Hava kirliliğinin önlenmesinde yapılması gerekenler / Al Ain Türkçe Özel
Hava kirliliği günümüzün en önemli sorunlarından biri. Bu konunun şehirleşme ve insana bakan yönleri öne çıkıyor. İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, konuyu Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Türkiye ve dünyada hızla artan kentleşme süreci, hava kirliliği ile mücadeleyi zorunlu kılıyor. Kent planları ve kentsel dönüşümde hava kalitesinin artık bir parametre olarak kullanılması gerekiyor. Yeni şehirleşme tekniklerinde çevre konusun ilk sıralarda yer alıyor. Kirliliğin önlenmesinin bireysel yönleri de var... Konuyu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros’la konuştuk.
Türkiye'nin büyükşehirlerinde hava kirliliği oluşturan etkenler neler? Kirliliğin önlenmesi ve yaşam kalitesini iyileştirme konusunda ne gibi adımlar atılıyor?
Hava kirliliğinin üç temel kaynağı var: araçlar, ısınma ve sanayi...
Isınmayla kaynaklı 1990’lı yıllarda Türkiye’de ciddi kirlilik vardı, sonrasında doğalgaza geçiş yapıldı ve ısınma kaynaklı hava kirliliği ciddi oranda azaldı. O dönemde kükürtdioksit 3 haneli rakamlardaydı, şu an tek haneli rakamlara indi. Isınma kaynaklı partikül oranı da aynı şeklide ciddi oranda azaldı.
Ulaştırma sektörü kaynaklı, araç kaynaklı kirliliğe gelecek olursak elektrikli araçlara geçişle ilgili ciddi çalışmalar var. Farklı şekilde teşvikler ve farkındalık çalışmaları var. Elektrikli araç sayısının artması bu konudaki kirliliği azaltacaktır. Bunla birlikte İstanbul’da 5 milyon araç var ve trafikte seyreden çoğu aracın içinde tek kişi olduğunu görüyoruz. Paydaş araç kullanımının mutlaka teşvik edilmesi gerekiyor. Toplu taşımanın tercih edilmesi ya da aynı güzergahı kullananların ortak araçla gitmesi araç kaynaklı kirliliği azaltacaktır. Bunu mobil uygulamalarla mutlaka hayata geçirmemiz gerekiyor. Kaynakların verimli kullanılması ve araç kaynaklı çevre kirliliğinin önlenmesi adına bu önemli.
Örneğin bir aracınız var ve yılda 10 bin kilometre yol yapıyorsunuz. Ortalama 50 kilometre ile gitseniz, 200 saatlik bir kullanım ortaya çıkar. Yılda 8760 saat var. Bu araç diğer saatlerde kullanılmıyor. Ciddi anlamda bir israf var demektir bu. Bu konuya ciddi kafa yorulması gerekiyor. Bu konuda yapılan çalışmalar hava kirliliğinin azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Araç kullanım tekniklerinin geliştirilmesi ve bu konuda farkındalık yaratılması da kirliliği azaltma konusunda sonuçlar verebilir.
Toplu taşımanın teşviki de önemli bu konuda. Toplu taşıma araçları da çevre dostu araçlardan seçilmeli.
Hava kirliliğinin üçüncü kaynağı ise sanayi tesisleri. Türkiye 2053 karbonnötr hedefini ortaya koydu. 2053 itibariyle Türkiye karbonnötr hedefine ulaşmak için çalışıyor.
Enerjide temiz kaynakların kullanılması da bu konunun diğer bir ayağı. Türkiye’de şu an itibariyle yenilenebilir enerjinin payı fosil yakıtların önüne geçmiş durumda. Bunun daha da artması için çalışma yapılıyor.
Tabi bütün bu söylediklerimizin özü insan. Aldığımız her ürünün bir karbon ayak izi var. Ürün bize gelinceye kadar ne kadar çevreye zarar veriyor bunu bilerek almamız lazım. Bu konuda bilinçli olunması gerekiyor. Bir yiyecek tamamen tüketilmiyorsa, bir kıyafet ya da ürün miadı kadar kullanılmıyorsa çevreye zarar veriliyor demektir. “İhtiyacın yoksa alma” kampanyalarının da başlatılması lazım. Bütün bunları yaptığımızda atmosferi daha az kirleteceğiz hava kalitemiz daha da artacaktır.
Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve bazı belediyeler hava kalitesini ölçüyor. Mesela İstanbul’da 38 noktada ölçüm yapılıyor. Ölçümler anlık olarak kamuoyuyla paylaşılıyor. Kişiler bulundukları noktadaki hava kalitesini görebiliyor.
Türkiye'de Yeşil alanların korunması ve artırılmasını sağlamak için kentsel dönüşüm projelerinde hangi yöntemler öne çıkıyor?
Az önce hava kalitesi ölçümünden bahsettik. Kentlerin kurulması ve kentsel dönüşümde hava kalitesi artık bir parametre olarak kullanılmalı. Şehir planları ya da kentsel dönüşüm planları yapılırken meteorolojik şartlar mutlaka göz önünde bulundurulmalı hatta ön sıralarda yer almalı.
İnsanlar ev veya iş yeri alırken hava kalitesini düşünerek adım atmalı. Bu konu bir parametre haline gelirse hava kalitesi yüksek bölgeler değer kazanacak ve bir farkındalık oluşacaktır.
Yine kent planları ve kentsel dönüşüm planları yapılırken bölgedeki hava kirliliğinin azaltılması, hava kalitesinin artırılmasına yönelik kriterleri düşünmek gerekiyor. “Plan nasıl yapılırsa hava kalitesi daha iyi olur” cümlesi, plan yapanların mottosu olmalı.
Yeşil alanlar havadaki tozları ve kirliliğe neden olan maddeleri tutma konusunda büyük katkı sağlıyor, bir filtreleme görevi yapıyor. Nasıl evimizin camına koyduğumuz perde bir süre sonra kirleniyorsa, yeşil alanlar ve bitkiler de şehrin kirliliğini o şekilde alıyor.
Yol kenarlarındaki yeşil alanların, site içlerindeki yeşil alanların, kentlerdeki yeşil alanların çoğalması demek, hava kirliliğinin, çevre kirliliğinin azalması demek.
Tüm bunların özünde kaynakların verimli kullanılması ve tasarruf yatıyor. Şehir planlarında ve kentsel dönüşümde de bu önemli. İhtiyaca göre planlama, kaynakların verimli kullanılması çok önemli. Bu da teknoloji kullanımı ve eğitimle mümkün. Bu konuda teknoloji kullanımı ve eğitimin sürekli gündemde tutulması gerekiyor. Üniversitelerimizin çalışma yapması ve bu konuda farkındalık oluşturulması gerekiyor.