Eski Başsavcı İlhan Cihaner: Bombacı için çizilen profil ile olay sonrasında yaşananlar örtüşmüyor AL-AIN Türkçe ÖZEL
Cumhuriyet Başsavcılığı yapan hukukçu, siyasetçi İlhan Cihaner, şüpheli Ahlam Al Bashır için çizilen profille, olay sonrasında yaşananların örtüşmediğini, yaşanan bombalı saldırıyı Türkiye’nin bir ön uyarı olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
İstiklal Caddesi’nde Ahlam Al Bashır tarafından gerçekleştirilen bombalı eylem sonrasında İçişleri Bakanlığı, savcı, polis, istihbarat ve diğer birimlerin davranış kodlarını en iyi bilen kişilerden, bir dönem Cumhuriyet Başsavcılığı yapan hukukçu, siyasetçi İlhan Cihaner, AL-AIN Türkçe’den Alev Olgay’a röportaj verdi.
İlhan Cihaner’in röportajının tamamı şöyle:
Yaşanan bombalı saldırıyı bürokrasinin işleyişi açısından nasıl yorumlarsınız?
Bir kere her şeyden önce bu tarz olaylarda çok hızlı hareket etmek lazım özellikle Türkiye ve birçok ülke sokak güvenliği konusunda mobese kameraları, doğrudan sokakta görevli bulundurma gibi konularda aslında oldukça müdahale kabiliyetlerini genişletmiş durumdalar.
“SORU İŞARETİ ÇOK FAZLA VAR”
Bu konuda çok iyi bir sınav verildiği söylenemez. Bombayı koyduğu iddia edilen kişiye ulaşma konusunda bir hız var o anlaşılıyor ama birçok da soru işareti var. Çizilen profilin konuda eğitim almış kişi olduğu iddia ediliyor. Doğrusu olay sonrasında yaşananlar birbiriyle çok örtüşmüyor. Onun için soru işareti çok fazla var. Ayrıca bu tarz terör eylemlerinde hemen Türkiye'de maalesef bir gelenek haline geldi, şeffaf bir şekilde kamuoyunu bilgilendirip soru işaretlerini gidermek yerine, sosyal medyanın kısıtlanması, haberlerle ilgili soruşturma açılması gerçekleştiriliyor. Bunun da tam da terörizmin, terör eylemlerinin hedeflediği şeye hizmet ettiğini düşünüyorum. Özellikle bu başlıkta da sürecin iyi yönetilemediği kanaatindeyim.
“DİĞER ALTERNATİFLERİN DE ELENMESİ GEREKMİYOR”
Onun dışında soruşturma da devam ediyor, öyle anlaşılıyor. Bazı kişilerin kimliklerinin belirlendiği, firar oldukları söyleniyor. Umuyorum ki bir an önce tüm boyutlarıyla aydınlatılır ama şu da var: Türkiye özellikle Ortadoğu'daki bu iç çatışmaların yükselmesiyle, sığınmacı deposu haline gelmesiyle birlikte bu konularda çok kırılgan oldu. Sadece o da değil tabii bu tarz eylemler olunca gözler PKK’ya ya da daha önceki meydana gelen olaylar nedeniyle IŞİD’e dönüyor ama bu diğer alternatiflerin de elenmesi gerektirmiyor bence. Bence onun için biraz bence daha soğukkanlı bir şekilde olayın tüm veçheleriyle aydınlatılmasını beklemek lazım. Bir sıkıntımız da şu; Türkiye, 2015 yılının haziranı ile kasım arasında yine seçim öncesinde benzer şiddet olaylarının arttığı süreç yaşadı. Gerekçesi her ne olursa olsun, yapanı, ondan çıkar sağlayanı, ihmal edeni, göz yumanı böyle bir süreç yaşadığımız da bir realite. Birçok insanın aklına da bu geliyor. Doğrusu ben böyle bir trend beklemiyorum. Devamının gelme ihtimalini sanmıyorum. Özellikle bu ortaya çıkan farkındalık, toplumun tüm kesimlerinin tepki koymuş olması, bu her kimse her ne amaçlanıyorsa doğrusu da çok fazla işlevsel olacağını da zannetmiyorum. Bu biraz da temenni…
Bugün Demirtaş bir yazısında bu olay Suriye’ye sınır ötesi bir operasyon altyapısı mıdır sorusunu yöneltti. Bir taraf bu şekilde yorumlarken Emniyetten yapılan açıklamalara göre şu anda saldırının PKK bağlantılı olabileceğini belirtiyor. Profilin PKK/PYD/YPG’nin içerisinde var olabilecek bir profil olup olmadığı sorusu da akıllara geliyor.
Gözaltındakilerin sosyal medya paylaşımlarından İslamcı oldukları anlaşılıyor. Neden seküler bir örgüt ilk andan itibaren hedef gösterilmiş olabilir?
Bunu da biraz sorumsuzluk olarak görüyorum. Hele ki daha üzerinden saatler geçmeden doğrudan bir devletin ve belli bir örgütün hedef alınması tabii ki ‘Acaba bu bir şeye bahane edilmek isteniyor mu?’ gibi bir kaygıyı peşinden getiriyor. Bu kaygı da çok haklı bir kaygı! Çünkü sorgusu yapılmamış bu açıklama yapıldığında... Ayrıca daha önceki olaylardan biliyoruz ki doğrudan doğruya yapanın kimliği üzerinden bir sonuca varmak yanıltıcı olabiliyor bu tarz eylemlerde. Pekala bir taşeron kullanılmış olabilir, başka bir şekilde motive edilmiş olabilir. Onun için bir devletin doğrudan doğruya hedef gösterilmesi hele hele hemen arkasından bir örgüt üzerinden sınır ötesi bir harekâtın ima ediliyor olmasını da sorumsuzluk olarak görüyorum. Biraz daha soğukkanlı davranmak lazım…
“ŞAHSIN ÇOK O PROFİLE UYMADIĞI DA ORTADA”
Çünkü sizin de belirttiğiniz gibi ortaya çıkan, bombayı koyduğu söylenen deliller de olduğu anlaşılan şahsın çok o profile de uymadığı da ortada. O zaman biraz daha derinlemesine bir bilgi belgeye ulaştıktan sonra bu tarz açıklamaların yapılması lazım. Çünkü bir devleti, başka bir devlet toprakları üzerinde bir terör eylemi ile suçluyorsanız, bunun zorunlu olarak ikinci üçüncü adımının da düşünülmesi lazım. Bu yanlış anlaşılmasın Amerika Birleşik Devletleri’nin böyle bir şey yapmayacağı anlamında değil. Biliyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri’nin geçmişi çok daha kanlı, çok daha hukuk dışı eylemlerle dolu. Ama bu söyleniyor ise bunun arkasından başka şeylerin de gelmesi lazım… Onun için biraz sorumsuzluk olarak değerlendiriyorum. Çünkü Türkiye’de göz ardı edilmemesi gereken, bu şüpheyi arttıran şeylerden birisi de Türkiye’nin ne olursa olsun bir seçim sahtı maline girmiş olması. İktidar da karşı karşıya kaldığı her krizde bu seçim sahtı mailini düşünerek bu tarz şeyler yapıyordur. Umuyorum ki soğukkanlılıkla yaklaşılır, olayın sorumluları, arkasındakiler, yönlendirenler, en önemlisi ihmali olanlar bununla ilgili gereği ne ise hukuk karşısında karşı karşıya kalırlar.
“BİNLERCE KİŞİYİ SURİYE İÇ SAVAŞINDA EĞİTİP DONATTILAR”
Bu tartışmalar sırasında göz ardı edilmemesi gereken şeylerden birisi de Türkiye’nin, Batı’nın Orta Doğu politikası. Binlerce kişiyi Suriye iç savaşında eğitip donattılar. Bu eğitme ve donatma neye ilişkindi? Biz biliyoruz ki o eğitim ve donatımın içerisinde patlayıcı gibi bu tarz şeyler de var. Bu insanların, başka şekilde yönlendirilmeleri ya da başka şekilde harekete geçmeleri de kaçınılmaz. Onun için bu olayın belki bu anlamda Türkiye için bir ön uyarı olarak ele alınması gerekir. Sadece sığınmacı olarak Türkiye’ye kontrollü bir şekilde gelenleri kastetmiyorum çünkü orada işin yabancı düşmanlığına evrilmesi riski var. Türkiye öteden beri biliyoruz ki suç oluşumlarının kolaylıkla hareket ettiği bir ülke haline gelmiş durumda. Bugüne kadar görmediğimiz boyutta bir mafyöz çetelerin hesaplaşmasına, gelip Türkiye’de yakalanmalarına şahit oluyoruz. Türkiye’nin bu anlamda güvenlik politikalarını da bir gözden geçirmesi gerekir ama tabii ki bu yurttaşların özgürlüklerini kısıtlamak şeklinde olmaması gerekir.
Başta iletişim özgürlüğü olmak üzere çok daha etkili bir güvenlik politikasının hayata geçirilmesi lazım. Ağaç, saksı kaldırmak olacak şey değil. Sosyal medyayı kısarsanız bu sefer dedikodu mekanizması işler. Tam da hedeflenen şey budur. İnsanların dehşete düşmesi, neyle ne zaman ne şekilde karşı karşıya kalacaklarını bilememeleri, gündelik hayatlarının bu eylemler üzerinden kurgulanmaya başlanması zaten bunu isterler.
Neden peki eylemi yapanların ekmeğine yağ sürülüyor bu noktada o zaman?
Bir kısmının Türkiye’de öteden beri kamu yönetimine hakim olan lümpen öngörüsüz politikalar olduğunu düşünüyorum. Bir diğer kısmı da seçim sahtı maili ile ilgili… Siyasette klasiktir bir düşman göstererek bayrak etrafında toplanmaya çağırırlar insanları… Bu tarz eylemler sonrasında da çok işlevseldir. İnsanlar güvenlik kaygıları duymaya başlayınca, doğal olarak o güvenlik mekanizmasını kim elinde tutuyorsa ona sığınmak isteyecektir. Bu gerekçe ile yapıldığını düşünüyorum.
Bu durumda ‘Bombalar patlıyor oylarımız artıyor’ söylemi ve sonraki süreç geliyor aklımıza…
Kaygılarımızın olması doğal derken onu kast ediyorum. Türkiye o dönemde inanılmaz dehşet terör eylemleriyle boğuştu özellikle 2015’te ama bu Türkiye’ye kontrolsüz şekilde girmiş, önemli bir kısmı bir dönem Avrupa Devletleri ve Türkiye tarafından Suriye’de Esad’ı devirmek için o politik yaklaşımla eğitilmiş kişilerin olduğu tartışmasız. Bunların bir şekilde disipline edilmesi, bir şekilde bu sorunun çözülmesi lazım…
Son olarak emniyet 4 aydır burada olduğunu söylerken, komşuları 1 yıldır burada oturuyor açıklamasında bulundu. Zanlının komşularının ifadeleri ile emniyetin açıklamaları örtüşmüyor. Bu durumu nasıl okumalıyız?
Türkiye, sığınmacı olarak çalışmak için savaştan kaçarak ya da doğrudan doğruya kriminal bir tip olup ancak güvenli biri olarak gördükleri insanların akınına uğradı. Bunları sayısı herhalde öngöremediğimiz kadar. Dolayısıyla Afrin’in, Türkiye’nin kontrolünde olup olmadığı, ne kadar kontrolünde olduğu, orayla Türkiye arasındaki geçiş olanakları bu tarz eylemlere çok engel olacak şeyler değil ama tartışmasız olan bir şey var; bu tarz olayları değerlendirirken biraz daha somut veriler üzerinden gitmek lazım. Bir komşunun sözü üzerine ya da velev ki devlet tarafından da olabilir manipulatif bilgiler üzerine sonuca varmak bizi yanıltabilir. Verdiğiniz örnek de bunun güzel bir örneği bence. O komşu acaba öyle dedi mi? Çünkü adli şeylerde tanık beyanı çok belirsizdir. Onun aklında öyle kalmış olabilir, algısı aynı olmayabilir. Polisin elindeki bilgi de doğru olmayabilir. Çünkü polis de o bilgiyi başka bir yerden alıyor. Vahi yoluyla polise gelecek hali yok. O yüzden keskin sonuçlara varabilmek için biraz daha beklemek gerekiyor.