DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin: Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı değil! Al Ain Türkçe Özel
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararı sonrası Altılı Masa’nın yol haritası ne olacak sorusu gündemde. DEVA Partili İdris Şahin, ”İmamoğlu'nun bu şartlarda Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi imkan dahilinde değil." dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na YSK üyelerine hakaret iddiasıyla verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı gündemi sarstı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret iddiasıyla, hapis cezası ve siyasi yasak talebiyle yargılandığı davada geçen günlerde karar çıktı. Mahkeme heyeti İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi. Kararın İstinaf ve Yargıtay tarafından onanması halinde İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelecek. Adeta bir bilmeceye dönen davada karar sonrasında çeşitli senaryolar ve olasılıklar tartışılmaya başlandı. Aydınlatılmayı bekleyen tüm bu soruları DEVA Partisi Sözcüsü Avukat İdris Şahin Al Ain Türkçe’den Alev Olgay'a verdiği röportajda yanıtladı.
İmamoğlu Davası yurttaşın zihninde iki yönlü bir bilmeceye dönüştü. Birincisi, hukukî süreç nasıl işleyecek, ikincisi ise bu süreçte iktidarın olası hamleleri neler olabilir? Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu dava normal şartlarda yani hukuk zemininde devam ediyor olsaydı, öncelikle istinaf aşaması en az 6 ay - 1 yıl sürer. Ortalama 1 yıl da Yargıtay aşaması var. Yani en erken 1,5 - 2 yıl civarında bu dosyanın sonuçlanması gerekiyor. Hukuki değerlendirme yapılacak olursa suç unsuru burada var mı, söylemiş olduğu söz doğrudan hakaret kastı taşıyan ve hedef gözeten bir eylem mi diye soracak olursanız, ben hem hukuki mütalaayı okudum hem de olayın oluş şeklini... Bence doğrudan hedef gözeterek söylenmiş bir söz olarak değerlendirilmemeli. Dolayısıyla burada normal şartlarda beraat kararı çıkması kuvvetle muhtemel iken aksi yönde bir karar çıktı. Artık şu aşamadan sonra yapılması gereken İstinaf Mahkemesi'nin ve Yargıtay'ın sonucunu beklemek. En nihayetinde hukukta son karar çıkıncaya kadar yargıdan ümidi kesmemek lazım. Az bir ihtimal da olsa dosyanın bozulması söz konusu ama bu dosya normal hukuk mecrasında işlemiyor. Ben bir hukukçu olarak bu davanın hukuki tahlilini yapmayı, yorumlamayı kendime zul addediyorum. Çünkü bu dosyada hiçbir şey normal bir hukuk yargılaması seyrinde devam etmedi. Dolayısıyla burada hukuken müdahaleden önce, siyaseten bir müdahalenin olduğu aşikâr. Bunun sebebini çok net olarak ifade edeyim; Sayın Erdoğan hâlâ 31 mart seçimlerinin etkisi altında.
Topal ördek benzetmesi mi uygulanıyor?
Topal ördek olsa can baş üstüne... Topal ördek de ben genel yönetimlerde ben varım. Sen sadece yerel yönetimlerdesin Meclis bende sen başkansın, ben seni orada çalıştırmayabilirim zaten UKOME kararlarıyla veya diğer hususlar nezdinde zaten çalıştırmıyor İmamoğlu'nu. Ama burada tam tersi. Yargı eliyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni dizayn ediyor. Yerel seçimi kendisine kaybettiren isimler olarak Canan Kaftancıoğlu'nu ve İmamoğlu'nu görüyor. Dolayısıyla siyaseten onlarla uğraşmak istiyor. İşin özü bu.
“İMAMOĞLU’NUN BU ŞARTLARDA CUMHURBAŞKANI ADAYI OLABİLMESİ İMKAN DAHİLİNDE BİLE DEĞİL”
Aday belirsizliği de etken midir bu noktada? Yani olası adayları biz koltuktan temizleyelim düşüncesi mi hakim?
Alakası bile yok. Adayının bu işle hiç alakası yok zaten. Ekrem İmamoğlu'nun bu şartlarda Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi imkan dahilinde bile değil. Eğer Altılı Masa İmamoğlu'nu aday olarak gösterirse, üç ay içerisinde bu kararı kesinleştirirler, getirir önümüze koyarlar.
Bu dava sürecini üç aşağı beş yukarı yani en azından yargılamasının olduğunu herkes biliyordu. Altılı Masa seçim takvimini kendisi belirmediğine göre iktidarın elinde de böyle bir oyuncak olmayı herhalde istemezsiniz değil mi? Israrla biz ne diyorduk? Önce nasıl ve neyi çalışacağımızı ifade edeceğiz. Sonrasında kim olacağına karar vereceğiz. Kimin olacağına ise seçim takvimi belli olmadan kolay kolay açıklamayalım dedi DEVA Partisi başından itibaren. Çünkü şu an itibariyle iktidar cenahı kaybettiğini görüyor. Yani iktidar seçimi sandıkta kaybedeceğini görüyor, öyle veya böyle. Bunu nasıl tersine çevirebilirim diye her yolu deneyebilir iktidar. Bu nedenle belirli bir takvim içerisinde kontrollü bir vaziyette süreci takip etmesi gerekiyor Altılı Masa bileşenlerinin. Fevri davranmadan, hissi davranmadan bir süreç yönetimi izlenmesi gerekiyor. Bu noktada örneğin bir ay önce Sayın İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayıdır denseydi Altılı Masa tarafından, bugün mahkemeye müdahale ettiğini düşündüğümüz iktidar, o zaman müdahale etmeyecek miydi? Veya şimdi İmamoğlu'nu aday gösterdiniz, bir hafta içerisinde BAM'dan (Bölge Adliye Mahkemesi - İstinaf), 40 gün içerisinde de Yargıtay'dan bunun dosyasını onattırıp getirir. Yüksek Seçim kurulunun önüne koyar. Bu kişi aday olamaz diye adaylığınızı düşürür.
Olumlu ya da olumsuz iktidar mı karar veriyor Millet İttifakı'nın adayına?
Yok efendim bizim Altılı Masa gündemine hakim. Neyi, ne zaman, nasıl açıklayacağını bir senedir söylüyor. Zaten bu masadakiler biz kesinlikle isim dahi konuşmadık diyor ama kimse inanmıyor, ya bu gerçek yani. Henüz isim konusunda en ufak bir isim telaffuz edilmedi ve Babacan'a da soruyoruz, diyoruz ki, Sayın Kılıçdaroğlu size bir şey hissettirdi mi, bir şey söyledi mi? Yani bizim Genel Başkanı’mız hayatı boyunca tek kelime yalan konuşmamış birisi diyor ki, vallahi hiçbir şekilde ne gündem oldu ne de bana ben aday olurum veya bir başkası aday olur diye hissettirdi. Başından bu yana masada geçiş sürecinin yol haritası ve ortak konularda mutabakat metni hazırlanıp bir koalisyon protokolü çerçevesinde kamuoyuna paylaşılmadan aday ismi konuşmayacağız diyorlar ve konuşmuyorlar. Dolayısıyla bu konuda ısrarcı olmanın hiçbir anlamı yok. Herkes kendince adayın bir an önce açıklanmasını isteyebilir. Ama şu aşamada bunun yersiz olduğunu düşünüyoruz. Yani bir önemi de yok. Diğer partiler kendi içinde konuşuyor olabilir, onu bilemem ama Ali Bey'in doğrudan muhatap olduğu liderlerle aday bazlı hiçbir isim geçmiyor.
“SAYIN BAHÇELİ’YLE BERABER YAPTILAR”
Siyasetçiler, siyaset bilimciler ve hukuçular ekranda konuşuyor. Türkiye ikiye bölünmüş durumda. Bir taraf diyor ki, geçtiğimiz günlerde Erdoğan'la Bahçeli bir araya geldiler, İmamoğlu'nun bu kararını verdiler ve gerekçeli karar çıkacak. Belediye Başkanlığı düşecek. Ardından Tevfik Göksu isimleri konuşuluyor. Diğer bir taraf da diyor ki bu iyi oldu. Millet ittifakı kimi aday gösterirse göstersin, burada halkın iradesine bir ket vurulduğu için seçilen o aday kazanacaktır. Siz hangi taraftan bakıyorsunuz meseleye?
Şimdi Sayın Bahçeli ile Sayın Erdoğan'ın bu süreçle alakalı istişare ettikleri son derece net. Çünkü o görüşmenin sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına gidiyor ve savunma avukatlarına bir haftalık bile savunma hazırlamak için süre verilmeden 3 saatlik süre veriliyor ve kararı çıkartılıyor. Yani anlaşılan o ki Sayın Erdoğan yurt dışından dönmeden bunun kararının çıkmasını arzu ediyorlar ve bunun görüşmesinde elbette ki Sayın Bahçeli'yle beraber yaptılar. Karar kesinleşmeden de kimse Sayın İmamoğlu'nu görevden alamaz. Bir kere öncelikle bunu söyleyeyim. Bazı yorumcular diyor ki, efendim isterse tedbiren İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınır. Asla böyle bir şey söz konusu olmaz. Görevi nedeniyle bir soruşturma geçirirse ancak o takdirde görevden alınabilir. Görevi ile alakalı bir durum değil bu zaten. Yani burada böyle bir tasarrufta bulunabilmesi iktidarın mümkün değil. Zaten öyle bir imkanı olmuş olsaydı kırk sefer bunu yapardı.
“GELİŞİGÜZEL BİR ADAYLA TAYYİP ERDOĞAN’IN KARŞISINDA SEÇİMİ KAZANMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Peki, görevden almak da hukuken mümkün mü çünkü suç görevle ilgili değil?
Şu anda görevden almak tabi ki mümkün değil. Evet suç görevle alakalı değil. Yalnız bu karar kesinleştiği anda anında hem belediye başkanlığı düşer hem de siyasi yasaklı haline getirilir. Bu konuda hiçbir tereddüt yok. Bunu iktidar yargıyı kullanarak yapabilir mi? Çok rahat yapabilir. Bu konuda çok fazla benim bir tereddüttüm yok. Çünkü Sayın Erdoğan, eğer bu işi kafaya koymuşsa, bu konuda da netice almayı arzu eder. Gelelim ikinci hususa, diğer konuda adaylık noktasında düşünce asla gelişi güzel bir adayla ne olursa olsun Tayyip Erdoğan'ın karşısında seçim kazanmak mümkün değil. Bunu bir kere herkes kafasına yazacak ciddi bir aday olmak zorunda. Sadece aday değil adayla birlikte nasıl bir geçiş sürecinin yol haritasının İzleneceği kamuoyuna sunulmalı, adayla birlikte nasıl bir ekibin çalışacağı kamuoyuna sunulmalı ve sadece Altılı Masa bileşenlerinin değil, aynı zamanda güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan herkesin desteği alınmalı. Bu sol partilerin birleşenlerinin de HDP ile birlikte bileşen grubunda yine herhangi bir ittifakın içerisinde olmamakla birlikte güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan herkesin desteğini alabilecek bir adayla yarışa girilmeli ve ilk turda açık ara bu seçimin galibi olunmalı. Açık ara olmadığı bıçak sırtı oldu sıkıntı var demektir. İkinci tura kaldı, bambaşka bir sıkıntı. O nedenle herkesin gönlüne hitap edebilecek aklına hitap edebilecek bir aday Altılı Masa’da mutabakatla çıkacak ve ben inanıyorum ki o da 13 Cumhurbaşkanı olacak. Evet valla çok teşekkür ederim tabii daha konuşulacak çok konu var.
“HDP’Yİ KAPATAMAZLAR”
Şu anki konjonktüre bir de HDP’nin kapatılma süreci eklenir mi? O zaman tablo nasıl görünür?
HDP’yi falan kapatmazlar artık yapabilirse Tayyip bey HDP’yi yanlarına çekmek ister. Türkiye'nin en yüksek oyunu almış, üçüncü partisi. Biz zaten parti kapatmaları prensip olarak Deva Partisi olarak karşıyız ama sırf bu gerekçelerle bakın bugün Selçuk Mızraklı’nın kararı bozuldu Yargıtay'da hâlâ içeride tutuluyor. Hangi gerekçeyle tutuluyor? Yargıtay'da dosyanın karar bozulmuş, aynı gün tahliye edilmiş olması lazım. Selahattin Demirtaş'la alakalı kesinleşmiş bir tane mahkumiyet kararı yok ama bu ülkenin solcularının, bu ülkenin siyasetçilerinin Ali Babacan kadar cesaretli olup o gün Saraçhane'de ifade ettiği gibi haksızlık kime yapılırsa yapılsın biz onun karşısındayız diyebilmesi lazım ama konjonktürel olarak arkadaşlar kendilerine dokundukları zaman adalet, hukuk akla gelip, başkalarına dokunduğu zaman adalet ve hukuk kavramlarının ne olduğunu bilmezseniz işte bunlar olur.
“MİLLETVEKİLİ DEĞİLDİM, YALVARDIM KILIÇDAROĞLUNA”
2016’da ben dışarıdaydım, milletvekili değildim, yalvardım Kılıçdaroğlu'na tam sayfa makale yazdım, yapmayın Sayın Genel Başkan dokunulmazlıkları kaldırmayın, dokunulmazlıklar demokrasilerde muhalefetin zırhıdır, muhalefetin poliçesidir. Çünkü iktidar tabii her lafı konuşuyor, o sürtük diyor bir şey olmuyor, o hain diyor bir şey olmuyor, her türlü hakareti yapıyor. Bir Allah'ın kulu dava açmıyor ama şimdi Ekrem İmamoğlu'nun dokunulmazlığı olsaydı bunlar başına gelir miydi? Gelmeyecekti. O yüzden bunları muhalefete anlatıyoruz biz Altılı Masa’daki muhataplarımıza da anlatıyoruz çok netliği ile paylaşıyoruz, cesareti bir şekilde söylüyoruz ve eğer bu ülkede gerçek kamil manada bir sistem değişikliği istiyorsanız, bu işi sadece Altını Masa’ya bırakmayacaksınız. Bütün toplum bileşenlerinin desteğini alacak bir aday ortaya çıkartacaksınız ve güçlü bir şekilde netice alacaksınız. Aksi takdirde hiçbir şeyin garantisi yok seçimlerde... Bu hava bu hava kaç gün sürecek? 3 gün. Bu millet balık hafızalı. Hangi birini konuşuyor? Zehra Taşkesenlioğlu hadisesini mi konuşuyor? Sedat Peker'in ifşaları mı konuşuyor, ekonomik krizi mi konuşuyor? Şimdi babayla öbür edepsiz herif 3 güç daha konuşulur küçük çocuğa yapılan muamele ondan sonra bu millet tekrardan unutacak. Biz bunları az çok yaşayarak görüyoruz. Çünkü Türkiye'de gündem çok çabuk değişiyor düne kadar bir gece ansızın Suriye'ye operasyon yaparım diyen bir iktidar vardı, döndürdü bu sefer Yunanistan'a dedi. Bak, kimse sınır ötesi operasyonu falan konuşmuyor değil mi? Her gün bir şehit sıradanlaştı. Eskiden bir şehit geldiği zaman memlekette yer yerinden oynardı. Şimdi televizyon kanalları 3-5 dakika gösterirse gösteriyor. Bu nedenle çok iyi hazır olmak lazım Alev hanım ben şahsi düşüncemi söylüyorum.
“İMAMOĞLU’NUN KARARI DA POLİTİK BİR KARARDIR”
Biz Deva Partisi olarak bu arkadaşların neler yapabileceklerini, hangi noktalara kadar pazarlık kuvvetlerinin olabileceğini iyi kötü görüyoruz. Dolayısıyla HDP’nin kapatılma Anayasa Mahkemesi’nin artık bir 3-5 ay daha gündeme almayacağını düşünüyoruz. Çünkü zaten bugün Anayasa Mahkemesi’nde istediği kararı iktidar alabilecek pozisyonda. 6 Ocak itibariyle Zühtü Bey'in görev süresi de doluyor. Şu an itibariyle takvim orada başladı bugün ayın 16’sı. Anayasa Mahkemesi'nde yeni Anayasa Mahkemesi Başkanını seçiyorlar ve oradaki üyeler Rıdvan Güleç mi olacak, başkası mı olacak onun derdindeler. O nedenle politik bir karar. İmamoğlu'nun kararı da politik bir karardır. Yarın HDP ile alakalı verilecek kapatma veya kapatma veya kapatmama kararı da tamamen politik karar olacaktır diye düşünüyorum.