Kalkınma Yolu Projesi’nin önemi adında gizli / Al Ain Türkçe Özel
İktisatçı Emir Kudubeş, Kalkınma Yolu Projesi’nin hem Türkiye hem bölge için önemini Al Ain Türkçe’ye anlattı. Projenin bölgeye paradan daha önemli olan ‘kalkınmayı’ getireceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arap Körfez ülkeleri, Irak ve Türkiye'yi kapsayan Kalkınma Yolu Projesi'nin stratejik önemini vurguladı. Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Mohammed Bin Zayed'in, projenin 60 gün içinde hazırlıklarını tamamlama teklifi olduğunu ifade etti. Erdoğan, projenin hızla hayata geçirileceğini ve bu süreçte anlaşmazlıkları kışkırtan yerine, çözüme yönelik adımlar atılacağını belirtti. Erdoğan ayrıca Amerika, Japonya, Hindistan ve Çin'in projeye olan yaklaşımları da dikkate alındığında, projenin büyük önem taşıdığı ifade etti. Bu gelişmeleri İktisatçı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emir Kudubeş’le konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Mohammed Bin Zayed tarafından, Kalkınma Yolu Projesi için 60 gün içerisinde hazırlıkların tamamlanması yönünde bir teklif sunulduğunu açıkladı. Bu kritik zaman dilimi içerisinde, projenin jeopolitik önemi ve kapsamı göz önünde bulundurulduğunda, sizce hangi diplomatik ve lojistik adımların atılması gerekmektedir?
Kalkınma Yolu olarak ifade edilen proje, Basra’dan Türkiye sınırına uzanan kara ve demir yolu ile ulaşımı kolaylaştıracak/geliştirecek bir yol esasında. Bahsi geçen yol sadece tarafların yani Türkiye ve Irak’ın faydasına değil geçtiği bölgenin de kalkınmasına imkan verecektir. Proje aslında çok da yeni değil. Bu yıl 21 Mart’ta Erdoğan Irak Başbakanı Muhammed Şiya Es Sudani ile Ankara'da bir araya geldi ve Ankara Bildirisi’ni imzaladılar. Bildirinin ana teması da bu yoldu. Burada temel amaç söz konusu yolu Yeni İpek Yolu’na çevirmek. Kalkınma Yolu, Basra Körfezi’nden başlayıp Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya demir ya da kara yoluyla bağlanmayı sağlayacak bir yol.
Bence bu projenin ekonomik katkılarının yanında en önemli artısı, Orta Doğu ülkelerinin kendi aralarındaki sorunları birlikte çözme iradesini göstermiş olmalarıdır. Zaten bu tarz durumlarda ekonomik projeler en pratik anahtarlar olur.
Burada Türkiye başta olmak üzere ülkelerin dışarıdan müdahalelere izin vermeden, kendi faydalarını/karlarını maksimize edecek şekilde diplomatik ilişkilerini sürdürmeleri, geliştirmeleri gerekir.
Bakın aslında projenin adında da çok güzel bir ayrıntı var. “Kalkınma” Yolu, “Büyüme” Yolu değil. Büyüme sadece ekonomiktir. Geliriniz bir önceki yıla göre artar, büyümüş olursunuz, ancak kalkınma öyle değildir. Sadece para ile kalkınamazsınız. Büyüme ekonomik bir unsurken kalkınma sosyo – ekonomik bir unsurdur. Yani gelir dağılımı adaletini de sağlık hizmetlerinde iyileşmeyi de okur – yazarlık oranını da kapsar. Bu bağlamda bu projeye sadece bir ekonomi perspektifinden bakmak doğru olmayacaktır.
Türkiye'nin bu süreçteki rolü ve Amerika, Japonya, Hindistan ve Çin gibi diğer global aktörlerin projeye potansiyel yaklaşımları nasıl bir etki yaratabilir?
Geçen ay bahsettiğimiz Hindistan – Orta Doğu – Avrupa Ekonomik Koridoru çok ses getirmiş, Türkiye de henüz bu projeye dahil olmamıştı. Kalkınma Yolu Projesi’nin potansiyeli, Yeni İpek Yolu olma iddiası ve 60 gün gibi kısa bir sürede hazırlıkların tamamlanması projeyi daha cazip hale getirip diğer global aktörlerin de bu yolu kullanmak istemesiyle projeye ilgi tabi ki artabilir. Bu ilgi ve bölgede güvenliğin sağlanması projeyi daha değerli hale getirir.
Türkiye'nin, Kalkınma Yolu Projesi'nde "tam nirengi noktasında" olduğu vurgulanıyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin projedeki stratejik rolü ve bu rolün bölgesel kalkınma ve siyasi istikrar üzerindeki muhtemel etkileri neler olabilir?
Nirengi noktası denizcilikte seyir için kullanılan doğal yön noktası olarak tanımlanır. Aynı zamanda başlangıç ve hareket yerini ifade eder.
Türkiye konumu itibariyle Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü. Dolayısıyla bu durum istesek de istemesek de bizi nirengi noktası durumuna getiriyor. Basra’dan başlayacak olan bu yol, Irak’ın ticari hacmi yüksek şehirlerinden geçtikten sonra Irak ve Suriye’nin ortak noktalarından Türkiye’ye giriş yaparak Mersin Limanı’ndan Avrupa’ya doğru devam edecek. Maliyeti yaklaşık 20 milyar doları bulan projenin hazırlanan plan dahilinde 2029 yılına kadar tamamlanması hedefleniyor. Şimdi böyle bir projenin coğrafi olarak göbeğinde olduğunuzda otomatik olarak stratejik öneme de sahip oluyorsunuz.
Daha önce de bahsettiğim gibi ekonomi – kalkınma – siyaset birbirine bağlı hatta bağımlı unsurlardır. Bir zincirin halkaları gibi düşünürsek, söz konusu zincir en zayıf halkası kadar kuvvetlidir. Söz konusu bölgedeki ülkeler de bana hep bir zinciri anımsatır. Birindeki istikrarsızlık diğerine öyle ya da böyle sıçrıyor ve bölgeyi zayıflatıyor. Ekonomi – kalkınma – siyaset zincirine dönersek, ekonomi bu zincirin çimentosu esasında. Ekonomi iyiyse siyaset de politika da iyidir, bu da kalkınmayı olumlu anlamda etkiler.
Özetlersek Türkiye hem doğal konumu hem de ekonomik büyüklüğü ile projenin ana unsurlarının başında geliyor. Türkiye Aynı zamanda projenin Avrupa’ya açılan kapısı da olduğundan, Rusya – Ukrayna meselesinde kuvvetlendirdiği “güvenilir ülke” imajını kullanarak diğer ülkelere sağlayacağı güven ile projeyi daha da işlevli hale getirecektir.