Alkin: Türkiye geleceğin inşasında proaktif bir rol üstlenecek
Sabah yazarı Kerem Alkin, büyük ve güçlü bir Türkiye’nin, içinde bulunduğu coğrafyanın kaderini değiştireceğini yazdı.
Sabah Gazetesi yazarı Kerem Alkin, Türkiye’nin dış politikada izlediği proaktif stratejiye dikkat çekti. Adım adım büyük ve güçlü Türkiye’ye gidildiğini söyledi. “Bu amaçla, Asya'dan Avrupa'ya ve Afrika'ya kadar uzanan geniş bir gönül coğrafyasında, umut edilen geleceğin inşasında proaktif bir rol üstlenecek” dedi.
Kerem Alkin’in yazısı şöyle;
Büyük ve Güçlü Türkiye’nin Doğuşu
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, tüm bir Avrasya coğrafyasına güven ve istikrar iklimini; Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında kapsamlı bir işbirliğini tahkim etmek üzere iddialı bir yola, kapsayıcı bir sürece baş koymuş durumda. Bulunduğumuz coğrafyanın kaderini değiştirecek köklü ve kapsamlı bir dönüşüm için en vazgeçilmez koşul ise 'Büyük ve Güçlü Türkiye'. Son 20 yılda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyoner ve kararlı liderliğinde, 'Büyük ve Güçlü Türkiye'nin doğuşu için verilen amansız mücadele, bugün her alanda sonuçlarını, meyvelerini vermekte. Öyle ki, Türk Devletleri Teşkilatı çatısında arka arkaya atılan her alandaki işbirliği adımları, Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşunun tüm Avrasya coğrafyası için ne kadar özlemle beklenen bir ana işaret ettiğini teyit ediyor.
Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşunu tahkim etmek üzere, en önemli adımlardan birisinin Cumhuriyetimizi Türkiye Yüzyılı'nda güçlü bir demokrasiye taşıyacak, gerçek bir demokrasiyle kucaklaştıracak sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasayı Ülkemize kazandırmak olduğunun altını çiziyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşu son iki asırdır Türkiye'ye ve etrafındaki geniş bir coğrafyaya dayatılan fiziki ve zihni sınırlara artık teslim olmamak, bu sınırları yerle yeksan etmek anlamına da geliyor. Ülkemize dikte edilen hudutlara sıkışıp kalmamak, Avrasya'da 'oyun kurucu' bir ülke olarak, coğrafyamızı ekonomi, ticaret, enerji, ulaştırma, lojistik, teknoloji alanlarında derinleşen bir işbirliği merkezi haline getirmek anlamına da geliyor. Yeni bir dünya düzeni oluşurken, daha hayırhah bir geleceğin inşasında Türkiye'nin çok daha güçlü görevler üstlenmesi anlamına da geliyor.
Kıtaların ve coğrafyaların daha hakkaniyetli gelir paylaşımına kavuşmalarının ümit edildiği, sürdürülebilir barışa odaklı ve çevreye, iklime duyarlı yeni bir dünya düzeninde Türkiye, yeni düzenin hak ve hukukunun tasarımında, ekonomik işbirliği kurallarının şekillenmesinde artık belirleyici ülke olacak. Bu amaçla, Asya'dan Avrupa'ya ve Afrika'ya kadar uzanan geniş bir gönül coğrafyasında, umut edilen geleceğin inşasında proaktif bir rol üstlenecek. Böyle ulvi bir rolü perçinleyecek 'yerli-milli' yatırım ve teknoloji atılımı aralıksız sürecek. Türkiye'nin teknoloji üretme becerisi, bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelere ilham kaynağı olacak. Türkiye sadece kendisinin küresel GSYH'dan aldığı payı değil, birinci ve ikinci kuşak komşu ülkelerin de küresel GSYH'dan aldığı payı katlayacak. Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşu, Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasındaki güçlü diyalog adına en verimli, en somut çözümleri ortaya koyan bir Türkiye'nin yükselişi anlamına da gelecek.
Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşu, küresel gıda ve enerji arz güvenliğinde Türkiye'nin kalıcı çözümler üretmeyi sürdürmesi, sürdürülebilir kalkınma adına uluslararası projelere öncülük etmesi anlamına geliyor. Bugün, Birleşmiş Milletler'den OECD'ye, Dünya Ticaret Teşkilatı'ndan bölgesel işbirliği teşkilatlarına, Türkiye'nin onlarca projeye, onlarca öncü fikre liderlik ettiğine birlikte şahit oluyoruz. Büyük ve Güçlü Türkiye'nin Doğuşunun 5 kıtada Türkiye'ye, sahada ve masada, insani ve girişimci diplomasi adına ne büyük başarılar kazandırdığına birlikte şahit oluyoruz. Bizler ve esas Türkiye'nin geleceğini inşa edecek yeni nesil için anlamını içselleştirelim.