Gökhan Zan: Hakkımı helal etmiyorum, bana yalan söylendi
Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen memleketi Hatay’da yardım çağrıları yapan futbolcu Gökhan Zan, “İletişim Başkanlığı’ndan aradılar. Ben hakkımı helal etmiyorum. Bana yalan söylendi. Vinç yolda dendi, ama gelmedi” dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerden biri olan memleketi Hatay’da yetkililere seslenerek halka yardım çağrısı yapan Galatasaray, Beşiktaş ve A Milli Futbol Takımı'nın eski futbolcusu Gökhan Zan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından arandığını söyledi.
“Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı diye bir şey var. Beni aradılar. Çağatay Bey ve Ali Bey diye birisi.. Soy isimlerini hatırlamıyorum” diyen Zan, kendisine vinç gönderileceğini söylendiğini fakat gelmediğini belirtti.
“BU ÇOK AĞIR BİR ŞEY”
Zan, “Bir yarım saatte gelecek olan kepçe akşam 6'dan gece 12'ye kadar zifiri karanlıkta bekledik o soğukta. Biz defnedemiyoruz, aldık enkaza geri götürdük. Enkazda bekledik sabaha kadar, tekrar geri getirdik. Kendi imkanlarımızla bu sefer yaptık. Böyle bir insan, bu kadar ağır bir travma üzerinden size yalan konuşuyor. Ben hakkımı helal etmiyorum. Bu çok ağır bir şey. Bir gün değil, iki gün değil, bir hafta boyunca bana yalan söyledi. İstediğim şey gerçek çıkmadı. Kepçe istiyorum yok. 'Vinç geliyor dedi, yolda'... Kurtarılmayı bekleyen insanlar var. Rica ettim bir tane vinç lazım. Yıkım makası, biz bunu günlerce bekledik. 'Yarım saat, yolda' dedi, 'şu geliyor, bu geliyor' dedi. Günler geçti” diye konuştu.
Gökhan Zan ve eşi Müge Uzun Zan, Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın 'Yeni Bir Sabah' programına konuk oldu. Zan çifti, Hatay'da yaşanan problemleri anlattı.
Zan, şunları söyledi:
“ANTAKYA HER ZAMAN KÜLLERİNDEN DOĞMUŞTUR”
“Ben öncelikle nereden geldiğimizi özetlemek istiyorum. Biz medeniyetin yeşerdiği, kutsal topraklardan, Hatay'dan geliyoruz. Bu medeniyet şehrinde, bu coğrafyada her kültür ve medeniyeti temsil eden insanlardan bir araya gelmiş bir coğrafyadan geliyoruz. Aynı zamanda öyle bir coğrafya ki, afetlerden, savaşlardan, depremlerden, çatışmalardan başını kaldıramayan bir coğrafya. Ancak öyle bir toplumuz ki, Antakya her zaman küllerinden doğmuştur. Tırnaklarıyla toprağı çapalayan, alnından teri, sırtından yükü eksik olmayan, küllerinden her zaman doğan memleketin çocuklarıyız. Hiçbir deprem, hiçbir afet, hiçbir savaş toplumumuzu sıkıntıya sokmamıştır. Bundan sonra da kardeşçe, hakça, adaletli bir şekilde üreterek, birlikte dayanışma içinde olacağız. Mustafa Kemal Atatürk'ün özellikle son zamanlarda Hatay göz bebeğiydi. Bundan sonra bu emaneti gelecek nesillere aktarabilmek için, hem hem kültürünü, hem demografik yapısını doğru bir şekilde inşa etmemiz gerekiyor.
“BU İNSANLAR HALA ÇADIR DİLENİYORLAR”
Bu insanlar onuruyla, gururuyla yaşayan insanlar. Bu insanlar daha düne kadar evleri olan, işleri olan insanlardı. Düşünebiliyor musunuz, 1,5-2 dakika içinde aileniz yok, eviniz yok, eksik kalmışsınız. Dostlarınız yok. Mahalleniz yok, şehriniz, kültürünüz, geleceğiniz yok olmuş. Bu insanlar hala çadır dileniyorlar. Ben insanlığımdan, bu dönemden, bu yüzyıldan utanıyorum. İnsan seçiyoruz. Bize okullarda deprem öğretilmedi. Bu eğitimle, farkındalıkla başlar. Derslerde gösterilmesi lazım.
“HALA DUŞ ALAMAYAN İNSANLAR VAR”
Hala duş alamayan insanlar var. Hala güncel sorunlar devam ediyor. Önce hijyen sorununu ortadan kaldırmamız lazım. Biz 9-10 gün duş almadık. 37 gündür duş almayanlar var. 1,5-2 ayda insanlar unutabiliyor.
BEN KİME GÜVENECEĞİM?
Bu bir deprem değil, unutulamaz. Herkes not alsın. Bu bir kıyamet. Bu hiçbir depreme benzemiyor. Bu yüzyılların en ağır, en şiddetli felaketini yaşayan bir coğrafya. Bundan sonra önemli olan çözüm odaklı olmamız. Ben halkım, ben sırtımı kime dayayacağım? Devletime. Ben kime güveneceğim? Devletime. Bugün yanımda olmaları lazım. Evet yapıyorlar, ama eksik. Bunu kendileri de biliyorlar zaten. Eksik olduğu zaman insanlar acı çekiyor. Bu eksiklik nasıl hızlıca giderilebilir? Koordinasyon zayıflığı 1. günden bugüne dek devam ediyor. Bunu inkar edemezsiniz. İnsanlar dışarda, çadır kentleri su basıyor. 2-3 çadır ver ne olacak, imkanın var. Memleketine dönmek isteyen ama dönemeyen, çadır var mı diye soran insanlar var. Dönemiyorlar. Herkes köye geri dönüyor, akrabalarının yanına sığıyor. Köy ahalisi 500'se 5000'e çıkıyor. Merkezden göç eden insanlar var. Ona göre erzak, çadır göndereceksin.
“BU SİYASET ÜSTÜ BİR DURUM”
Sayın Spor Bakanı ve Enerji Bakanı ile Sayın Ekrem İmamoğlu ile görüştük. Onlar da binlerce çalışanıyla uğraşıyorlar. Bu siyaset üstü bir durum. Bugün her şeyi bir kenara bırakma zamanı. Hem Cumhurbaşkanımız, hem siyasi parti genel başkanlarımız, bu insanların sizlere ihtiyacı var.
Bu insanlar nasıl ayakta duracak? Hayvancılıkla uğraşan insanın hayvanı için yemi yok. Bu insanlara yazık günah değil mi? Birilerinin sahip çıkması lazım. Sen ulaşacaksın halkına. Derdini dinleyeceksin.
Dışardan gelen belediyeler muazzam çalıştı. Konya'dan tutun İstanbul'a, her yerden, taraflı tarafsız, parti gözetmeksizin müthiş çalışıyorlar. Milletimiz iradesini gösterdi, devlet de irade gösterdiği zaman birleştiğimiz zaman daha güzel olacak.
“ÇOCUKLAR TRAVMALARINI NASIL ATLATACAK?”
Hızlıca sağlıklı barınak net lazım. Mahallelere duş kabinleri, tuvaletler en azından bunları koyalım. Yenisi için bu şehir inşa edildiği zaman nasıl inşa etmemiz lazım. Bunların üzerinde durmak lazım. Çocuklarımızın travmalarını için 8-15 yaş arası çocuklar, saha yaratalım. Kumdan saha yaratalım. BESYO öğrencileri gelsinler, antrenörlük yapsınlar. Sporun gücünden faydalanalım. Turnuvalar yapalım. Futbol izlesinler. Bunu sürdürülebilir hale getirelim.
“MOLOZLARI HIZLI KALDIRAMAYIZ”
Küçük esnaflar için projeler üretmeliyiz. Bunları nasıl kalkındırabiliriz? Ben Hataylı olduğum için söylüyorum. Demografik yapımız çok önemli. Bu hassas bir konu. Siz yıllardır yaşadığınız mahallenizi başka insanlarla karıştıramazsınız. Şu anda Valilik nerede? Binası yıkıldı. Defne bölgesinde. Demek ki doğru olan yapılanmalar orasıymış aslında. Defne ayakta kaldı. Tabii ki yıkılan, hasar gören binalar var. Bizim tarihi dokumuz var. Bu dokuyu molozları hızlı kaldıramayız. Çok büyük zarar veririz”