Mehmet Şimşek: Enflasyon hedefleri konusunda tereddüt yok

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon gündemiyle ilgili açıklamalarında “Enflasyon hedefleri konusunda kafamızda hiçbir tereddüt yok” dedi. Şimşek, büyümede yavaşlama riski olduğunu belirtti.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi gündemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Habertürk’e konuk olan Şimşek, enflasyon ve büyüme hedefleriyle ilgili konuştu. Enflasyonu yukarı ve aşağı çeken faktörler olduğunu belirten Şimşek, “Biz aşağı yönlü faktörlerin daha güçlü olduğu düşüncesindeyiz. Dış talepteki zayıflık ve petrol fiyatlarındaki düşüş dezenflasyonist. Enflasyon hedefleri konusunda kafamızda hiçbir tereddüt yok” dedi.
Türkiye’nin teknoloji yatırımlarını destekleyeceğini belirten Şimşek, “Yatırım ayağını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Ben küresel çalkantıların getirdiği fırsatları görüyorum. MB reeskont kredileriyle ihracatçımızı çok güçlü şekilde destekliyor. Biz bu konuda ilave çalışmalar yapacağız.
TBMM'de önemli bir reform çalışması var. Yatırımların hayata geçişini hızlandıracak çok ciddi bir reform çalışması var. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak da bizim en önemli hedefimiz. Büyümenin geçici olarak yavaşlama riski var evet. Ancak yapacaklarımızın dezenflasyonist olması önemli. Yatırımı, ihracatı, istihdamı destekleyerek büyümedeki yavaşlamaya tepki vereceğiz” ifadelerini kullandı.
Şimşek’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“Yatırımcıların sorduğu sorular 4 ana başlık altında toplanabilir. Birincisi içerideki siyasi gelişmelere karşı programın dayanıklığı. Birincil önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Bu konuda bir değişiklik yok. Programa çok güçlü bir destek var. Bizim gündemimiz vatandaşın gündemi, hayat pahalılığıyla mücadele ve yapısal dönüşüm. Özetle bir taraftan yapısal dönüşüm bir taraftan da dezenflasyon programı. Kaygı daha çok program devam eder mi? noktasında. O konuda zerre kadar tereddüt yok. Siyasi destek de yüksek. İkinci ana başlık, küresel belirsizlikler var, buna karşı Türkiye’nin dayanıklılığı soruldu.
Dünya ekonomisinde büyüme şu anda büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Katıldığımız resmi toplantılarda en çok konuşma arasında geçen sözcük belirsizlik. Belirsizlik sözcüğünün bu kadar kullanıldığı toplantıları ilk kez gördük. Risk ile belirsizliği ayırmak lazım. Risk ölçülebiliyor ve yönetilebiliyor. Bu belirsiz ortamda Türkiye’nin programı nasıl şekillenecek sorusu vardı. Belirsizlik içerisinde büyümenin yavaşlayacağı beklentisi de var. Küresel büyüme bu sene yüzde 3’ün altına düşecek. Risk iştahı da bu doğrultuda azalacak.
Borsa risklidir. Teknoloji en risklilerdir. Gelişmekte olan ülkeler bu durumda risklidir. Hem içerideki hem de dışarıdaki bu gelişmeler rezervlere yansıdı. Büyük oranda yabancı çıkışı yaşandı. Rezerv kaybının yüzde 58-60'ı offshore kaynaklı.
Bu belirsizliğin Türkiye ekonomisine etkisi, Türkiye büyümek için dış talebe az bağlı. İhracatın milli gelir içerisindeki payı yüzde 20 civarı. Hizmetleri de katsanız 30’un altında Türkiye ekonomisini sürdüren, içerideki tüketim ve yatırımdır. Bu bizi küresel belirsizliğe karşı göreceli olarak daha dayanıklı kılıyor.
"YENİ GÖRÜŞMELER DE VAR"
Büyüme prim verilen bir husussa Türkiye bu programla birlikte sağlıklı büyümenin temellerini atıyor.
Türkiye’nin ihracatının yüzde 62’si serbest ticaret anlaşmasının olduğu ülkelere gidiyor.
Yakın coğrafyalardan tedarik konusunda Türkiye çok avantajlı. Onlara dediğimiz şey şu oldu. Geçici olarak rezerv kaybı anlamıda yansımalar bizde de büyük. Ancak ortalık yatıştığı zaman dönüp bakacaklar, hangi ülkeler avantajlı, hangi ülkeler dezavantajlı. Bütün bu küresel şok yeni ABD hükümetinin korumacılık konusunda yeni bir seviyeye çıkışıyla başladı.
Türkiye’ye uygulanan tarife yüzde 10 dolayısıyla büyük bir avantaj orada da var.
Asya bizim 2-3 katımız. Türkiye’ye tedarik anlamında fiyattan bağımsız ilave talep gelecektir. Asyalı ülkelerden Türkiye'ye yatırım da gelecektir. Bu konuda görüşmeler de var. Küresel korumacılığa karşı en büyük ilaç bölgesel entegrasyondur. AB ile entegrasyon güçlenebilir. Balkan ülkeleriyle zaten var.
"ORTALIK YATIŞTIĞI ZAMAN…”
Fon çıkışında biz de bu süreci yaşadık. Fon çıkışından bir miktar daha fazla etkilenmiş olabiliriz, ortalık yatıştığında ciddi avantajları olduğu ortaya çıkacak.
Küresel entegrasyonun zayıfladığı dönemde Türkiye’nin bölgesel entegrasyonundaki avantajı ortaya çıkıyor.
Çok boyutlu her zaman bu konular. Birçok tepki vermemiz gerekecek. Türkiye için en büyük avantaj olarak şu görülüyor. Küresel büyüme yavaş seyredecekse emtia fiyatları düşecek. Petrol fiyatları 65-70 aralığında. Bu da Türkiye açısından inanılmaz bir avantaj.
Bütçe konusuna gelecek olursak biz harcama disiplinini güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Harcamalarda frene basmış durumdayız. Bunu daha üretken alanlara nasıl kaydırırız ona bakacağız.
Ekonomide öngördüğümüzden daha fazla bir yavaşlama olursa gelir ayağında da bir zaafiyet oluşabilir. İlave bir tedbirden çok harcama disiplini bizim için önemli. Borcumuzun milli gelire oranı yüzde 25. Bize benzer gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 70’in üzerinde.
YENİ ABD YÖNETİMİYLE İLGİLİ AÇIKLAMA
Yeni ABD yönetimi ile diyaloğumuz her seviyede çok güçlü. Bu iyi ilişkiler sebebiyle bizi en düşük gümrük vergisi konumunda tuttular. Bu muazzam bir avantaj.
ABD ile biz 3-4 ana başlıkta görüşme halindeyiz. Birincisi enerji, ikincisi ise savunma sanayisi. Türkiye dünya savunma sanayi ihracatında muhtemelen ilk 10’a girecektir. ABD yaptırımların kaldırılmasına yönelik bir çalışma grubu kurdu ve ilerleme öngörüyoruz. Üçüncüsü ise yapay zeka. Büyük veri merkezi gibi dijital dönüşüm gibi olmazsa olmaz teknoloji alanı. ABD’nin önde gelen teknoloji firmalarının tepe yöneticileri ile bir araya geldim. Türkiye yapay zeka hazırlık endeksinde kendisine benzer ülkelerden ileri ancak gelişmiş ülkelerin gerisinde. O yüzden bir bu ülkelerin seviyesine çekmek istiyoruz. Türk Telekom'un bir yatırımı var. 20 yıllık süre sona eriyor biz bunu uzatmak istiyoruz. Çünkü fiber optik çok önemli.
ABD ile ticaret hacmini üçe katlamak istiyoruz. Ve bunun altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. ABD Türkiye’nin rakiplerine yüksek vergi uygulamaya devam ederse Türkiye büyük avantaj sahibi olacak.
Rusya-Ukrayna savaşı sona ererse de Türkiye için büyük avantajlar var. Bu bölge yeniden inşa edilecekse Türkiye başrol oynayacak. Turizmde de barış huzur ve istikrar hakim olacaksa Türkiye bundan nemalacak.
Herkes mal ihracatına odaklanmış durumda ancak biz hizmete... ABD’ye satılan ürünlerin bizim pazarlara yönlendirilmesi riski söz konusu. Tek kaygılandıkları husus Asya’nın ABD’ye satamadıkları ürünleri nereye satacakları konusu.
REZERVLERLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
Brüt rezervlerimiz 2023’ün ortalarında 98 milyar dolardı. Türkiye çok yol kat etti. 140 milyar doların üzerinde brüt rezerv var. Tabii ki bir rezerv kaybı söz konusu. Ancak net rezervde de artıdayız. Çünkü bu rezervleri içerdeki portföy tercihleri ve yurtdışı portföy yatırım kaynaklı biriktirdik.
Rezerv kaybının yüzde 58’i dış kaynaklı. 19 Mart sonrası da çıkış var. Sonrasında da çıkış var. Ancak bu son bir haftadır büyük oranda durdu. Hane halkımız ilk defa programa güvenin bir göstergesi olarak bu çıkışa ilgi göstermedi.
Bu rezerv bankacılık sisteminde duruyor. Vatandaşımızın talebi yüzde 7-8 civarı. Çok sınırlı oldu. Banknot talebi çok yüksekti. Şu anda tam tersi var, banknot arzı yüksek. Şu anda bir sorun yok çünkü dezenflasyon sürecinde bir sorun görmüyoruz.
"KOŞULLAR TCMB'NİN KURU ÖNEMLİ ÖLÇÜDE YÖNETTİĞİ BİR SÜREÇ GEREKTİRİYOR"
Programa ilişkin soru işareti yok, dezenflasyonda sorun görmüyoruz. Koşullar TCMB'nin kuru önemli ölçüde yönettiği bir süreç gerektiriyor.
Rezerv politikası da kur politikası da, TCMB'nin yönettiği bir alan. Doğru iş yapıyorlar çünkü biz programı önceliklendirdik. Enflasyonun düşüşünün devamı için TCMB doğru adımlar attı. Şu anda TL için piyasa Merkez’e gelmek zorunda. Faiz artırarak finansal koşulları zorlaştırdı.
Rezerv iç ve dış şoklara karşı bir tampon niteliği görüyor. Önümüzdeki dönemde cari açık azalacak, doğrudan yatırımlar artacak.
Önümüzdeki 3 yılda 40 milyar doların üzerinde piyasa faizine göre çok daha düşük imkanlar alacağız. Türkiye’nin şu anda bir kaynak sorunu yok. Bizim bakış açımız şu. Kazanan herkes kazandığı ölçüde vergi vermeli. Önceliğimiz bir taraftan bütçe dengelerini iyileştirmek bir taraftan da dezenflasyonu sağlamak”