İklim tehdidi Kahire dahil 6 Afrika şehrini etkiliyor: 138 milyar dolarlık kayıp

Afrika, dünyanın en hızlı büyüyen kent merkezlerinin çoğuna ev sahipliği yapıyor. Kıtanın hızla genişleyen şehirleri hava kirliliği kriziyle karşı karşıya
Dünyanın en genç nüfusuna ev sahipliği yapan kıtanın, yüzyılın ortasında nüfusunun iki katına çıkması ve 2100 yılında 3,9 milyar kişiye ulaşması bekleniyor.
Yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre, 2060 yılına kadar Afrika nüfusunun yüzde 65'inden fazlası kentsel alanlarda yaşayacak ve kıta muhtemelen yüzyılın sonuna kadar dünyanın en büyük on megakentinden beşine ev sahipliği yapacak.
Nijerya'nın başkenti Lagos'tan Fildişi Sahili'ndeki Abidjan'a kadar uzanan 600 millik kıyı şeridinin 2100 yılına kadar yaklaşık yarım milyar insana ev sahipliği yapması bekleniyor.
Afrika'nın hızlı kentleşmesi, hızla büyüyen ekonomilerinden kaynaklanıyor ancak bunun gizli bir maliyeti de var: Hava kirliliği.
Afrika Kalkınma Bankası Baş Ekonomisti Kevin Oramah şöyle diyor: "Kıta çapında hızlı kentleşmeden kaynaklanan sorunlar çok büyük. Bunlar arasında hava kirliliği ve sera gazı emisyonlarındaki devasa artışlar da var. Bunlar ele alınmadığı takdirde insan sağlığına ve ekonomik açıdan ciddi sonuçlara yol açacaktır”
Çalışma 6 büyük ve hızla genişleyen Afrika şehrine odaklanıyor: Akra, Kahire, Johannesburg, Lagos, Nairobi ve Yaounde.
İLK HAVA KİRLİLİĞİ ZİRVESİ
Temiz Hava Fonu raporu, hava kirliliğinin 2022 yılında altı şehirde 56 bin 400'den fazla erken ölüme yol açtığını ve bunun maliyetinin en az 2 milyar dolar olduğunu ortaya çıkardı. Zehirli hava, 2019'da Afrika'da tahminen 1,1 milyon insanın hayatına mal oldu. Bu sayı tütün, alkol, araba kazaları ve güvensiz su mağdurlarının toplam sayısını aşıyor.
2024 yılında ilk DSÖ hava kirliliği zirvesine ev sahipliği yapacak olan Akra'da, işe devamsızlık ve erken ölümler de dahil olmak üzere hava kirliliğinin ekonomik etkisinin 2019 ile 2040 arasında dört katına çıkması bekleniyor.
TRAFİK İLK NEDEN
Karayolu trafiği, incelenen altı şehirde PM2.5 hava kirliliği konsantrasyonlarına en büyük katkıyı sağlayan faktör olarak belirlendi. Lagos ve Akra'daki PM2.5 konsantrasyonlarının sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 40'ını oluşturdu. Diğer nedenler arasında endüstriyel faaliyetler, enerji santralleri, biyokütle yakıtları ve kötü atık yönetimi yer alıyor.
Şehirler büyüdükçe ve nüfusları arttıkça, bu kaynaklardan doğan emisyonların önemli ölçüde artması bekleniyor.
Daha fazla insanın daha fazla arabaya, enerjiye ve yakıta ihtiyacı olacak, daha fazla atık üretecek ve bu da hava kirliliğinde keskin bir artışa yol açacak.
KAYIPLAR 2040 YILINA KADAR 8 KATTAN FAZLA ARTACAK
Rapor, mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde Afrika'nın büyük şehirlerindeki hava kirliliğinden kaynaklanan mali kayıpların 2040 yılına kadar sekiz kattan fazla artabileceğini ortaya koydu.
2040 yılına kadar 1 milyondan fazla insanın vaktinden önce ölmesi durumunda da bu bedel ödenecek. Bunun 109 bini hava kirliliği kontrol politikalarının uygulanmasıyla kurtarılabilecek.
Oramah, "Mevcut gidişatta, 'işlerin her zamanki gibi' yaklaşımı, hava kirliliğinin toplu olarak Akra, Kahire, Johannesburg, Lagos, Nairobi ve Yaounde'ye önümüzdeki yirmi yılda erken ölümler ve işçi devamsızlığı nedeniyle tahmini 138 milyar dolara mal olacağı anlamına geliyor" dedi.
Rapora göre, hava kirliliğini azaltma politikalarının uygulanması, 2023 ile 2040 yılları arasında altı şehirde toplam 109 bin erken ölümü önleyebilir.
YIKICI SONUÇLAR
Olumsuz tahminlere rağmen hava kirliliğinin yıkıcı sonuçlarından kaçınmaya yönelik bir yol haritası sunan rapor, yeşil büyümeyi teşvik eden politikaların uygulanmasıyla önemli ekonomik faydalar elde edilebileceğini vurguluyor.
Rapor, Afrika hükümetlerini enerji, ulaştırma, sanayi, enerji üretimi, tarım ve atık yönetimi dahil olmak üzere ulusal düzeyde yüksek emisyona sahip sektörleri gözden geçirmeye çağırıyor.
Hükümetler, bu sektörlerdeki hava kirliliğini azaltmanın yollarını belirleyerek aynı anda iklim değişikliğini ele alabilir ve yeşil ekonomik büyüme için fırsatlar yaratabilir.
Rapor, hava kalitesi hedeflerinin ulusal ve bölgesel yasalara dahil edilmesinin gerekliliğini vurgulayarak, siyasi döngüleri aşan uzun vadeli taahhütlerin sağlanmasını sağlıyor.