"İklim değişikliği” ileride gıda krizlerine yol açabilir mi?
Son zamanlarda yapılan bir araştırma, ısı stresinin et ve süt üretimini azalttığını ve çiftlik hayvanlarını gelecekte gıda krizlerine yol açabilecek çeşitli hastalıklara bulaştırdığını buldu.
"Z The Lancet" dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, ısıl stresin hayvancılık ürünlerine etkisinin bu yüzyılın ilerleyen dönemlerinde artarak tehlikeli zorluklara yol açabileceğini ve uyum önlemlerinin üretim maliyetlerini artırabileceğini ortaya koydu.
Araştırmacılar, iklim değişikliği ile ilişkili ısı stresinin çiftlik hayvanları, kümes hayvanları, süt ürünleri ve sığır eti üretimi üzerindeki etkilerini değerlendirmek için farklı emisyon yollarını modelleyerek potansiyel küresel etkiler için yeni veriler ortaya çıkardı.
Sonuçlar, bu yüzyılın ortasından sonuna kadar ısıl stresle ilişkili üretim düşüşünün potansiyel boyutunu ve en risk altındaki bölgeleri ve üretim sistemlerini gösteriyor.
HAYVANLAR VE ISI STRESİ
Isı stresi, çevresel değişkenler arasında ortam sıcaklığının yükselmesi, nem, güneş ışınları ve rüzgar hızı gibi bir dizi hava durumu değişkeninden kaynaklanır ve hayvanların refahı ve üretkenliği üzerinde olumsuz etkilere neden olur.
Tür ve ırka bağlı olarak, sığırlar 20 derece Celsiusin üzerindeki sıcaklıklarda ısı stresi yaşayabilirler.
Yüksek sıcaklıklarda, hayvanlar her bir ekstra derece için yem tüketimlerini yüzde 3-5 azaltırlar, bu da üretkenliği olumsuz etkiler.
Uluslararası Hayvancılık Araştırma Enstitüsü Onursal Üyesi ve çalışma katılımcılarından biri olan Profesör Philip Thornton "20 derecenin üzerindeki veya 30°C'nin altındaki sıcaklıklar, çok yüksek bağıl nemle birleştiğinde, bazı durumlarda hayvan ölümüne neden olabilir ve en iyi tahminlere göre üretim üzerinde önemli bir etkiye sahiptir."
Thornton'a göre, ısı stresi, hayvanlar arasında solunum krizleri ve ölümleri artırır, üreme kabiliyetini azaltır, hayvan davranışını değiştirir ve bağışıklık sistemi ve endokrin sistemi üzerinde etkisiyle hayvanların çeşitli hastalıklara yatkınlığını artırır.
EN ÇOK RİSK ALTINDA KALAN BÖLGELER
Çalışma, özellikle düşük gelirli ve orta gelirli ülkelerde süt ve et üretim sistemlerinin ekonomik performansını önemli ölçüde etkileyebileceğini tahmin ediyor.
Düşük enlemlerde, orta Etiyopya'nın dağlık bölgeleri ve güneybatı Kenya dışında tropikal Orta ve Güney Amerika'nın, güneydoğu Asya'nın ve batı ve doğu Afrika'nın büyük bir kısmı etkilenecek.
Yüksek enlemlerde, Kanada, Fransa ve Rusya gibi ülkelerde, etkilerin büyük olacağı tahmin ediliyor.
Artan soğutma ve inşaat maliyetleri gibi üretim maliyetlerinin de gerekli adaptasyonun bir sonucu olarak gelecekte tüm hayvancılık sistemlerinde artması muhtemeldir.
Araştırmacılar ayrıca potansiyel ekonomik kayıplarda büyük bölgesel farklılıklar bulmuşlardır. Örneğin, Orta yüzyıl ve yüzyılın sonunda sığır eti ve süt üretiminin yüzde kaçının kaybedilebileceği açısından, büyük oranda etkilenen bölge, sera gazı emisyonları senaryoları gözetilmeksizin Güney Sahra Afrika’sında bulunmaktadır.
Orta Amerika'da ise, sığır eti üretimi sürekli olarak yüksek etkilenecektir, ancak süt sektörünün, yüzyılın başında olduğu kadar risk altında olacağı tahmin edilmektedir.
Çalışma, düşük ve orta gelirli ülkelerde artan hayvansal ürün talebi ve sürekli olarak yükselen sıcaklıkların, bu ülkelerde büyük gıda krizlerine yol açabilecek rahatsız edici bir kombinasyon olduğunu belirtiyor.
Bu durumu aşmak için, bu ülkelerdeki süt ve et üretim sistemlerinin yerel sığırların yeni ısı ortamlarına uyum sağlamasına ve aynı anda verimliliğini artırmasına izin verecek şekilde altyapıya yüksek maliyetli yatırımlara ihtiyaç duyulacak.
GEREKLİ UYUM ÇABALARI
Sonuçlar, çiftlik hayvanlarının sıcak stresin artmasıyla oluşacak etkilerine karşı mücadele için farklı bölgelerde gerekecek uyum çabalarının boyut ve kapsamını ortaya koyuyor.
Özellikle tropikal sığır yetiştirme sistemlerinde, yüzde 20 üzeri sıcaklıklarda büyük kayıplardan kaçınmak için orta yüzyılda sığır sütü ve et üretiminde büyük ölçüde uyum gerekecektir.
Uyum için farklı seçenekler mevcuttur, örneğin bazı durumlarda uygun yetiştirme ve melezleme stratejilerine dayanılabilir.
Soylar arasında sıcak stresle başa çıkma kapasitesinde yüksek verimli genetik tipler arasında bile istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunur.
Yüksek gelirli ülkelerde, hayvan yetiştirme sektörünün son on yılda büyük ölçüde artan üretkenliğine rağmen, en yüksek verimlilik sıcaklık uyumunu etkileyebilir.
Başka bir alternatif de tür değişimidir, örneğin Etiyopya'daki sığır yetiştirme sistemlerinde sığır yerine daha sıcak ve kuru koşullara dayanıklı develere geçiş yapılabilir.
Düşük maliyetli ve etkili bir şekilde sıcak stres etkilerini azaltan birçok hafifletme stratejisi mevcuttur, örneğin hayvanlar için gölgeliği sağlamak için iyi tasarlanmış basit barınaklar, hayvanları her gün birkaç kez serinletme ve ahırlarda elektrikli vantilatörlerin kurulumu da olabilir.
Ağaç gölgelerinin farklı düzenlemeleri, ağaç sistemlerindeki hayvanların sıcak stresini büyük ölçüde azaltmak için son derece etkili olabilir.
Yoğun hayvancılık sistemlerinde, hayvanların mevsimlik olarak sınırlanması veya kısıtlanması durumunda, soğutma, havalandırma ve alternatif yapı tasarımı gibi birçok seçenek vardır.
Çalışma, sıcak stresin artmasıyla birlikte, uyum çabalarının çoğunun maliyetli veya zor uygulanabilir olabileceğini gösteriyor.
Özellikle düşük gelirli ülkelerde bazı bölgelerin çok sıcak ve nemli hale geleceği, hayvanların hayatta kalamayacağını öne sürüyor.
Sonuçlar, birçok bölgede süt üretimi sistemlerinin orta yüzyıla gelindiğinde sıcak stres nedeniyle büyük kısıtlamalarla karşılaşacağını gösteriyor.