"Konutu, sermaye aracı olarak görmekten çıkarmak gerek" Al Ain Türkçe Özel
İstanbul Kent Savunması’ndan Avukat Arman Yılmaz, kira artışlarını önlemek amacıyla getirilen yüzde 25 sınır düzenlemesinin kalıcı bir çözüm olamayacağını vurgulayarak “Konutu, sermaye aracı olarak görmekten çıkarmak gerek” dedi.
Konut krizi ve yüksek kira ücretleri başta İstanbul olmak üzere tüm illerde giderek daha da büyüyen bir sorun haline geliyor.
Son 3 yılda İstanbul özelinde yaşanan kira artışları yüzde 800’e ulaşmış, vatandaşlar kentin görece uzak ilçelerinde dahi barınamaz hale gelmiş durumda.
Konut krizine karşı sunulan yüzde 25’lik sınır artışı da sorunu çözmeye yetmedi. İstanbul’un Çatalca, Arnavutköy gibi ilçelerinde de kira ortalaması 12-20 bin lira bandına yükseldi.
Konut krizinin sosyal ve hukuki boyutlarını İstanbul Kent Savunması’ndan Avukat Arman Yılmaz ile konuştuk.
“YÜZDE 25 DÜZENLEMESİ HUKUKİ SİSTEMİ KİLİTLEDİ”
Sorunun temelde sosyal konut anlayışının olmamasından ve konutun sermaye aracı olarak görülmesinden kaynaklandığını belirterek sözlerine başlayan Yılmaz, “Konutun hem kiradan hem de değer artışından kazandırması yani bir sermaye aracı olarak görülmesi esas problem. Bizim politikalarımızda da barınma problemi olmadığı için yaratılmaya çalışılan çözümlerle herhangi bir yere varamayız” dedi.
Yılmaz, “Devletin sosyal konut üreterek toplumdaki kırılgan gruplara mülkiyete tabi olmaksızın barınma hakkı sağlaması lazım. Bunun karşılığı da TOKİ değil” diye konuştu.
Yüzde 25 düzenlemesinin yalnızca konutlara özgü olduğunu da hatırlatan Yılmaz, bu ‘çözümün’ hukuki açıdan ortaya çıkardığı sorunlara da değindi.
Dava sürelerinin uzadığını söyleyen Yılmaz, “Kira artırım davaları hemen işleme koyuldu. Tahliye taahhüdü olanlar kiracılarını evlerini daha yüksek fiyatlardan kiraya verebilmek için tahliye ettiler. Gerçekte ihtiyaç hasıl olmamasına rağmen kiracıları çıkarmak için ihtarnameler çekerek dava yoluna gittiler. Bu davalara bakmakla yükümlü sulh mahkemelerinin iş yükünü de artırdı ve davalar sonuçlanmıyor. Bu düzenleme bir politika olarak üretilmediği için hukuki sistemi de kilitledi” ifadelerini kullandı.
“TERSİNE GÖÇ TEŞVİKİ YÜKÜ BİR MİKTAR AZALTABİLİR”
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Komitesi’nin konut hakkıyla ilgili yorumuna atıfta bulunan Yılmaz, buradaki ‘yaşanılabilir konut’ tanımında metrekare tanımlaması yapılmadığını belirterek şunları kaydetti:
“Birleşmiş Milletler ‘yaşanılabilir konut’ tanımında ulaşım ve ısınma gibi faktörleri ele alıyor. 200-300 metrekarelik 2-3 kişinin yaşayacağı konutları üreterek krizi devam ettirmek yerine sağlıklı konutlar üretmemiz gerekiyor. Her vatandaşın anayasal hakkı olan barınma hakkının korunması gerek.
Öte yandan tersine göç teşvik edilir ve yeni yerleşilecek yerlerde yaşanabilir bir hayat sunulursa kentin üstündeki yük bir miktar azaltılabilir. Bu durum konut talebini azaltır talep azaldığında da kiraların görece geriye düşmesi beklenebilir. Her vatandaşın anayasal hakkı olan barınma hakkının korunması gerek”
BM’NİN ‘YAŞANABİLİR KONUT’ TANIMI NELERİ KAPSIYOR?
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Komitesi ‘yaşanabilir konut’ için şu kriterleri baz alıyor:
1. Kullanım Hakkının Yasal Güvenliği
2. Hizmet, malzeme, tesis ve altyapının kullanılırlığı
3. Ödenebilinirlilik
4. Oturmaya Elverişlilik
5. Erişilebilirlilik
6. Konutun Mevkii
7. Kültürel Yeterlilik