Hakan Fidan’dan bölgesel istikrar paktı çağrısı "Güveni mutlak kılalım"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Başkanı Donald Trump’ın Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceği yönündeki sözlerini “tarihî dönüm noktası” olarak niteledi. Alıkonulan Türk aktivistlerin MİT ve diplomatik temaslarla Türkiye’ye getirildiğini, prosedür so
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, güncel gelişmelere ilişkin soruları yanıtlarken, Başkan Trump’ın Gazze’ye dair açıklamalarını değerlendirdi. Fidan, Trump’ın Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceğini beyan etmesini, Amerika-İslam dünyası-İsrail üçgeninde kayda değer bir kırılma olarak niteledi. İsrail tarafından alıkonulan Türk aktivistlere yönelik süreçte de Ankara’nın, Cumhurbaşkanı’nın talimatı doğrultusunda MİT, ilgili güvenlik makamları ve sahadaki diplomatik temsilcilikler üzerinden yürütülen temaslarla sonuç alındığını belirtti. Fidan, “Bugün kardeşlerimizi ülkemize getirdik. Prosedürel yargılama süreci süren bir grup daha var; birkaç gün içinde onları da tahliye ettirmeyi öngörüyoruz” dedi.
Bakan Fidan, söz konusu eyleme katılanları “asil bir duruş” olarak tanımladı. Amacın, Gazze’de süren yıkımı ve Filistin davasını gündemde tutacak uluslararası farkındalık üretmek olduğunu vurguladı. Türkiye’nin önceliklerini, gerilim doğurmadan hedefe ulaşmak, hiç kimsenin zarar görmemesi ve vatandaşların sağ salim dönmesi şeklinde sıraladı.
Süreç başlar başlamaz Ankara, İspanya başta olmak üzere Latin Amerika ve Asya Pasifik’ten pek çok ülkeyle sessiz bir koordinasyon ağı kurdu. Filo limanlardan ayrıldıktan sonra bu temaslar, ortak mesaj ve uluslararası baskı üretmeye odaklandı. Fidan, 16 Eylül tarihinde 17 ülkenin imzasıyla yayımlanan ortak bildiriyi hatırlatarak, perde arkasında yürüyen yoğun diplomasinin kamuoyuna yansıtılmayan kısmına dikkat çekti. Bu çerçevede İspanya’nın rolü için özel bir teşekkür de iletti.
Denizde seyrüsefer güvenliği ayrı bir başlık olarak ele alındı. Çok sayıda, farklı ölçeklerde tekne bulunduğunu belirten Fidan, Türk deniz unsurları ile havadan izleme kabiliyetlerinin devrede olduğunu; İspanya ve İtalya dâhil bölgedeki diğer deniz kuvvetleri ile de koordinasyon sağlandığını ifade etti.
Aktivistlerin gözaltına alınmasının ardından Ankara, hızlı ve sonuç odaklı bir kanala geçti. Fidan, MİT üzerinden kurulan hatlar, yereldeki maslahatgüzarlık ve ilgili makamlarla gerçekleşen temasların yanı sıra, pek çok kişinin emeğiyle yürüyen bu sürecin operasyonel bir çabayla sonuçlandığını söyledi. Diğer ülkelerin taleplerine de imkânlar ölçüsünde yanıt verildiğini belirtti.
Bakan Fidan, kriz başladığından beri Türkiye’nin tutumunun net olduğunu yineledi: Filistin meselesi ciddiyetle takip ediliyor; Cumhurbaşkanı’nın hassasiyeti ve kamuoyunun vicdani duyarlılığı, pragmatik politika üretimine yansıtılıyor. Türkiye’nin üzerinde durduğu başlıca mesele, İslam ülkeleri arasında ortak çabanın gerçek anlamda hayata geçirilmesi. Bu kapsamda, kriz başlar başlamaz İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi bünyesinde tarihinde örneği görülmeyen bir temsil grubu kuruldu.
Fidan, bölgesel nüfus ve ekonomi gibi kapasitelere rağmen İslam dünyasının uzun süredir ortak ağırlık oluşturamadığını; bunun arkasında yapısal, liderlik ve stratejik idrak sorunlarının bulunduğunu söyledi.
Bu zemin üzerinde, New York’ta sekiz liderin Başkan Trump ile buluştuğunu aktaran Fidan, görüşmede barış çağrısının net biçimde iletildiğini anlattı. Liderler, Netanyahu’nun durdurulması gerektiğini ve bu konuda etki kurabilecek tek aktörün Trump olduğuna dair kanaatlerini paylaştılar. Fidan’a göre, Trump’ın Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceğini söylemesi, Amerika’nın pozisyonunda “koşulsuz destek” çizgisinden barış yapıcı bir hatta doğru bir evrilmeyi işaret ediyor.
Görüşmelerin ardından Amerikan tarafı, İslam dünyasını temsilen bakanlara bir taslak liste/plan sundu. Türkiye bu plana yönelik itiraz ve değişiklik önerilerini iletti. Ardından yürüyen temasların sonucunda, kamuoyuna “20 maddelik Trump Planı” olarak açıklanan bir çerçeve ortaya çıktı. Fidan, bu noktada asıl muhatabın Filistin halkı olduğunu, devamında Hamas ile yürütülen müzakere sürecinin başladığını kaydetti. Hamas’ın, kabul edilebilir unsurları olumlu karşılayıp kabul edilemeyecek başlıkları gerekçeleriyle ayıran yaklaşımını “müzakere tekniği açısından takdire değer” diye niteledi.
Fidan, Gazze’deki insani felaketin sürmesine rağmen, son dönemde Filistin’in devlet olarak tanınması ve uluslararası farkındalığın artması gibi başlıklarda benzeri görülmemiş bir sahiplenme oluştuğunu savundu. Dünyanın çeşitli başkentlerinde farklı yansımalar, bazı Batılı hükümetlerde ayrışmalar ve istifalar, hatta Amerikan sağında dahi görüş farklılıkları ortaya çıktığına dikkat çekti. Türkiye’nin çabası, görünür diplomasi kadar sessiz arka kapı kanallarını da içeriyor. MİT’in yürüttüğü süreçler ve İbrahim Bey dâhil ilgili ekiplerin yoğun mesaisi, çoğu zaman kamuoyuna yansıtılmadan ilerliyor.
Bakan, sadece taktik gündemlere takılı kalmayan bir stratejik vizyon gerektiğinin altını çizdi. Türkiye, bölgenin kadim bir devleti olarak kalıcı çözüm peşinde. Bu bağlamda öneri, bölgesel bir istikrar paktı/platformu/konvansiyonu tesis etmek: Taraf ülkeler, toprak bütünlüğü, egemenlik ve güvenlik konusunda şartsız taahhütte bulunacak; böylece dış müdahalelerin ve terör örgütlerinin yarattığı istikrarsızlıkların önü kesilecek.
Fidan’a göre bölge ülkeleri, sorunlarını kendi aralarında çözebilecek kurumsal yeterliliğe sahip. Dış aktörlerin dâhil olduğu senaryolarda, sorunlar çoğu kez daha maliyetli hâle geliyor ve geride daha kırılgan bir tablo kalıyor. Bugün, ulus-devletleşme belli bir olgunluğa ulaşmış durumda. sınırlar belirgin, İsrail dışındaki ülkelerin büyük kısmı arasında temel sınır anlaşmazlıkları yok. Bu da iyi niyet düzeyini aşan, somut kurallara bağlı iş birliği mekanizması için uygun bir zemin oluşturuyor. Türkiye, bu bölgesel istikrar mimarisi fikrinin öncülüğünü üstlenmiş durumda.