan Türkiye, Ukrayna için kritik önem taşıyan sistemlerin üreticisi durumunda.
Prof. Dr. Oğuzlu'ya göre, Türkiye şu ana kadar etkili bir denge politikası izledi, ancak bu durum uzun vadede sürdürülebilir olmayabilir. Özellikle Rusya ile ilişkiler ve Batı ile daha iyi ilişkiler kurma arzusu arasında bir denge bulmak gerekiyor. Ancak bu, giderek daha karmaşık hale gelen bir durum ve Türkiye'nin gelecekte doğru adımları atma yeteneği, bu sürecin başarısında kritik olacak.
Bununla birlikte, Prof. Dr. Oğuzlu'ya göre Türkiye'nin, artan global gerilimler karşısında denge politikasını sürdürmesi gittikçe zorlaşıyor. Rusya ile Türkiye'nin kurduğu yakın ilişkiler, ekonomik ve stratejik faydalara sahip. Ayrıca, Erdoğan ve Putin arasındaki kişisel dostluk da bu durumu daha karmaşık hale getiriyor. Öte yandan, Türkiye aynı zamanda NATO'nun en güçlü ikinci ordusuna sahip bir ülke ve Batı ile ilişkilerini düzeltmek istiyor. Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelikleri, bu konuda Türkiye'ye umut veriyor. Ancak, hem ekonomik hem de askeri açıdan, Türkiye'nin Batı'dan elde ettiği faydalar var.
Fakat bu süreçte, daha keskinleşen bir "saf belirleme" durumu Ankara'nın önüne elbet çıkacak. Prof. Dr. Oğuzlu, "Kılıçlar çekildi ve pozisyonlar giderek netleşiyor. Pozisyonlar netleştikçe denge gözeten ülkelerin manevra alanı daralır ve stratejik stresi artar. Türkiye’yi bu süreç bekliyor." diyor ve ekliyor: "Umarım doğru adımlarla süreci yönetebiliriz."