Geçmeyen yorgunluğunu yoğunluğuna bağladı, test sonucu hayatını değiştirdi

Sağlıklı yaşamına güvenen iki çocuk annesi Lynn McCarthy, geçmeyen yorgunluğunu yoğun tempoya bağlamıştı. Ancak yaptırdığı kan testinden çıkan sonuç, onu bir anda hastaneye yatırdı. Gecenin bir yarısı gelen telefon, hayatının dönüm noktası oldu.
İrlanda’nın Cork kentinde yaşayan Lynn McCarthy, günlük koşu rutinine ve sağlıklı yaşamına rağmen kendini giderek halsiz hissetmeye başladı. Vücudundaki nedensiz morluklar da eklenince endişelenen McCarthy, başta durumu yoğun yaşam temposuna bağladı.
Ancak halsizliği geçmeyince, arkadaşının ısrarı üzerine aile hekiminden randevu aldı ve kan tahlili yaptırdı. 41 yaşındaki McCarthy, Daily Mail’e verdiği demeçte şunları söyledi:
“İki çocuğumun doğumları dışında hiç hastaneye gitmemiştim. Gayet formdaydım, düzenli koşuyordum. Fakat beş yıldır kan tahlili yaptırmamıştım çünkü iğnelerden nefret ederim.”
Gece vakti gelen telefon
McCarthy, kan örneğini 24 Nisan günü sabah 11.00’de vermişti. Aynı gün akşam 21.30’da ise Cork Üniversitesi Hastanesi’nden arandığında hayatı tamamen değişti.
“Telefondaki ses, acilen hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Kayıt masasına ismimi verdiğimde hemen muayeneye alındım. O anda durumun ciddi olduğunu anladım. Doktorlar başta lösemi olabileceğimi düşündüler.”
McCarthy’nin kanı pıhtılaşmıyordu. Testler sonucunda nadir görülen bir kemik iliği hastalığı olan aplastik anemi teşhisi kondu. Bu hastalık, vücudun yeni kan hücreleri ve trombosit üretimini durduruyor ve iç kanama riski oluşturuyor.
“Trombosit sayım sadece 6’ydı”
Bir ay hastanede kalan McCarthy’ye, bir hafta boyunca günde 18 saat serum verildi ve sekiz kez kan nakli yapıldı.
“Sağlıklı bir yetişkinde trombosit sayısı 150-450 arasındadır. Benimki sadece 6’ydı. Doktorlarım bana sürekli kan verdiler; o an hayatımın ipi adeta o torbalardaydı.”
McCarthy, tedavi sürecinde günlük kan sayımı ve kemik iliği biyopsileriyle yakından takip edildi.
“Küçük kızlarımı evde bırakmıştım, çok korktum”
Tedavi sürecini anlatırken duygulanan McCarthy, yaşadıklarının kendisi için unutulmaz bir ders olduğunu söyledi:
“Önceden çok sağlıklı bir insandım. Ama bir anda her şey değişti. Küçük kızlarımı evde bırakmıştım, başıma ne geleceğini bilmiyordum. Hayatımda hiç bu kadar endişeli olmamıştım.”
Hastalığı sırasında enfeksiyon riskine karşı sosyal ortamlardan uzak duran McCarthy, bir yıl boyunca havuzlara gitmedi, kalabalıklardan kaçındı ve sürekli elini yıkadı.
“Tatildeyken bir yerim kesilseydi, kanamayı durduramayabilirlerdi. O zaman yorgunluğumu önemsiz bir şey sanıyordum. Meğer hayatımın sinyaliymiş.”
“Bağışlanan kan, içimde bir ışık yaktı”
McCarthy, aldığı kan nakilleri sayesinde yeniden güç kazandığını söyledi:
“Bağışçılardan gelen kan, içimde yeniden bir ışık yaktı. Kanın ne kadar değerli olduğunu o zaman anladım. Doktorlarım ve bağışçılara minnettarım.”
Hastanede geçirdiği günlerde moralini korumak için pilates yapmaya başlayan McCarthy, sonrasında koşuya geri döndü. Bu kez amacı farklıydı: farkındalık yaratmak ve hastaneye bağış toplamak.
“Boş kaptan su dökemezsiniz”
Sağlığına kavuştuktan sonra koşularına devam eden McCarthy, “Cork City 10 km” ve “Kadınlar Mini Maratonu” gibi etkinlikleri başarıyla tamamladı.
“Tüm kadınlara söylemek isterim: Siz olmadan hiçbir şey olmaz. Boş bir kaptan su dökemezsiniz. Vücudunuzu dinleyin, size bir şey söylüyorsa asla görmezden gelmeyin.”
Doktorlarının kendisini beş yıl daha takip edeceğini belirten McCarthy, sözlerini şöyle bitirdi:
“Bu hastalık bana hayatın ne kadar kırılgan olduğunu öğretti. Artık gerçekten neyin önemli olduğunu biliyorum.”