İran'ın Ortadoğu politikası ve işgal!
Arap coğrafyasında Filistin'in kurtuluşu için verilen mücadelede İran’ı “direniş ekseninin” merkezine koyarak onun etkili bir rol oynadığına inananlar var.
Ancak bu yanılgıya kapılanların, Tahran'ın Ortadoğu'da sergilediği tavrın, direniş mi yoksa işgal mi olduğunu ayırt edemedikleri aşikar.
Gerçek şu ki; Kudüs bahanesiyle İran, “direniş” yalanıyla bölgedeki ülkeleri istila ediyor, şehirlerini yağmalıyor ve halkını katlediyor. Ancak İran’ı kurtarıcı gören bahtsızlar, maalesef bu hakikati göremiyor ya da görmezden geliyor. Bu da onları, İran’ın eylemlerine destek vermeye, İran’ı “Emperyalizm ve Siyonizm Komplosuna” karşı verilen meşru savaşın bir parçası olarak görmeye ve "Büyük direniş" projesi çerçevesinde onu savunmaya devam etmeye sevk ediyor.
İran, "Direniş" borazanlığını, medya kuruluşları ve siyasi platformlar aracılığıyla yapıyor. Bununla da yetinmiyor, gerçekleri saptırmak ve kendini haklı göstermek için “Direniş milislerini” kullanıyor. Öyle ki Tahran, devrim muhafızları ve paralı askerlerinin Ortadoğu’da döktüğü Arap kanına müsamaha gösteriyor.
Hamas Direniş Hareketi Siyasi Büro Başkanının, İsrail'e karşı verdiği "direniş" mücadelesi ve desteğinden dolayı İran’a teşekkür etmesi, Hamas’ın, İran'ın Arap bölgesinde yaptıklarını tasvip etmesi, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen'de dökülen Arap kanını görmezden gelip buna rıza göstermesi anlamına geliyor hiç şüphesiz.
İran'ın, bölgedeki Arap halkına karşı işlediği cinayetlere Hamas'ın sessiz kalması alışageldiğimiz bir durum aslında, ancak İsmail Haniye gibi bir yetkilinin, Hamas’ın İsrail işgaline karşı elde ettiği “zafer” konuşmasında çıkıp alenen İran’a teşekkür etmesi, Hamas’ın Arap ülkelerine karşı düşmanca tavrının açık bir göstergesi. Zira, Arap ülkeleri, İran’ı, bölgedeki bütün dış güçlerden daha tehlikeli, daha zararlı, hatta daha büyük bir tehdit olarak görüyor.
Bu, Hizbullah milislerinin Suriye, Irak ve Lübnan'da, Husi milislerinin de Yemen'de yaptıkları hile ve sahtekarlığa ne kadar çok benziyor değil mi? Tüm dünyayı İsrail işgaline karşı kendisine destek vermeye çağıran bir direniş hareketi (Hamas), diğer tarafta İran işgalini reddeden kardeş toplumların mücadelesini haksız görüyor. Yani kendisine helal gördüğünü başkalarına haram sayıyor.
İşgalci İsrail güçlerine karşı kazanılan "zafer" Gazze Şeridi’ne pahalıya mal oldu ve sorunların çözümüne yönelik adımlar halen atılmış değil, ancak Arap toplumları, savaşın başından beri Gazze’nin yanında durup destek verdi. Hem de ilk füzeyi kimin atıp savaşı başlattığına, Hamas’ın attığı roketlerin İran yapımı olduğuna aldırış etmeden destek verdi. Arap toplumları için önemli olan, Filistin halkının işgale karşı haklı olarak direnmesi, egemenlik ve özgürlüğü için mücadele veriyor olmasıydı.
Gazze’ye destek veren toplumlar arasında İran’ın istila ve zulüm cenderesinde inim inim inleyenler de bulunuyor. Ancak bu, Hamas’ın hiç umurunda değil. Nitekim Hamas, hiç vakit kaybetmeden ve bu toplumlara rağmen, Tahran'a teşekkür edip Hamaney rejimine olan bağlılığını bir kez daha dile getirmiş ve İran’ın bütün eylemlerini tasvip etmiştir.
Madem Hamas'ın bu “zaferi”, işgalcilere karşı direnen Filistinlilerin ve Filistinli olmayanların haklı davasına inananlara, işgalin mahiyetine bakmaksızın çifte standartları reddedenlere karşı ihaneti barındırıyor, öyle ise Hamas, İsrail'le yaptığı bu son savaşında olduğu gibi, devletler ve halkları tarafından elde ettiği destek ve sempatiyi bir daha kazanamayacak ve kısa bir zamanda fırsatçı kimliğine ya da eski formatına yeniden geri dönecektir.
Hamas, bundan sonra İsrail ile yaşayacağı siyasi ve askeri mücadelesinde, Arap halkından aynı ilgiyi görmeyebilir, tıpkı son savaşında Arap ülke ve halklarına karşı kendisinin sergilediği umursamazlık gibi. Belki de bundan sonra İsrail'e karşı, Suriye, Irak, Lübnan ya da Yemen’den "direniş" adına tek bir taş bile atılmayacak.. Belki de olaylar uzak bir kıtada yaşanıyormuş gibi addedilecek.. Ya da Hamas'ın düşmanı, Tahran’ın sloganlar atıp gece gündüz tehdit ettiği "Küresel Siyonizm"e karşı son savaşta olduğu gibi güçlü bir duruş sergilemeyecek Arap halkları. Kim bilir.
Bütün bu odaklar, Hamas'ın son savaşta yaptığı fırsatçılık gerçeğini biliyorlar. İran'ın aynı anda direniş ve işgal ikileminde hareket ettiği gerçeğini de biliyorlar. Çünkü bunların birçok ortak noktası var; hepsinin rehber ve hamisi bir.. Hepsi bölgede İran’ın yayılmacı politikasına destek vererek, Arap halklarına karşı komplolar kurma görevini yerine getirmektedirler.
Aslında bölgede gerçek bir "direniş ekseni" mevcut olsaydı, Hamas tek bir savaşa bile girmezdi, ama gerçek şu ki, direnişte bulunan her bir tarafın İsrail ile ilişkilerinde ayrı bir ajandası var ve hepsi İran’ı memnun etmenin peşinde.. Bunun yanı sıra hepsinin, bölgedeki devletlerin halklarını katletme ve zenginliklerinden beslenme gibi özel menfaatleri var.
Bu son savaşta batı ve doğu ülkeleri birleşip Filistinlileri savundular ve Filistinlilerin bağımsız bir devlete sahip olmaları gerektiğine vurgu yaptılar. Tabi bu olumlu netice, direnişçi derin odakların hiçbir zaman istemeyeceği bir durum. Ama bütün bunlara rağmen tarih, İran işgali altındaki topraklarda zulüm gören insanları görmezden gelen Hamas'ın bu zaferini anmayacaktır.
Hamas Direniş Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin yaptığı açıklamalar, aslında İran'ın bölgede direniş adı altında sürdürdüğü nifak dolu söylem ve sahte eylemlerini gören halkların bilmediği bir şey değil. Artık Arap toplumları, sahte direnişlerin vatan ve devletleri oluşturmadığını, aksine nesilleri yok ettiğini, özgürlük ve bağımsızlık gibi yüce hayalleri yıktığını idrak etmiş bulunuyorlar.