İstanbul’daki Rusya-Ukrayna zirvesinden bir sonuç beklenmeli mi? Al Ain Türkçe Özel

Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, İstanbul’da yapılan Rusya-Ukrayna görüşmelerine ilişkin Al Ain Türkçe’ye yaptığı değerlendirmelerde, görüşme öncesi çatışmalara değinerek “Sonuç çıkmasını beklemek gerçekçi değil” dedi.
Ukrayna ve Rusya heyetleri, ateşkes müzakereleri için bugün İstanbul'da masaya oturdu. Görüşme Çırağan Sarayı’nda yapıldı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın da katılacağının öngörüldüğü toplantıdan çıkabilecek sonuçlar merak ediliyor.
İstanbul’daki bu kritik zirveye ilişkin değerlendirmeleri, Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç’tan aldık. Al Ain Türkçe’ye konuşan Oruç, zirve öncesi yaşanan gelişmelere hatırlatma yaparak beklentilerini paylaştı. İki ülke arasındaki savaşın bitimine yönelik ilk umudun ABD Başkanı Donald Trump’ın seçilmesiyle yeşerdiğini belirten Oruç, “Her ne kadar sahadaki koşullar savaşın, Trump’ın dediği gibi bir gecede bitirilmeyeceğini gösterse de Ukrayna’nın arkasındaki en büyük destekçi ABD’nin savaşın bitirilmesi yönünde tavır değiştirmesi çok önemli bir gelişme olarak kabul edilmişti. Ancak beklenildiği gibi Trump’ın koltuğa oturmasının üzerinden 5 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen bu konuda somut bir ilerleme olmadı” dedi.
Haydar Oruç
“Hatta somut değişikliğin ABD ile Ukrayna arasında imzalanan nadir elementler anlaşması olduğu söylenebilir” diyen Oruç, “Gerçi bu anlaşmayla ABD savaşın sonlandırılması konusunda Ukrayna’yı destekleyeceği sözünü vermiş olsa da, Trump’ın bir türlü Putin’i ikna edememesi nedeniyle bu sözün de bir kıymeti kalmamıştı. Bunun üzerine sinirlenen Trump’ın taraflara yaptığı, “ya anlaşın ya da biz yokuz” şeklindeki sözlerin üzerine de AB’nin de Rusya’ya yeni yaptırımlar açıklamasının ardından Putin’den ilk adım gelmiş ve tam da Trump Ortadoğu turundayken 11 Mayıs’ta İstanbul’da görüşmelerin başlaması için çağrıda bulunmuştu” ifadelerini kullandı.
“SOMUT BEKLENTİ OLUŞTU”
“Zelenskiy’in bu çağrıyı fırsata çevirip İstanbul’da; Trump, Putin ve Erdoğan’ında katılacağı dörtlü bir zirve yapılması hevesi Putin manevrasıyla boşa düştü. Putin’in gelmeyeceğinin açıklanmasıyla Trump ta yönünü Washington’a çevirdi ve geriye sadece iki tarafın heyetleri kaldı. Buna rağmen faydalı bir müzakere süreci yaşandı ve 1000 kişilik esir takası anlaşması üzerinde mutabık kalındı. Daha da önemlisi ateşkes üzerinde görüşmelerin devam etmesine ve liderlerin ise ortaya belirli metin çıkmasından sonra sürece müdahil olup, metne son şeklini vermesine karar verildiği açıklandı” hatırlatmasını yapan Oruç, bu gelişmelerin bugünkü zirveye ilişkin bir beklenti yarattığını söyledi.
Oruç, iki ülke arasında zirveden hemen önce gerçekleşen çatışmalara değinerek “Ancak Ukrayna’nın görüşmelerden hemen bir gün önce yani dün Rusya’nın farklı bölgelerindeki 4-5 hava üssüne 117 FPV dron ile saldırı düzenleyip, en 40 adet uzun menzilli ve stratejik bombardıman uçağını imha ettiğini açıklamasıyla İstanbul’daki zirveye büyük bir gölge düştü” diye konuştu.
Oruç, “Zira daha 2 gün önce Dışişleri Bakanı Fidan önce Rusya’da Putin ile, ardından da Kiev’de Zelenskiy ile görüşmüş ve liderlerin 2 Haziran zirvesine yönelik niyet ve beklentilerini birinci elden öğrenip, yol haritasını ona şekillendirmeye çalışmıştı. Hatta Fidan’ın tren yolcuğuna eşlik eden gazetecilere yönelik yaptığı açıklamalarda çok iyimser olduğu, bu görüşmeden kesin sonuç çıkmasa bile önemli bir aşama kat edilmesini umduğunu söylemişti.
Saldırıdan sonra Zelenskiy’in, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “bu saldırının uzun süreden beri hazırlandığını ve amacının da Rusya’nın masaya gelmesini sağlamak” olduğunu söylemesine rağmen saldırının zamanlaması herkes için manidar olmuştur” dedi.
Oruç şunları kaydetti:
“Hiç kimse toprakları işgal altında olan Ukrayna’ya niye böyle bir saldırı gerçekleştirdi diye hesap soramaz ama bir ateşkes sürecine girilmiş iken, bu süreci tamamen tersine çevirebilecek böyle kapsamlı ve ağır zayiat verdirilen bir saldırının zamanlaması eleştirebilir.
Çünkü daha iki hafta önce Zelenskiy, anlaşmak istemeyen tarafın Rusya ve Putin olduğunu ve kendisinin ateşkes için her şeyi yaptığını söylemişken, bugün böyle bir saldırıya imza atılması bir inanırlık ve güvenirlik sorunu ortaya çıkarmıştır.
Kaldı ki ABD’nin barışa yönelik açıklamalarına rağmen başını İngiltere’nin çektiği Avrupa bloğunun savaşın devamını istemekteki ısrarı pek de iyi niyetli görünmemektedir. Buradan anlaşılan İngiltere ve AB’nin bu savaştan Rusya’nın galip çıkmasını istemediği ve bu yüzden de mevcut koşullarda Ukrayna’yı toprak kaybına zorlayacak bir ateşkes veya barış anlaşmasının, ileride kendileri için de sorun çıkaracağı şeklindeki öngörüleridir. Yani Avrupa asla Putin’in kazanmasını istememekte ve bunun için de gerekirse Ukrayna’nın tamamen parçalanmasına gidecek ama Rusya’nın da büyük zarar göreceği daha çatışmalı bir ortamı uzatmaya çalıştığı gözükmektedir.
“TÜRKİYE’NİN ATEŞKES İÇİN ÇABALARI DEVAM EDECEK”
Gelinen noktada taraflar her şeye rağmen ateşkes müzakereleri için İstanbul’da bir araya gelmiştir. Türkiye’nin muhtemel bir ateşkes için çabaları devam edecektir. Ancak dünkü saldırıdan sonra, Putin’in barışa mı yoksa savaşa mı daha yakın olacağı, hem görüşmelerin akıbetini hem de bundan sonraki sürecin nasıl ilerleyeceğini belirleyecektir.
Burada söylenmeden geçilmemesi gereken bir diğer nokta ise, birilerinin Türkiye’nin arabuluculuk rolünü sabote etmeye çalışmış olabileceğidir. Zira ne zaman bu konuda bir inisiyatif alınsa mutlaka beklenmedik gelişmeler olmakta ve müzakereler zora girmektedir. Dolayısıyla, doğrudan veya dolaylı olarak bu saldırının ardında hem Rusya’nın hem de bir şekilde Türkiye’nin zarar görmesini isteyen odakların olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü bu savaş belki Avrupa’dan daha çok Türkiye’ye zarar vermekte ve haliyle de savaşın bitmesini dün olduğu gibi bugün de sadece Türkiye istemektedir. Bu zaviyeden bakınca bu saldırının Türkiye’nin arabuluculuk rolüne yapılmış bir saldırı olduğu da söylenebilir.
Sonuç olarak, Putin’in Ukrayna’nın gerçekleştirmiş olduğu “Örümcek Ağı Operasyonu” sonrası yaşanan zafiyetler nedeniyle bazı kelleri alacağı kesin gibi gözükürken, bunun intikamı almak isteyeceği de unutulmamalıdır. Zaten dün geceden itibaren Odesa’ya yapılan kamikaze dron saldırıları da bunu göstermektedir. Ancak Rusya’ya en az 2 milyar dolarlık bir hasar verilmiş olmasının karşılığının sadece kamikaze dronları olmayacağı da bilinmelidir.
Dolayısıyla bugünden sonra yaşanabilecek gelişmeler, gerek Trump’ın gerekse de Erdoğan’ın kişisel gayretlerine rağmen, savaşın bitirilmesi hususunda ilerleme kaydedilip kaydedilemeyeceğini gösterecektir. Keza Putin’in de müzakere masasına gelip, anlaşma sinyalleri verdikten sonra Ukrayna’ya çok büyük bir saldırı gerçekleştirmeyeceğini kimse garanti edemez. Bundan dolayı tüm tarafların soğukkanlı davranması, telafi mümkün olmayacak sözlerden ve eylemlerden uzak durması en makul seçenek olacaktır. Aksine bu savaşın genişleyip Avrupa’ya yayıldığını görmek içten bile değildir. Tabi Avrupa gerçekten böyle bir savaşı arzu ediyorsa, söyleyecek sözümüz kalmayacaktır”