Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Baroları bölmek vatana ihanettir!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın ‘çoklu baro’ teklifini eleştirerek, “Baroları bölüyorlar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın ‘çoklu baro’ teklifini eleştirerek, “Baroları bölüyorlar. İnanç bağlamında, etnik kimlik bağlamında bölüyorlar. Açık ve net söylüyorum, böyle bir amaçla baroların bölünmesi vatana, Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanettir” dedi.
Büyükşehirlerde ‘çoklu baro’ sistemini öngören teklif bugün TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Tasarıya karşı çıkan avukatlar önce Ankara’ya doğru ‘Savunma Yürüyüşü’ yapmış, bugün de ‘Savunma Mitingi’nde tepkilerini sürdürmüştü.
Diken’in aktardığına göre Kılıçdaroğlu, baro başkanlarının yürüyüşünün Ankara’da polis tarafından engellenmesini eleştirerek, “Bu fotoğrafı gören Türkiye’de demokrasinin olmadığı algısına kavuşur. Devletin bunu yapmaması lazım. (Belediye başkanı) Mansur Yavaş, çadır gönderdi, su gönderdi, izin vermediler. Yemek vermediler. Devleti sağduyu ile yönettiğinizde bunlar olmaz.” ifadelerini kullandı.
Yargıyla ilgili konuşmasını sürdüren CHP lideri şunları söyledi: “Sarayın köleliğini yapanlar bu ülkede hakimlik yapamazlar. Bunlardan gün gelecek hesap sorulacak. Hukukun üstünlüğü diye bir şey var. Ne karar alırsanız alın ne yaparsanız yapın bütün belediye başkanlarımız tarih yazdılar, yazmaya devam edecekler.”
Kılıçdaroğlu, “Genç ve çalışkan üniversiteydi ama intikam almak için üniversiteyi kapattılar. Kimden? Sayın Ahmet Davutoğlu’ndan. Neden? ‘Neden bizden ayrıldı’ diye. ‘Niçin demokrasi diyorsun, niçin hak, hukuk, adalet diyorsun? Niçin üniversite diyorsun’ diye. Bu nedenle kapatıldı” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta gençlerle yaptığı canlı YouTube yayınıyla ilgili, gençlerin Erdoğan’a ‘ders verdiğini’ söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Geçen hafta en çok tartışılan konulardan biri Z kuşağıydı. Üniversite sınavına giren gençler. ‘Turist gelecek, otellerin dolması lazım deyip sınava erkene alalım, aileleriyle tatile çıkıp 5 yıldızlı otellerde tatil yapsınlar’ dediler. Sayın Erdoğan ‘Bu gençleri nasıl kandırıp oy alırım’ diye program yaptı ama bence o da pişman oldu. Çıktı, bunlar bir sürü laf etti ama onlar gerekli dersi verdiler.”
Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Sen Z kuşağından oy almak istiyorsan önce gençler ne istiyor onu soracaksın. Gençler dikta yönetimi istemiyor. Sen bunu yapabilecek misin? Gençler diyor ki, ‘Biz dayatmayı kabul etmiyoruz.’ Önce sınav tarihiyle oynayarak dayatmanın nasıl olduğunu gösterdin. Gençler ‘Seçimlerime karışma’ diyor. Gençler baskıcı dikta yönetimi değil, özgürlük istiyor. Saraydaki kişi, sen bunu yapacak mısın, baskıyı bırakacak mısın? Gençler, ‘Benim kararlarıma ve seçimime karışma’ diyor. ‘Beni formatlamaya kalkma, tek tipleştirme’ diyor. Gençler adalet istiyor, fırsat eşitliği istiyor. Gençler herkesten saygı görmek istiyor. Düşüncelerine, davranışlarına saygı görmek istiyor. Gençler, ‘Eğitimde evrensel değerleri gözardı etmeyeceksin’ diyorlar. Başka ne diyor? ‘Soru sorma hakkımı engelleme, beni kobay olarak kullanma’ diyor. 18 yılda 15 kez eğitim politikası değişti. Bu gençler sana güvenir mi?”
Ünversitelerin artık bilgi üretmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bir üniversite bilgi üretirse o ülkenin sanayicileri katma değeri yüksek ürün üretir. Türkiye dünyada söz sahibi olur. Eğer üniversiteleri üniversite yapabilirsek, barış istedi diye hocaları atmazsak söz sahibi olabiliriz. Sizin tercihlerinizle biz iktidar olduğumuzda size söz veriyoruz YÖK denen darbe kurumunu kaldıracağız” dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan tarafından altı üniversiteye atanan rektörleri eleştirerek şunları söyledi: “Bu ülkenin geleceği gençlere emanet edilmiştir. Saraydakinin gidişini hazırlayacak olan da gençlerdir. Saray’da oturan zat altı üniversiteye rektör atadı. Bunlardan dördünün uluslararası dergilerde yayımlanmış tek bir makalesi yok. Döküntü yani. Hani liyakat vardı. Bir makalesi olmayanı üniversitenin başına getiriyorsun. O kıskançlığından makale yazanları cezalandıracak. Böyle bir anlayışla devlet, üniversite yönetilir mi? Böyle bir anlayışla üniversite bilgi üretebilir mi?”