Hükümetin ilk 100 gününde ekonomi politikaları nasıl sonuç verdi? Al-Ain Türkçe Özel
Türkiye ekonomisinde hükümetin ilk 100 günü ve Merkez Bankası'nın faiz kararları, güven ve istikrar sağlama potansiyeline sahip olduğu değerlendiriliyor. Ekonomist Muhammed Bayram, CDS seviyelerindeki düşüşün olumlu etkileri olabileceğini belirtti.
Hükümetin ilk 100 günü ve Merkez Bankası'nın faiz kararları sonrasında Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler, hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük bir merakla takip ediliyor. Ekonomist Muhammed Bayram, CDS seviyelerinde yaşanan düşüşün döviz kurları üzerinde olumlu bir etki yaratacağını belirtti.
Hükümetin İlk 100 Gününde Atılan Adımlar
Hükümetin ilk 100 günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özellikle 'güven ve istikrar' vurgusuyla dikkat çekti. Yeni kabine ile birlikte atılan adımlar, Merkez Bankası'nın faiz artırımı ve CDS seviyelerinde görülen düşüş, ekonomi politikaları açısından vatandaşa güven ve istikrar sağlayabilir mi? Ekonomist Muhammed Bayram'a göre, bu soruya verilecek cevap "evet".
Ekonomide Yönlendirmenin Önemi
Al Ain Türkçe'den Merve Öney'e konuşan Bayram, ekonomide yönlendirmenin önemini vurgulayarak, "Ekonominin en az yüzde 90'ı yönlendirmedir. Geri kalan yüzde 10 icraattır. Yurt dışı yabancı yatırımcılara ve yurt içi STK'larla gerçekleştirilen toplantılar, esas sorunların ne olduğuna dair ciddi çalışmaların kaydedildiğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.
Körfez Ülkeleri ve Yatırımlar
Bayram, ortaya çıkan güvenin, özellikle Körfez ülkeleri açısından ciddi anlaşmalar ve yatırımlara yol açtığını belirtti.
Ekonomist Muhammed Bayram sorularımızı şöyle yanıtladı:
-Hükümetin ilk 100 günü ekonomi politikaları açısından nasıl değerlendirilebilir? Bu dönemde atılan adımların ekonomiye olan olumlu etkileri neler olmuştur?
28 Mayıs seçimleriyle birlikte vatandaşlarımız güven ve istikrarı seçti. Yine AK Parti hükümetine devam dedi. Burada belli başlı sorunların olduğunu hükümet yetkilileri de vatandaşlarımız da başlıyor ancak bunların çözülmesi için de güven yine ak parti hükümetine teslim edildi.
Burada sayın Cumhurbaşkanı güven ve istikrar kavramlarına çok dikkat ediyor. Güven olan yerde istikrar olur diyor. Aynı şekilde yurt dışı yabancı ve yerli yatırımcının gözü Türkiye’deydi. Hızlı bir şekilde kabine değişikliği yapıldı.
Sayın Mehmet Şimşek in gelmesi çok önemliydi 86 milyon vatandaşın en az 86’sının onay verdiği bir isim. Onun gelmesiyle beraber Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığına Cevdet Yılmaz’ın atanması da önceki dönemlerde kalkınma bakanlığı yapan bir isim olarak birleşince iki isim çok büyük bir güven tesis edildi. Aynı şekilde Merkez Bankası başkanlığına atanan Sayın Hafize Gaye Erkan da kendi alanında başarılı bir bürokrat. Yine sonraki dönem para politikasına üç önemli isim eklendi. Osman Akçay, Fatih Karahan ve Hatice Karahan. Özellikle Osman Akçay dezenflasyonu savunan Boğaziçi kökenli bir akademisyen. Kendisi dezenflasyon sürecini nasıl yönetileceğine ilişkin muhalif isimlerden biriydi açıkçası.
Ekonominin en az yüzde 90’ı yönlendirmedir. Geri kalan yüzde 10 icraattır. Hem Cevdet Yılmaz hem Mehmet Şimşek hem de Hafize Gaye Erkan yurt dışı yabancı yatırımcılara yönelik toplantılarda bulundu. Yurt içinde STK’larla önemli toplantılar yapılarak sorunun ne olduğu belirlenmeye çalışıldı.
Ülkemiz pandemiden beri ekonomiyi iyi yönetti. Üretimden yana istihdamdan yana tarafını belli etti. Pandemi süreci malum son 60 yılın en büyük enflasyona sebep verdi.
Enflasyonist ortam tüm ülkelerde faiz arttırımına götürdü. Ancak pandemi şartlarında oluşan arz enflasyonuydu bu talep değildi. Talep enflasyonu olan bir ekonomide faizleri arttırırsanız ancak enflasyonla mücadele edilebilir.
- Merkez Bankası'nın faiz artırımı ve yıl sonu tahminlerinin revizyonu, CDS seviyelerinde gözlenen düşüşle birlikte ekonomiye olan güveni artırmada nasıl bir rol oynayabilir?
Almanya faizleri yükseltmesine rağmen iki dönem eksi büyüme izledi, Almanya yüzde 9’luk enflasyonu yüzde 6’ya indirebildi. Faizlerin artmasıyla haliyle işsizlik ortaya çıktı. Türkiye’nin de böyle bir serüveni var önünde.
O dönemde pandemi şartlarında tencerenin kaynamasına ya da oy kullandığı için faizler artırılmadı. Şuanda dezenflasyon sürecine girilecek. Ortodoks politikalara kısmi bir dönüş var. Ancak yatırımın, istihdamın, ihracatın durmayacağı bir ekonomi geliştiriliyor. Faizler artmış olsa da esnafa, çiftçiye, ihracatçıya selektif kredi politikası güdülüyor. Onlara daha düşük faizden kredi sağlanıyor.
‘’ÖZELLİKLE KÖRFEZ ÜLKELERİNDE ÇOK CİDDİ ANLAŞMALAR SERMAYE AKIŞI SAĞLANACAK’’
O yüzden ekonomi ilk 100 günü burada hükümetin sunmuş olduğu ekonomiye güven olarak karşımıza çıkmıştır.
Özellikle Körfez ülkelerinde çok ciddi anlaşmalara sermaye akışına neden olacaktır. Ortodoks politikalara dönüşle de yabancı yatırımcılar CDS puanı hızla düşmesiyle gözler Türkiye’ye dönecektir. CDS düşümüyle birlikte de özellikle yurt dışı yatırımcının Türkiye’ye döviz sokması bağlamında olumlu katkısı olacaktır.
- Reel efektif döviz kurundaki artış, dedolarizasyon ve enflasyonla mücadele konusunda hangi olumlu etkileri beraberinde getirebilir?
Reel efektif döviz artış enflasyondan arındırılan TL’nin değer kazandığını ifade ediyor. Tabii ne kadar değer kazanacağını dolarizasyonun engellenmesi ve enflasyonla mücadele kapsamında olumlu etki olacağını düşünüyorum.
Özellikle dedolarizasyon kapsamında Türk parasıyla ticaret yapılan ülke sayısı artması ve ticaret hacminin genişlemesiyle birlikte dolarizasyonun engellendiği bir sürece girilecek. Enflasyonla mücadele konusunda hem fahiş fiyatlarla mücadele hem de faizlerin artımıyla beraber ciddi bir yol katedileceğini düşünüyorum.
‘’REEL EFEKTİF KURUNDAKİ ARTIŞIN İHRACAT YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREK’’
Tabii Türk parasının çok değerli hale gelmesi ülkemizdeki ihracatçıların yabancı ülkelerle olan rekabetini engelleyecektir. Zaten maliyetlerde yaşanan fahiş artışla beraber ihracatçımız yurt dışıyla fiyat tutturamaz hale geldi. Aynı şekilde bir de eğer parası daha değerli hale gelirse burada satılan malların daha maliyetli olması anlamına gelecektir. Bunun bir dengesi mutlaka olacaktır. Tabii ihracatçı da kendisi maliyetlerle savaşabilmesi için 27 ila 30 doğal kurunun olması gerektiğine inanıyor.
Bu sebeple de reel efektif kurundaki artışın ihracatçı yönünden de değerlendirilmesi gerekiyor.