İhvan lideri Mahmud Hüseyin Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı: Türkiye'de “İhvan'ın dominosu” yıkılıyor mu?
İhvan’ın lideri Mahmud Hüseyin'in Türk vatandaşlığından çıkarılması, birkaç yıl öncesine kadar bu ülkeyi bir kuluçka merkezi olarak kullanan örgüt liderlerinin kafasını karıştırıyor.
Bu bağlamda, kararın örgütün diğer liderlerine de yayılacağına dair korkular artıyor. İhvan üyeleri, kendilerini suçlamalardan koruyan "dokunulmazlıklarını" kaybetme endişesiyle karşı karşıya...
Son dönemde İhvan’ın Türkiye'deki durumu domino taşlarına benzetiliyor. İlki düşer düşmez diğer parçalar da düşmeye devam ediyor. Düşen ilk taşları, İstanbul Cephesi lideri Mahmud Hüseyin'in Türk vatandaşlığından çıkarılması oldu.
Henüz resmi makamlar tarafından onaylanmadan yayılan bu haber, kamuoyunda geniş bir yankı buldu.
Gözlemciler, kararın birden fazla boyutu özetlediğine ve İhvan’ın Türkiye'deki varlığının son satırını yazabilecek, aynı zamanda yeni bir "alternatif barınak" arayışında yeni bir kaçış kapısını açabilecek önemli bir zamanda geldiğine inanıyor.
VATANDAŞLIĞIN MAFYASI
Türkiye, Mahmud Hüseyin'in vatandaşlığından çıkarıldığı haberini henüz doğrulamamış ya da yalanlamamış olsa da haberin dolaşımı bu ülkede dikkatleri İhvan’ın kitaplarına çeviriyor.
İhvan, anayurtlarına verdikleri zarardan sonra kötü ellerini, kendilerini barındıran ülkeye bile uzattı.
Yabancı yatırımcılara geçici vatandaşlık ya da “gayrimenkul vatandaşlığı” diye adlandırılan Türk kanunundan yararlandı. Türk hukukunda bu tür vatandaşlık için gurbetçinin uyması gereken koşullar öngörülmektedir, aksi takdirde geçici vatandaşlık geri alınabiliyor.
Bu şartlar arasında, fiyatı yarım milyon dolardan az olmayan bir mülk satın alıp en az üç yıl ülkede kalması, gayrimenkulu satmak istediğinde bir Türk vatandaşına satması yer alıyor.
İhvan, yasadaki bir boşluktan yararlanarak haksızlığa uğradıkları iddiasıyla Türk yetkililere duygu sömürüsü yapmaya çalıştı. Son on yıl içinde, yasadışı bir şekilde vatandaşlık ticareti yaparak büyük bir ağ oluşturdular.
Bu, İhvan’ın devasa fonlarıyla koşulları karşılayan bir grup mülk satın aldığı anlamına geliyor.
Zengin İhvan üyelerine vatandaşlık elde etmek için 50 bin dolardan fazla ödeme karşılığında hayali olarak mülk satın alıyorlar. Üç yılın sona ermesinin ardından aynı bedelle başka birine hayali olarak satılıyor, böylece vatandaşlık elde ediliyordu.
Türk yetkililer bu sistematik manipülasyonu fark ederek, Türkiye'de ikamet eden çok sayıda Mısırlı, Suriyeli ve Yemenli İhvan mensubunun da dahil olduğu kapsamlı soruşturmalar yürüttü.
Yapılan incelemelerde, grubun fonlarının kontrolü konusunda "Londra Cephesi" ile rekabet halinde olan İstanbul Cephesi'nin lideri "Mahmud Hüseyin"in adı ortaya çıktı. Her iki taraftaki liderlerin isimleri de belirlendi, toplamda yaklaşık 50 kişiydiler.
Basında çıkan haberlere göre, Mahmud Hüseyin'in geçici vatandaşlık aldığı mülkü başkalarına satması üzerine Türk yetkililer hesaplarını dondurdu ve pasaportunu geri çekti ve bu durumu kendisine üç ay önce bildirdi.
KORKU İÇİNDE
Vatandaşlık kaçakçılığı ağının ortaya çıkarılmasının ardından ilgili Türk makamları, son beş yıl içinde vatandaşlık alanlar üzerinde kapsamlı incelemeler yaptı.
İhvan'ın yasayı manipüle etmek için bir ağ kurduğu ortaya çıktı. “Döner mülk”le yetinmeyip oturma izinlerinde de sahtecilik yaptılar. Birçoğu ülkeye, kendilerine geçici oturma izni veren turist vizesiyle girdi ve ardından bu vizeyi yasa dışı bir şekilde "kalıcı çalışma izni" olarak değiştirdi.
Yetkililerin birçoğunun dosyalarını inceledikten sonra, kısıtlamaların artması veya Mısırlı yetkililere teslim edilme korkusuyla örgütün mensupları arasında endişe yayıldı.
Bazı raporlar, bunların bir kısmının yakalanmamak için Bosna, Almanya, Macaristan gibi Avrupa ülkelerine, Malezya gibi Doğu Asya ülkelerine veya Senegal, Mali, Güney Afrika gibi Afrika ülkelerine kaçtığını belirtiyor.
Ayrıca ünlü bir İhvan’lı bir gazetecinin, kanalı için alternatif bir merkez arayışı adı altında, birkaç gün önce bilinmeyen bir Avrupa ülkesine kaçtığı bildirildi.
HABER VE İHBAR
İslami politika üzerine yazar ve araştırmacı Tariq al-Bashbishi, "Haberin (vatandaşlığın çekilmesi) doğru olduğunu, İhvan’da bölünmeler ve liderlik kavgalarının yaşandığı bir zamana denk geldiğini belirtti.
"örgüt mensupları arasındaki anlaşmazlıkların seviyesinin ahlaki açıdan kötü bir seviyeye ulaştığına" dikkat çekti.
Al-Bashbishi, Al-Ain News'e verdiği röportajda "Mahmud Hüseyin'in vatandaşlıktan çıkarıldığı haberini ilk veren kişinin Mısırlı muhalif Amr Abdel Hadi olduğu konusunda soru işareti var." değerlendirmesinde bulundu.
Al-Bashbishi, "Londra cephesindeki bir kişinin, kendisini ve cephesini İstanbul'dan uzak tutmak için Türk yetkililere ihbarda bulunmuş olmasını" göz ardı etmiyor.
Uzmana göre, "Abdül Hadi'nin, haberi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kahire ziyareti sırasında duyurması, herkese bu kararın Mısır'ın Türkiye Cumhurbaşkanı’ndan talebi üzerine alınmış gibi göstermeyi amaçlıyor. "Mısır devleti, İstanbul'da bulunan İhvan’ın geri dönüşünü hiçbir zaman istemedi. Mısır, daha büyük, daha önemli önceliklere sahip, bu teröristlerden daha etkili olaylara neden olan önemli bir bölgesel devlettir." dedi.
PARALI ASKERLER
Uzmanlara göre, önemli olan, Mahmud Hüseyin'in veya başkasının vatandaşlığının geri alınması değil, haberin sonuçlarıdır; çünkü bu, İhvan’ın hiçbir güvenlik garantisinin olmadığını ve ahlaki olarak şüpheli bir grup olduğunu kanıtlamış oldu.
Ayrıca uzmana göre "Onlar, dinlerini, ülkelerini ve müttefiklerini satmaya, şeriatı, dini, hukuku, değerleri ve ilkeleri ihlal ederek haram para peşinde koşmaya tamamen hazırlar. Onlar, bu çağın paralı askerleridir ve din ticareti yapıyorlar. Masum insanların duygularıyla oynuyorlar” ifadelerini kullanıyor.
İhvan’ın Türkiye'deki geleceğiyle ilgili olarak Al-Bashbishi, "Onlara bu ülkede veya başka bir ülkede yer yok. Liderlerinin aptallığı ve para hırsı, tarihi anlama yeteneklerini zayıflatıyor" dedi.
Bu konuda "Dünyanın özellikle Arap bölgesi ve Orta Doğu'da köklü değişimlerin eşiğinde olduğunun farkında olmadıklarını ve gelecekte net bir rollerinin olmayacağını" belirtti.
Ayrıca, "Türkiye'nin onları geride bıraktığını, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin daha fazla iş birliğine, ticari ve kültürel alışverişin pekiştirilmesine doğru ilerlediğini anlamadıklarını" belirtti.
"Türkiye'deki başarısızlıkları her yerde peşlerini bırakmayacak, çünkü ellerindeki tüm imkanlara sahiplerdi ve hedeflerinden hiçbirine ulaşamadılar ne yakın ne de uzak bir zamanda bu hedeflere ulaşamayacaklar." diye değerlendirdi.