CHP’de barikat tartışması ve kurultay sürecini Erol Emiroğlu yorumladı I Al Ain Türkçe Özel

Gazeteci ve siyaset bilimcisi Erol Emiroğlu, İstanbul’daki barikatların CHP algısına etkisini, Gürsel Tekin’in rolünü ve davayı Al Ain Türkçe Özel'e değerlendirdi.
Erol Emiroğlu, İstanbul İl Başkanlığı çevresindeki barikatların algısal etkisini çok katmanlı okuyor; genç seçmende “mağduriyet” duygusunun CHP lehine çalıştığını, 40–50 yaş üzerindeyse “huzursuzluk” algısının öne çıkabileceğini söylüyor. Medya ve sosyal medyada iktidarın üstünlüğüne vurgu yaparken, ekonomik sıkışmanın algı üstünlüğünü kırdığını belirtiyor. Gürsel Tekin’in göreve başlamasını “ilk etki güçlü ama sürdürülebilirlik zor” şeklinde yorumluyor. 15 Eylül ve 21 Eylül takvimlerinin politik riskleri artırabileceğini, CHP’nin genç ve kadın seçmen nezdinde ivme yakaladığını ifade ediyor. Gazeteci Erol Emiroğlu, Al Ain Türkçe'den Erdal Bozkurt'a konuştu.
İstanbul İl Başkanlığı çevresinde kurulan polis barikatları, CHP’nin kurumsal imajına ve toplumsal algısına nasıl yansır?
Erol Emiroğlu:
Bu çok geniş bir konu; kitlelere göre algı değişiyor. İktidarın merkez medya ve kurumsal sosyal medya ağlarında belirgin bir üstünlüğü var. Buna paralel, muhalif görünen ama pratikte iktidar söylemiyle kesişen hesapların da etkili olduğunu gözlemliyorum. Yine de algı tek başına belirleyici değil; seçmenin ekonomik koşulları ve gündelik deneyimi, medyadaki çerçevelerden daha güçlü olabiliyor.
Özellikle ekonomik memnuniyetsizlik arttıkça, barikat gibi sert görüntüler genç seçmende mağduriyet duygusunu besleyebiliyor. 18–35 yaş grubunda bu hissiyat daha görünür; 40–50 yaş üstünde ise “kamu düzeni bozuluyor” algısı ağır basabilir. Yurt dışı kamuoyunda da, şiddet içermeyen hak arayışı görüntülerinin genelde sempati topladığını görüyoruz. Türkiye’nin dış finansmana duyarlılığı düşünüldüğünde, bu görünümün dış algı boyutu da önem taşıyor.
CHP İstanbul İl binasında yaşanan gelişmeler, yeni atanan Gürsel Tekin’in göreve başlamasını nasıl etkileyebilir?
Erol Emiroğlu:
İlk hamle güçlü görünebilir; “ilk vuran kazanır” etkisi vardır. Fakat asıl mesele, bu etkinin örgütsel zeminde sürdürülebilirliğidir. Teşkilatın kurulları, organik yapısı ve yerel dinamikler, tekil bir atamanın etkisini sınırlayabilir. Bu nedenle, başlangıç ivmesinin orta vadede korunması zor olabilir. Eğer bu atamanın arkasında daha geniş bir stratejik çerçeve ve kurumsal eşlik eden adımlar varsa tablo değişir; aksi halde siyasi getirisi sınırlı kalabilir.
Bu olaylar, 16 Eylül’de açıklanması beklenen kararların ön işareti sayılabilir mi?
Erol Emiroğlu:
İktidarın ana önceliği iktidarda kalma stratejisinin sürekliliği. Bu çerçevede zaman zaman tartışma yaratan adımlar atılabiliyor. Kamuoyunda belediyeler, yolsuzluk dosyaları ve hukuki süreçler etrafında sert tartışmalar yürütülüyor. Toplumun bir bölümünde süreçlerin adil ve objektif işletildiğine ilişkin inanç sınırlı; diğer bölüm ise bu adımları yerinde buluyor. Kutupsallaşma burada belirleyici.
16 Eylül’e ilişkin beklentiler, siyasal tansiyonun yükselebileceğine işaret ediyor. Radikal hamlelerin dış ilişkiler ve ekonomi ayağında ilave maliyetleri olabilir. Avrupa ve İngiltere’de çok sesli kamuoyu yapısı nedeniyle meşruiyet tartışmaları daha görünür hale gelebilir. Bu nedenle, atılacak adımların sürdürülebilirliği kadar dış meşruiyet dengeleri de kritik.
CHP’nin 21 Eylül 2025 tarihli olağanüstü kurultay kararı, parti içi dinamiklerde ne tür bir dönüşümü ve siyasi yönelim değişikliğini tetikleyebilir?
Erol Emiroğlu:
Kurultay, CHP’nin iç dengelerini yeniden düzenleyebilecek nitelikte. Ekonomik sıkışma ve satın alma gücündeki erime, muhalefete toplumsal zeminde avantaj sağlıyor. Genç ve kadın seçmenlerde muhalefet eğiliminin güçlendiği kanaatindeyim. Bu taban değişimi, CHP’de daha sahici örgütlenme, dijital mobilizasyon ve net mesajlaşma ihtiyacını artırıyor.
Kurultaydan çıkacak sonuç, aday profillerini ve ittifak zeminlerini etkileyecektir. “Kötü aday” hatası riskli; isimlerden bağımsız biçimde geniş seçmen kümelerine hitap eden, ekonomik kaygılara somut yanıt veren bir hat, parti içi tartışmaları da yatıştırabilir.
CHP iç dinamikleri açısından bundan sonra hangi senaryolar öne çıkıyor?
Erol Emiroğlu:
Genç seçmen ve yeni seçmenler
Her yıl 3–4 milyon arası yeni seçmen katılıyor. Bu grubun önemli bir kısmı ideolojik aidiyetten ziyade yaşam tarzı ve fırsat eşitliği ekseninde oy davranışı sergiliyor. Sosyal medya kısıtlaması gibi adımlar, gençlerde özgürlük alanı daralması algısı yaratabiliyor.
Ekonomi belirleyici eksen
Enflasyon, alım gücü kaybı, tarım ve hayvancılıkta sıkıntılar, ithalat politikalarının yansımaları… Bu başlıklar iktidar blokunda da kırılmalar üretebiliyor. Seçmenin “ekonomik konfor alanı” azaldıkça, propaganda üstünlüğü tek başına sonuç doğurmuyor.
Medya ve dijital ekosistem
İktidarın medya gücüne karşın, muhalif dijital toplulukların hızlı mobilizasyonu dikkat çekiyor. CHP dışındaki sivil ağların gündem belirleme etkisi arttı. Bu ağlar, parti politikalarında yön tayin edici baskı unsuru haline gelebiliyor.
Adaylık ve liderlik tartışmaları
Muhtemel başkanlık adaylıklarında isimlerden çok “sürdürülebilir kampanya” ve “ekonomiye somut yanıt” çizgisi belirleyici olacak. Bazı isimler kamuoyunda ısıtılsa da, en geniş koalisyonu kurabilecek, negatif kutuplaşmayı düşürebilecek profil önemli.
Barikat görüntüleri ve sertleşen dil, hangi seçmen gruplarında nasıl karşılık bulur?
Erol Emiroğlu:
18–35 yaşta mağduriyet ve adalet duygusu tetiklenebiliyor. 40–50 yaş üstünde kamu düzeni hassasiyeti öne çıkıyor. 60 yaş üstünde geleneksel oy verme davranışı daha dirençli; ancak ekonomik zorluklar bu segmentte de etkili. Yurt dışında ise demokratik standartlar bağlamında eleştirel değerlendirmeler daha görünür olabilir.
Dış ilişkilerdeki dalgalanmalar ve yatırımcı algısı bu süreci nasıl etkiler?
Erol Emiroğlu:
Türkiye’nin dış finansmana duyarlılığı, hukuki öngörülebilirlik ve kurumların işleyişiyle yakından bağlantılı. Siyasi tansiyonu artıran adımlar, dış yatırımcı algısında soru işareti doğurabilir. Ekonomi programının kesintiye uğraması, verilen taahhütlerin sorgulanması gibi başlıklar risk setini büyütür. Bu nedenle iç siyasette atılan her adımın dış meşruiyet ve finansman boyutu birlikte düşünülmeli.