Bakan Hakan Fidan: “Artık İsrail’i Frenleme İçin İlişkilerin Kullanılması Elzem”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Gazze’deki insani krizi gündeme taşıdı. Fidan, İsrail’e karşı daha etkili adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin başkanlık ettiği İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 21. Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı sonrasında basına değerlendirmelerde bulundu. Gazze’de yaşanan insani felakete dikkat çeken Fidan, uluslararası toplumun daha güçlü bir tepki göstermesi gerektiğini söyledi.
Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:
“Şüphesiz Gazze meselesindeki acıyı durdurmanın en kestirme yolu şu aşamada devam eden müzakere süreçlerinde bir netice çıkması. İlişkilerin bir noktada artık İsrail’i frenleme için kullanılması elzem.”
“Artık Sözün Bittiği Yerdeyiz”
Fidan, toplantının detaylarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Gazze’deki artık dayanılmaz boyuta ulaşan açlık nedeniyle konseyi olağanüstü toplantıya çağırdık ve rekor bir katılımla da toplantımızı gerçekleştirdik. Hem buradaki katılımcıların kapalı oturumda yaptığı beyanlar, daha sonra ikili görüşmelerde ele alınan konular aslında Gazze meselesini, Filistin meselesini çözmede İslam ülkelerinin kararlılığını, fikir birliğini, güç birliğini daha da ileri taşıma noktasında önemli bir aşama oldu.”
BM Genel Kurulu öncesinde bu toplantının önemine işaret eden Fidan, şunları söyledi:
“Genel Kurul haftasına giderken, İslam ülkelerinin tek ses olarak, tek fikir olarak, tek yumruk olarak Filistin meselesinde pozisyon alması, aralarındaki fikir ayrıntılarını izah etmeleri, tek görüş oluşturmaları ve uluslararası topluma bu davanın taşıyıcısı olarak da yeni teklifleri sunması bizim için önemliydi.”
“Bizim kapalı oturumda, bugün çok detaylı tartıştığımız ve nihayetinde gerçekten muhtevası çok yüksek, etkisi de inşallah yüksek olacak bir karar kabul edildi bütün ülkeler tarafından. Bu kararın hazırlanmasında da yoğun emek oldu.”
Fidan, gelinen noktayı ise şu sözlerle özetledi:
“Özet itibarıyla aslında geldiğimiz nokta şu, artık sözün bittiği yerdeyiz. Filistin meselesinde, Gazze meselesinde, insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız. Bütün dışişleri bakanları bunun farkındalar, artık diplomasinin araçlarını kullanarak geleceğimiz noktanın sonuna ulaşmış oluyoruz. Artık bundan sonra daha farklı aksiyonların, tedbirlerin alınması, uluslararası toplumların daha fazla bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. Çünkü sistem burada tamamıyla iflas etmiş durumda, konu Filistin olunca, konu Gazze olunca. Şüphesiz Gazze meselesindeki acıyı durdurmanın en kestirme yolu şu aşamada devam eden müzakere süreçlerinde bir netice çıkması.”
“İlişkilerin İsrail’i Frenleme İçin Kullanılması Elzem”
Bakan Fidan, İsrail’e karşı atılması gereken adımlar konusunda şu ifadeleri kullandı:
“İyimser olmak istemekle beraber, (Binyamin) Netanyahu’nun mevcut politikalarına bakıldığında aslında herhangi bir anlaşmayla hiçbir ilgisi olmadığını görüyoruz. Tamamıyla zaman kazanma ve askeri gündemini, politikalarını ilerletme üzerine kurulu bir strateji var.”
“Dolayısıyla İsrail’i daha çok ticari olarak, siyasi olarak, askeri olarak destekleyen ülkelerin bu noktada aslında İsrail’e tavır koyması, pratikte İsrail’e daha büyük bir fren olacak bir mekanizma. Dolayısıyla buradaki ülkelerin, İsrail’le ilişkilerini değil, olmayan ilişkilerini değil, İsrail’i destekleyen ülkelerle olan ilişkilerini kullanarak bir strateji geliştirmeleri, bunun üzerinden baskı üretilmesi meselesini gündemde tutuyoruz.”
Fidan, bu noktada İİT ülkelerinin Batı ve ABD ile olan ilişkilerine dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Masa etrafındaki 57 ülkeden birçoğunun hem Batı’yla hem ABD ile çok ciddi ekonomik, siyasi ve güvenlik ilişkileri var. Bu ilişkilerin aslında bir noktada artık İsrail’i frenleme için kullanılması elzem. Bu noktada çeşitli fikirler var. Onları da kendi aramızda tartıştık.”
Filistin’in Tanınması ve İki Devletli Çözüm
Filistin devletinin tanınmasına dair yürütülen çabalara değinen Fidan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir taraftan Filistin’i devlet olarak tanıyorsunuz diğer taraftan Filistin devletinin asli unsuru olan insan unsurunun yok olmasına en azından bir parçasını da Gazze’de göz yumuyorsunuz. Burada bir tezat var. 7 Ekim’de bu ilk savaş başladığında biz dedik ki Filistin işgali devam ettiği sürece, İsrail zulmü devam ettiği sürece, Filistinliler onurlu, bütünlüğü olan, egemen bir devlet sahibi olmadığı sürece, Orta Doğu’daki ne ilk savaş olacak ne son savaş olacak Filistinlilerle İsrailliler arasında. Hatta bu savaşın yayılma riski var. Dolayısıyla bir taraftan Gazze’deki savaşı durdurmaya yoğunlaşırken hemen gündeme iki devletli çözüm önerisinin bir an önce raftan indirilerek gerçekte hayata geçmesi konusunda ciddi bir atılım yapma eylemi getirdik.”
“Şimdi bu bizim ortaya koyduğumuz strateji diğer ülkeler tarafından da büyük oranda belirlendi, benimsendi çünkü bu kalıcı çözüm. Kalıcı çözümü gündemde tutmanız gerekiyor. Var olan krizi Gazze’de çözümlendirmeye çalışırken kalıcı çözümü hayata geçirmeniz gerekiyor. Bu aslında uluslararası toplumun da ilk başta özellikle Batı’nın biraz direndiği daha sonra da başka yol görmediği, kabullendiği bir yöntem oldu ve şu anda o noktaya geldik.”
Uluslararası Toplum ve Bölgesel Görüşmeler
Fidan, İİT’nin öncülüğüyle uluslararası toplumun Filistin meselesinde mesafe kat ettiğini belirterek, bazı ülkelerin ise bu süreçte yanlış tarafta yer aldığını söyledi:
“Bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz çok şükür o noktada, biz faile veya kurbana değil hareketin kendisine bakıyoruz. Bir zulüm kime yapılırsa yapılsın zulümdür. Kim yaparsa yapsın yine zulümdür. Yani o, bu, başkası değişmez. Bu açıdan böyle bir aslında değer farklılığı da var.”
Fidan ayrıca toplantı marjında Mısır, Irak, İran, Suriye ve Afrika ülkeleriyle yapılan ikili görüşmelere değinerek, Suriye konusunda şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, güvenliğine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik. Ama 8 Aralık’tan hemen sonra da söylemiştik. Suriye’de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek. Sorun alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye’nin sorumluluğu yüksek.”