Hürriyet yazarı Hande Fırat: İstanbul Sözleşmesi’nin fesih edilmesi yanlış bir adım
Belli ki kadının yerini bizlerin gördüklerinden bambaşka bir noktada görenler var
Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat, "17 yılda birçok alanda olumlu adımlar atıldı. Olumluya olumlu demek kadar yanlışa ya da olumsuza da yanlış ve olumsuz demek Türkiye’nin geleceği için çok önemli. İstanbul Sözleşmesi’nin fesih edilmesi bence yanlış bir adım olmuştur." düşüncesini dile getirdi.
Fırat yazısında, "Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez AK Parti Kongresi’nde konuştu ve 'Kadın haklarını vicdan yerine kağıtlarda arayanlar var' dedi. Yeni dönemde eğitim, aile ve kültür politikalarının lokomotifi olacağını belirterek; 'Evlilik yaşları zaten 30’lara dayanan gençlerimiz arasında hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Bir veya en fazla iki çocuklu aile yapısı giderek yaygınlaşıyor. Ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde, şayet yakında ikamet eden bir aile büyüğü yoksa, çocuklar evdeki veya kreşteki bakıcılar tarafından yetiştiriliyor.
Sadece ve sadece aile içinde kazanılabilecek değerlerin, ücreti mukabili alınan hizmetler yoluyla ikame edilemeyeceği açıktır' dedi. Cumhurbaşkanı’nın 'Haklarınız için mücadele edin' sözünden hareketle; aslında mesele kadın hakları konusunda elde edilmiş bir kazanım. Keşke bu kazanımdan vazgeçilirken kadınlara sorulsaydı. Ana meselelerden biri vicdan. Vicdan kadar eğitim, kültür, sağlıklı bir ruh hali, nezaket ve merhamet gibi erdemler de önemli. Tüm toplumdaki bireyleri bu alanlarda belli bir çıtaya yükseltmek imkansız olduğu için kağıtlara yazılan kurallar hayâti oluyor. Sözleşmenin fesih edilmesinin ardından bazı kesimlerin kullandıkları dili de gördük. Onlar düzenlemelerin adına değil ruhuna karşılar." değerlendirmesini yaptı.
Fırat şu ifadeleri kullandı:
Her insanı sadece insan olduğu için birbirine eşit, sevgi ve saygıya layık görmesi gerekenlerin yaptığı şaşırtıcı açıklamalar da kurallara gerçekten ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu konuda her geri adım büyük sorunu daha da çözümsüz hale getiriyor. Belli ki kadının yerini bizlerin gördüklerinden bambaşka bir noktada görenler var. Oysa “Haydi Kızlar Okula” kampanyasını hatırlayın.
Nereden nereye geldik. Kız çocuklarımız okumalı, meslek sahibi olmalılar, çalışmalı ve kariyer yapmalılar. Kendi ayakları üzerinde duran kadınlar daha güçlü ve sağlıklı çocuklar yetiştirir. Nitelikli zaman geçirirler, kimseye muhtaç olmadan, dayak yemeden, hakkını hukukunu koruyarak, kimsenin attığı dayağa katlanmak zorunda olmadan büyütürler çocuklarını. Dayak yiyerek, şiddet meraklısı ya da kadını ikinci sınıf gören birine katlanarak beş hasarlı çocuk büyütmektense, sapasağlam bir çocuk büyütmek daha iyi değil midir?"