Hande Fırat yazdı: Meclis'teki Can Atalay toplantısı ne anlama geliyor?
Hande Fırat, Meclis’te Can Atalay gündemiyle yapılacak toplantının ‘yeni bir karar verildiği veya eski işlemin geri alındığı anlamına gelmeyeceğini’ belirtti. Fırat, “Çağrı isteminin karşılanması, Genel Kurulun toplantıya çağrılmasından ibaret olacak” ded
Hürriyet yazarı Hande Fırat, Gezi tutuklusu ve vekilliği düşürülen Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının ardından Meclis’te yapılacak toplantının detaylarını yazdı. Fırat, Yakın gelecekte Can Atalay’ın yemin etmesi mümkün görünmüyor” başlıklı yazısında, “Olağanüstü toplantı yapılması TBMM Başkanlığının Can Atalay konusunda yeni bir karar verdiği veya eski işlemi geri aldığı anlamına gelmeyecek” dedi.
Ulaştığı kaynaklardan aktarım yapan Fırat, “Yani çağrı isteminin karşılanması Anayasa ve İçtüzükten kaynaklı bir zorunluluk olarak Genel Kurulun toplantıya çağrılmasından ibaret olacak. Kaynaklarım; “Atalay’ın yemin edebilmesi; mahkemenin kesin hükmü kaldırması ve Atalay hakkında tahliye kararı vermesine bağlıdır” dedi.
Fırat, “Anladığım kadarıyla ve iddiaların aksine Ankara’daki havaya göre, Can Atalay’ın yemin etmesi yerel mahkemenin kararı olmadan mümkün gözükmüyor” ifadelerini kullandı.
Sürecin geçmişine yönelik bilgiler veren Fırat yazısında şunları kaydetti:
“Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı davası hükümlüsü Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ile işlemin iptali ve yürürlüğünün durdurulması başvurusunda; “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.
* Muhalefet Partileri TBMM’yi Can Atalay gündemi ile olağanüstü toplantıya çağırdı.
*İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Atalay’ın avukatlarının yargılamanın yenilenmesi ve infazının durdurulması başvurusuna karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.
ANKARA SÜRECİ NASIL YORUMLADI?
İşte bu gelişmeden sonra gözler TBMM ve Başkan Numan Kurtulmuş’a çevrildi. Olağanüstü toplantıda Anayasa Mahkemesi’nin kararının okutulup okutulmayacağı, böylece Can Atalay’ın vekillik yolunun açılıp açılmayacağı merak ediliyor. Edindiğim bilgiler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararı şöyle yorumlanıyor:
* Anayasa Mahkemesi’nce verilen karar gerekçesine göre; bir milletvekilinin milletvekilliğinin kesin hüküm giyme sebebiyle düşebilmesi için milletvekilliğine engel bir suçtan kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunması ve bu kararın Genel Kurula bildirilmiş olması gerekiyor.
Anayasa’nın 84. maddesinin birinci fıkrası istifa, üçüncü fıkrası milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar ve dördüncü fıkrası Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak katılmama nedeniyle düşme halini düzenliyor. Ankara’da “Can Atalay konusunda Anayasa’nın 85. maddesi kapsamında iptal talebine konu olabilecek Anayasa’nın 84. maddesinin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarında sayılan sebeplerden biri ile milletvekilliğinin düşmesi hâli söz konusu değildir. Yani iptal talebi, Anayasa Mahkemesi’nin inceleme görev ve yetkisinin bulunmadığı bir düşme sebebine ilişkin” deniliyor. Bu nedenle de “Anayasa Mahkemesi’nin yetkisizlik nedeniyle red kararı vermesi gerekirdi, Anayasa’nın 85. maddesi açıkça bu tür bir düşme hali ile ilgili olarak iptal başvurusu yapılmasına imkân vermemektedir” yorumu yapılıyor.
* Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini düzenleyen kanuna göre Anayasa Mahkemesi yalnızca Anayasa ile verilen görevleri yerine getirebilir. Bu nedenle de “Mahkemenin Anayasa ile görev verilmeyen herhangi bir konuda inceleme ve değerlendirme yapması anayasal olarak mümkün değildir. Can Atalay konusu da Anayasa Mahkemesi’nin inceleme yetkisi kapsamında değildir. Anayasa’ya göre dava açılamayacak hallerden birisi söz konusu olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkisinin de bulunmadığı bir alanda başvuru yapıldığı anlaşılmaktadır” deniliyor.
* TBMM’nin görevinin, Yargıtay tarafından kesin hüküm olduğu belirtilerek, gönderilen kararın bilgiye sunulması olduğu şeklinde vurgulanıyor. Kısacası Meclis’in, kararın kesin hükmün şartlarını taşıyıp taşımadığını değerlendirme yetkisinin bulunmadığına dikkat çekiliyor.
* Gelelim Can Atalay hakkında 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına... Bu kararla mahkemenin konuyu Meclis’e havale ettiğine ilişkin iddialar gündemde. Ancak edindiğim bilgilere göre, “Mahkemenin kararı bu şekilde değil. Mahkeme Meclis’e dair bir karar vermemiş AYM’nin son kararının Mecliste yapılan işlemle ilgili olduğuna dair bir tespitte bulunmuştur” deniliyor.
PEKİ TBMM NASIL BİR YOL İZLEYECEK?
* TBMM içtüzüğüne göre üye tamsayısının beşte birinin imzasını taşıyan gerekçeli önerge ile toplanma çağrısı yapılabiliyor. TBMM Başkanı tarafından en geç 7 gün içinde çağrı isteminin yerine getirilmesi gerekiyor. Yani Meclis Başkanı bu kanuni zorunluğa karşı meclisi toplamak zorunda.
* Can Atalay konusunda TBMM’ye sunulan çağrı yazısı bir genel görüşme yapılması talebini içeriyor.
* Olağanüstü toplantı yapılmasına karar verilirse toplantı yoklama ile açılacak, 200 üyenin salonda bulunması halinde ise bu genel görüşme önergesinin ön görüşmesi yapılacak ve genel görüşme açılıp açılmaması oylanacak”