Afet Uzmanı Kubilay Kaptan: İnsanlar zannediyor ki bina çökünce yaşam üçgeninde kurtulacağım
Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki depremi Al Ain Türkçe’ye değerlendiren Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, “İnsanlar zannediyor ki bina çökünce ben oradaki hayat üçgeninde kurtulacağım. Bunlar mucize sadece böyle bire şey yok!” dedi.
Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğündeki deprem bölgede ağır yıkım yarattı. İlk belirlemelere göre Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Osmaniye, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana, Adıyaman, Hatay, Kilis olmak üzere 1.762 yurttaşımız hayatını kaybetti.
Bölgede bir deprem daha meydana geldi. Kandilli Rasathanesi'nin son paylaştığı bilgiye göre Kahramanmaraş'ta 7.5 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi.
AFAD verilerine göre ise Kahramanmaraş Elbistan'da saat 13.24'te gerçekleşen depremin büyüklüğü 7.6 oldu.
Depremin derinliği 7 kilometre olarak ölçüldü.
Söz konusu deprem, Diyarbakır, Ankara, Adana ve Malatya'dan da hissedildi.
Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, Al Ain Türkçe’den Alev Olgay’a değerlendirmelerde bulunan Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, Türkiye’de depreme hazırlıklı olmak ve bu konuda vatandaşların eğitilmesi ile ilgili büyük eksik olduğunu anlattı.
Büyük bir depreme gözlerimizi açtık bu sabah ve enkaz altından vatandaşları kurtarma çalışmaları devam ediyor. Öncelikle şu anda koordineli bir hareket var mı ve arama kurtarma ekipleri yeterli mi?
Normal ölçüde bir depremde dahi o ilin kendi ekipleri yeterli değil. Eğer bu bir ilde yaşanan ufak bir deprem olsaydı çevre illerden veya merkezden gelecek bir takviye ile halledilmesi mümkün olabilirdi. Bu beklenen bir depremdi. Bu büyüklükte bir depremin, 13 milyon nüfuslu ve merkezi de 5 milyon nüfuslu bir ögeden bahsediyoruz, bu kadar fazla şehri etkilediği bir durumda kendi ekiplerimizin bu halletmesi mümkün değil. Çözümlenmesi gereken sadece arama kurtarma çalışması olsaydı yine halledilirdi ama sadece sorun bundan ibaret değil. Dışarıda kalan insanların barınma, yolların açılması, onarımların yapılması, bir an önce özellikle yardımların ulaştırılması için koordinasyon gerekiyor. Bunların şu anki mevcut ekiplerle yapılması mümkün değil o yüzden muhakkak uluslararası kuruluşların yardım çağrısına cevap vermesi gerekiyor, zaten veriyorlar.
Şu anda resmi kurumların ve vatandaşların nasıl davranması gerekiyor?
İlk önce hakim olunması gereken tam bir koordinasyondur. Bizim bütün afetlerde en büyük eksikliğini hissettiğimiz şey koordinasyondur. Şu anda da koordinasyon sorunu gözüküyor, daha da fazla gözükecektir. Herkes işin ucundan tutmaya çalışıyor ama bunlar çoğunlukla oradaki insanlara yarar yerine zarar veriyor. Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bölgede dışarıda kalan insanların ihtiyaçlarının bir an önce giderilmesi gerekiyor ve yakın gelecekte okulların açılması dahil olmak üzere pek çok işin de şimdiden planlanması gerekiyor.
Hava koşullarını gözettiğimiz zaman bizim planladığımız en kötü senaryolardan birisi gerçekleşti. Yoğun kış koşullarında, sabahın kör bir saatinde çok büyük bir deprem meydana geldi ve çok fazla ili etkiledi. Bu kadar büyük bir işin altından kalkabilmek için koordinasyon sağlanması lazımdır.
Koordinasyonu kim sağlayacak AFAD sağlayacak. AFAD’da bu işi kim yapacak, her ilin bir koordinatörü olacak ve onların da başında bir koordinatör olacak. Dünyada kanıtlanmış bir hiyerarşiyi sağlamak yerine maalesef her yere bir bakan gönderelim ya da çok eskiden kalmış yöntemlerden biri olan o ilin valisi yerine onun yedek ildeki valisi ona yardım etsin gibi usullere gidiyoruz. Bu usuller ister istemez çok sesliliği, karmaşayı ya da bu işten tam anlamayan insanların bu işin içerisine girmesine neden oluyor. Bir plansızlıktır alıp başını gidiyor.
Vatandaşın yapması gerekenler aslında az. Her şeyden önce hiçbir şekilde orta, ağır ya da hafif hasar almış binalara girmeyecek. Binaya dışarıdan baktığı zaman hiçbir hasar görmese bile yetkililer binalara gir demeden binalara girmeyecek. Bina içeriden çürümüş olabilir. Artçılar da devam edecek.
Bina altından insan kurtarmak mucizedir. Bu mucizeye kalmış bir durumdur. Kurtarma için ilk üç gün kritik ama asıl önemli olan dışarıda kalan insanların ve yaralıların ihtiyaçlarına cevap vermektir. Bir kişi enkaz altında kaldıysa, yüz bin kişi kadar dışarıda, bir milyon kişi kadar da onlardan haber almayı bekler durumda. Arama kurtarma uzman ekipler tarafından devam ederken, dışarıda kalan yüz binlerce insanın ihtiyaçlarının şimdiden planlanması ve giderilmesi gerekiyor. Bu ihtiyaçlar planlanmıştır, kağıtta vardır ama uygulamada yok.
Yardım göndermek isteyen vatandaşlar nasıl bir yol izlemeli?
Bu sistem aslında aşağıdan yukarı değil, yukarıdan aşağıya olmalıdır ve oturmuş olması gerekiyordu. İlk üç gün o akut hal içerisinde karşılıksız istek çok yoğundur. Ben deprem bölgelerine gittiğim zaman en büyük problemlerden bir tanesi gelen yardımların ilgisiz alakasız gelmesi olurdu. Kış bölgesine bikini gönderirler, yazın deprem olur mont gönderirler. İnsanlar bunu yaparken oradaki ihtiyaca göre hareket etmiyor. O sırada ne verebiliyorsa onu vermeye çalışıyor ve bunların çoğu maalesef ha sonra atılıyor. Daha önce de ekmek su tonlarca neler geldi ancak atıldı gitti veya depolarda çürüdü. Burada yapılması gereken, ana bir koordinatörün istek çağrısında bulunmasıdır. Ekmek veya su hiçbir zaman problem olması asıl sorun barınma ve ısınmadır. Buna da şu anda biz çözemeyiz, resmi kurumlar çözecek. Yardım edelim kısmında AFAD, her türlü belediye veya özel kurumlar üzerinden gelen isteklere bakmamız gerekiyor ama bunlarla da birisini uğraşıyor olması lazım. Birisi uğraşmadığı zaman biz yapmaya çalışıyoruz. Biz yapmaya çalışınca da büyük bir kargaşa ortaya çıkıyor.
Kısa sürece önce bir deprem tatbikatı yapıldı ancak yine hazırlıklı olamadık bunun sebebi nedir?
İnsan denen canlının tepki verme ve eğitim süreci bellidir. Bir trafik kazasına karıştığınızda siz sürücü koltuğunda değilseniz o anda yapacağınız şey donup kalmaktır ama ben sizi 100 kere aynı kazayı yapacakmış gibi eğitsem 101. Seferde ne yapacağınızı bilirsiniz. Deprem anı da böyledir. B u deprem çok uzun sürdü. Bu bir bakıma şans ve şanssızlık. Eğer yapacağınızı bilirseniz şans ancak bilmezseniz şansızlıktır. Size ne yapacağınız öğretilse ve siz onu içselleştirirseniz tepki verebilirsiniz. Bu eğitim için ana okulundan başlamak ve devamlı tatbikat yapmak gerekiyor. Kamu spotu hazırlayarak bu iş olmaz. Ülkede şekilsel olarak yapılan adet yerine bulsun işleriyle de bu iş olmaz. Deprem tatbikatında çök-kapan-tutun yanlış yapıldı. Ben yazdım ben uyardım diyerek işin kolayına kaçıyoruz. İnsanlar artık Japonya’da olduğu gibi el şaklatıldığında ne nasıl davranacağını bilecek konuma getirilmelidir.
İnsanlar zannediyor ki bina çökünce ben oradaki hayat üçgeninde kurtulacağım. Bunlar mucize sadece böyle bire şey yok! Çök-kapan-tutun tatbikatını, bina içerisinde bir şeyler uçabilir, yaralanabilirsiniz diye başınızı, vücudunuzu korumanızı istediğimiz için yaptırıyoruz ama bu bina çökünce geçerli değil. Burada bile bir kavram kargaşası var. Tüm bunlar bizim hangi noktada olduğumuzu üzücü olarak gösteriyor.
2010 yılında Şili’de 8,8 büyüklüğünde deprem oldu ve 575 kişi öldü. Aynı yıl Haiti’de deprem oldu, 100 bin kişi öldü. Şili’deki meslektaşlarımız 30 yıldır hazırlandıklarını gittiğimiz konferanslarda bize anlatırlardı. Bizim 1999 yılında depremimiz oldu üzerinden geçmiş 24 yıl ancak karşılaştığımız manzara aynı ve bu durum üzücü.